- Kategori
- İlişkiler
Keyif

"kafamı salladım ,kendimle Fransızca konuşup "Jon Kristaf Gronji,"dedim, sonra tekrar ettim bir daha , gülümsedim bu geç vakitte..."
Kitaplığımın raflarındaki yazarlar sereserpe, kucaklaşmışlar...
Sağ üstte ,Stephen King , hafifçe üzeri tozlanmış , üflüyorum .
Karakule VI Susannah'nın Şarkısı , Bu bir seri , öncekileri okumadan bunu okumak anlamsız olur, diyorum.Hem de yeni yıla girmişken , çekemem ben bunu derken, gerçekten de saat 01.01 ,günlerden de 01.01.2011'di ...
***
Belli belirsiz başka birini çektim raftan : Naci Takım'ın "Sevmenin ölçüsü olur mu? Tanındığını sanmıyorum bunu yazanın, bir arkadaşımın olmalı, öylesine işte, hani hayale kapılıp kitap basanlardan ...imzalamış bir tarihte vermiş bana da , ancak şimdi elimde, lalettayin bir sayfasını açıp, üç satırını okuyorum :
-Beni seviyor musun ?
-Seni seviyorum Balım !
-Anladım , ne kadar seviyorsun ?
Biri, birine neden sorar sevip sevmediğini, ötekinin sevgisi bal ise ,az şey midir ki, bir de sevgisinin ölçüsü sorulur.Baldan tatlı ne varsa dünyada .
İnsan böyledir işte , mutlaka daha fazla duyguyla donanmak, bunu da duymak ister.Halbuki -ve olasıdır ki- ; gün olmuş, yüzünü dahi görebilmek için günlerini aylarını hatta yıllarını devirmiştir onun kapısında ...
***
Kitabın kalın olanı mı makbuldür , diye düşündüm : Jean-Christophe Grangé'nin "Koloni'sini" elime alınca . Bunu oğlum satın almış. Okunur mu, okunur tabii, diye söylendim , hem yazarın adı da kulağıma hoş geliyor, biri sorsa bana, kimi okudun bugünlerde dese : hiç konuşmadığım ,filmlerden aklımda kalan Fransız aksanımla ,gırtlağımı da harekete geçirip "Jon Kristaf Gronji" derim...
Keyiflendirdi bu düşüncem beni, kafamı salladım ,kendimle Fransızca konuşup "Jon Kristaf Gronji," sonra tekrar ettim bir daha , gülümsedim bu geç vakitte...
Satın almak,satın aldığımı okumak istediğimde gözlerim kitabın arka kapağındaki bilgiye saldırır ,öyle de oldu :
Onlar çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne en ufak lekeleri
Ne de en ufak kusurları vardı...
Ve ne de en ufak günahları...
Ama onların saflığı, kötülüğün saflığıydı...
İlk bakışta küçümser gibi oldum fikrini.Şiiri yüksek düzeyde abartılı buldum .Güldüm için için...Bence çocuk dediğimiz kusurlarıyla çocuktur, kusursuz İlah bile olmaz ! dedim.
En büyük hatamız , ilk edindiğimiz olumsuz izlenimde ısrarcı olmaktır.
Fakat şu son dize ne anlatmak istiyor ! "Ama onların saflığı, kötülüğün saflığıydı..."
İş sarpa sardı , anlam değişti , yerden yere vurmuş şimdi de o çocukları...o zaman dizelerin yaratıcısının vurucu gücünü kavradım, ama kafam karıştı, yorgunluğum arttı...Onu okuma zevkim söndü , şimdilik kenara bıraktım bu cinayet romanını...
Hâlbuki art sayfasındaki tanıtımında daha alçak gönüllü ve gerçekçi bir yorum okusaydım ,uyumaz , saatlerime kıyar,onu okurdum falan dedim kendime ...ama daha sonra o andaki gerçeğimi yürekten duydum ,hiç gerek yok işte, bahanem hazır, anladım, bu gece okumak istemiyorum !
***
Gece uzun soğuk ve karanlıkken yüreğimde bir kıpırtı...kaleme bulaşmış bir şeyler yapmam gerek.Ya okumalı ya da okutmalıyım. Okumak zahmet veriyor bazen işte gördünüz , o halde ötekini gerçekleştirmem gerek ; yazmak , anlamlı ve yazım diline uygun hale getirip okuyucuya sunmak, yüklendiğim bir sorumluluğumu yerine getirmek...
Yazmasa, kimin umurundadır ki !
Aslında yazınca,
Akıllara düşüyor yazan.
Öncelikle kendim için yazarım .Bu iş, aşçının yemeğinin lezzetini ve görüntüsünü denetlemesi kadar yalın bir benzetmedir.Yazdığımın gerekli ve anlamlı olduğuna önce ben inanmalıyım, ben inanırsam fikirlerim başkalarının düşüncesinde kabul görebilir, tanışamayacağım kadar çok insanın yüreğine girebilirim.
Ben aşçıysam ! derim , okuyucum da aşçıbaşıları izleyenler , tatbilirdirler... O zaman rahatlıkla eleştirilerini gözleyebilirim .
Yazdıklarımın içtenlikle ancak olumsuz eleştirilmesi dahi, kabullenildiğimin kanıtıdır,diye düşünürüm .Onların yükselen sesinin altında, ya daha vurucu cümleleri kullanmamı istemelerinin, ya kalemimi bir siyasal söyleme dönüştürmemi beklemelerinin, ya da ancak kendilerinin bilebileceği,- önemsemediğim -hesaplarının varlığı olasıyken, herkesin her yazımdan ve hatta benden hoşlanmasını gerektiren bir durum olduğunu savunmamın anlamsız olduğunun da bilincindeyimdir.
***
Yazanın konusunu seçmesi ve kalemiyle sözüne başlayabilmesi en büyük sorunudur.
Mürekkebin iz bırakmaya başladığı an , çocuğun doğarken haykırışıyla ,doğuranda yarattığı sancıları andırır.Sonrasıysa huzurla uyku çekmek gibidir.
Nihayet, bebeği ziyarete gelenlerin tebessümü gözlemek, yazanın dünyasında bir demet menekşenin rahatlık veren huzurunu duyumsatır.
Vakit ilerlemiş, gün doğuyor , keyifle bir fincan çay içip hayata dalmalıyım ...
Sevgiyle kalın dostlarım
--------------------------
23 OCAK 2014
msgazioğlu