Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Keşke hayalimdeki iftar gerçekleşmiş olsaydı...

Keşke hayalimdeki iftar gerçekleşmiş olsaydı...
 

Bir Ramazan'ı daha geride bıraktık. Bilmiyorum, içinizde geçmiş yıllardan farklı bir iftar yapan var mı? Doğrusu benim yok. Dışarıda yaptığım iftar sayısı da ancak bir elin parmakları kadar.

Eskiden dışarıda daha çok iftar yapardım sanki... Şimdilerde bunu pek sevmediğimi hissettim. Çünkü bu dışarı iftarları genellikle erkeklere özel gibi oluyor. Ben ailemle, eşim ve oğlumla bir sofrayı paylaşmasını daha çok seviyorum. Hele bu bir iftar sofrasıysa...

Peki, keşke hayalimdeki iftar gerçekleşmiş olsaydı, derken aklımdan geçen senaryoyu merak ediyor musunuz?

Yirmi yıl önce liseden mezun olduğumuz arkadaşlarla bir iftar sofrasında bulunmayı arzu etmiştim. O gün bugündür bir gelenek halinde bunu devam ettiriyoruz. Demek ki "keşke" diye başlayan hayıflanmam bunun için değil.

İkinci evliliğimi yaptıktan sonra, eski eşimin ailemle olan probleminden dolayı, sanki geçmiş yılların acısını çıkarmak istercesine, her yıl geniş katılımlı bir aile iftarı düzenlemek istemiştim. Elli kişiyi biraraya getirebildiğim bu ilk ve tek iftarı, hepimizin sığabileceği bir mekân bulamadığım ve bu mekânda yapılacak ağırlamanın giderini karşılamaya güç yetiremediğim için yinelemek mümkün olmamıştı. Ama hayalimdeki iftar bu da değildi.

İftar sofraları, bildiğiniz gibi, sık sık biraraya gelemeyen eşi, dostu, arkadaşları ağırlama fırsatı yarattığı kadar, komşuların, akrabaların, ailelerin de toplandıkları bir mekândır. Yeri gelir apartman meselelerinin çözümü, dededen kalan arsaya yapılacak yatırımın tartışılması, yeni fikirlerin üretilmesi, ortak bir çalışmaya karar verilmesi gibi şeyler de bir iftar akşamında halledilebilir.

Ayrıca işyerlerinde çalışanlara verilen iftarlar da vardır. Buralarda hem şimdiye kadar yapılanlar hakkında bilgi verilir, hem de bundan sonra yapılacaklarla ilgili planlar açıklanır ve çalışanların da katkısı, gayreti istenir.

Ben öyle bir iftar hayal etmiştim ki, meselâ sayın cumhurbaşkanımız meclis başkanını, başbakanı, bazı bakanları, genel kurmay başkanını, kuvvet komutanlarını, ana muhalefet liderini, diyanet işleri başkanını, ne bileyim üst seviyedeki bazı bürokratları bir iftar sofrasında toplasın.

Laf lafı açsın, konu memleket meselelerine gelsin, yapılanlar bir bir değerlendirilsin, yapılacakların projeleri çizilsin, bazı hataların tekrarlanmamasına çalışılsın, halkın seviyesi nasıl yükselecek, halkın seviyesine ne zaman, nasıl inilecek, bunlar tartışılsın isterdim.

Aynı şekilde meclis başkanı, başbakan, genel kurmay başkanı, diyanet işleri başkanı... sırayla bu iftarları tekrarlasınlar, kendi aralarında bir uyum sağlasınlar, bir dostluk kursunlar, bir konsensüs oluştursunlar, vatandaşlara yükledikleri yüklerin taşınabilir olup olmadığını konuşsunlar.

Belki daha da önemlisi, bu konuları kendi aralarında tartışmaları gerektiği konusunda uzlaşsınlar, vatandaşa birbirlerini şikâyet etmelerinin ayıp kaçtığını farketsinler, çözüm üretsinler, "problem var" diye bas bas bağırmak yerine, şükürler olsun, Türkiye'nin bir problemini daha çözdük desinler.

Siz de böyle bir iftar hayal etmez miydiniz?

Belki içinizden bazıları, iftarı dini bir obje olarak düşünüp, laiklikten filan dem vurmaya çalışacaktır. Bütün sözlerimi geri alıyorum. Bunları herhangi bir akşam yemeğinde gerçekleştirsinler.

Biz iş arkadaşlarımıza akşam yemeğine gidip hiç sohbet etmiyor muyuz? Sohbetimiz dönüp dolaşıp işyerindeki yönetimle ilgili konulara dönüşmüyor mu? İşle ilgili düşünceler, fikirler, öneriler havalarda uçuşmuyor mu?

Bir cumhurbaşkanı, ya da başbakan bizim eve yemeğe gelecek değil herhalde. Elbette onlar da kendi aralarında, kendileriyle mütenasip insanlarla yemekte bir araya gelecekler. İşte benim demek istediğim bu.

Dört yıldır birlikte çalışan insanların arasında, bir akşam yemeği ikram edecek kadar, birlikte bir akşam yemeği yiyecek kadar samimiyet oluşmadıysa eğer, O zaman böylesine uyumsuz bir yönetimden olumlu bir sonuç beklemek sanki hayal gibi...

Keşke böyle samimi bir hava oluşturabilseler... Güzel olmaz mıydı?

İşte ramazan boyu gerçekleşmesini beklediğim böyle bir hayalim vardı. Bunu o zamanlar yazmayı çok düşündüm ama, büyüklerimize akıl vermek bana düşmez, nasıl olsa onlar bunu kendilerinden akıl ederler demiştim. Ama olmadı.

Bunun için gelecek ramazanı beklemeye lüzum yok. Öyle ya, zaten ramazanda verilecek iftarın yanlış anlaşılma durumu da var. Herhangi bir akşam yemeğinde de bu birliktelik sağlanabilir.

Aslında istendikten sonra, her zaman her yerde fırsat yaratılabilir. En basiti, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında adı geçen zevatın çoğu bulunuyor. Acaba resmi gündem bittikten sonra, birer vatandaş olarak sayın büyüklerimiz birer çay kahve içip azıcık sohbet edemezler mi?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..