Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kıbrıs İzlenimleri...

Kıbrıs İzlenimleri...
 

Lokmacı karnaval yeri gibi


Kıbrıs'a iner inmez soluğu Lokmacı'da aldım. Nisan'ın henüz ortasındayız ama sıcaklık şimdiden 33 dereceyi gösteriyor. 11 günde tam 27 bin kişi geçmiş Lokmacı'dan ve bunun çoğunluğunu Güney'den Kuzey'e geçen Rum ve Avrupalı turistler oluşturuyor. Lefkoşa'nın tarihi Arabahmet bölgesi, surlar içi etrafı meraklı gözlerle süzen Rum ve Avrupalı turistlerle dolu.

Bir kaç gün sonra açılışı yapılacak Sultan Mahmut Kütüphanesi'nin önünde son düzenleme çalışmalarını izlerken, turistler geliyor. İşçilerle konuşmaya çalışıyorlar, belli ki tarihi binaların bolluğu karşısında büyülenmişler. Gerçekten de, Lefkoşa'nın Türk tarafı, Güney'in olanca modern görüntüsüne karşılık Ada'nın yüzlerce yıllık hafızasını koruyor. Lokmacı'dan girenler, çarşının hemen sonunda yükselen Selimiye Camii (Ayasofya), tarihi bedesten, Büyük Han, yeni restore edilen Lefkeliler Hanı, birbirinden güzel kapılarıyla eski Lefkoşa evleri ve daha pek çok kültürel varlıkla burun buruna gelmenin şaşkınlığını yaşıyorlar.

Kıbrıs Vakıflar İdaresi sessiz sedasız pek çok restorasyon çalışmasını yürütüyor son bir kaç yıldır. Daha önce restore edilen Büyük Han'ı çevreleyen tarihi bölge yavaş yavaş canlanmaya başlıyor. Örneğin açılışı 18 Nisan'da yapılacak olan Lefkeliler Hanı, yeni düzenleme ile Lefkoşa'ya çok hoş mini bir meydan kazandırmış. Büyük Han'ın müştemilatı olarak inşa edilmiş bu han, şimdi şık restaurantlar ve son derece özenli bir meydan düzenlemesi ile konuklarını bekliyor. Hemen çarşının sonunda, Selimiye Camii'ni çevreleyen Sultan Mahmut Kütüphanesi de restorasyonu tamamlanarak bu hafta hizmete sokulacak binalardan biri. Yine aynı bölgede Lefkoşa'ya çok iddialı bir kültür merkezi hizmeti vermek üzere yeniden düzenlenen tarihi Bedesten, bir kaç ay içerisinde açılacak.

Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Hatice Çavlan ile Sultan Mahmut Kütüphanesi'ni ve halen restorasyonu sürmekte olan binaları geziyoruz. Son derece mutlu ve gururlu görünüyor. Vakıflar'ın bütün imkanları seferber edilmiş bu projeler için. AB ve Birleşmiş Milletler fonları, uzman restorasyon ekipleri ve Vakıflar'ın teknik kadroları başta olmak üzere, projeler için gerekli olan tüm olanaklardan yararlanılmış.

15 Nisan, Vakıflar İdaresi'nin Kıbrıslı Türklere devrinin 52. yıldönümü. 400 yıllık geçmişi olan Vakıflar İdaresi, Osmanlı'nın Ada'yı İngiliz yönetimine kiralamasının ve İngilizlerin Ada'ya el koymasının ardından bir dönem İngiliz yönetiminde kalmış. Ancak Kıbrıslı Türkler, Vakıflar İdaresi'ni yeniden kendi ellerine alabilmek için zorlu bir mücadele vermişler. Uzun uğraşlardan, eylemlerden sonra nihayet Vakıflar, 1956'da yeniden Kıbrıslı Türklerin yönetimine geçmiş. Hatice Çavlan, "Vakıflar İdaresi'nin tarihi, aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin de tarihidir" diyor haklı olarak. Ve yıllarca ihmal edilen, değerlendirilmeyen tüm Osmanlı-Türk, Rum, Ermeni, Lüzinyan eserleri teker teker Vakıflar İdaresi'nin sabırlı ve iş bilir ellerinde hayat bulmaya başlıyor. Bundan bir kaç ay kadar önce, İstanbul'da sergilenen "400 yıllık miras: Kıbrıs'ta Evkaf Kayıtları", Vakıflar İdaresi'nin dışa açılma sürecini de başlattı. İdare, 400 yıllık tüm Osmanlı Evkaf kayıtlarının günümüz Türkçesi'ne çevrilmesini ve dijital ortama aktarılarak araştırmacılara kaynak oluşturmasını sağladı. Kayıtlardan seçilen örnekler, Kasım 2007'de İstanbul'da sergilendi ve şimdi de Avrupa kentlerini dolaşmaya hazırlanıyor...

Türkiye'li Türkler için kültür varlıklarının uluslararası alanda sergilenmesi ilginç bir konu değil, çünkü pek çok Osmanlı eseri çeşitli prestijli sergilerle dünyayı dolaştı. Ancak Kıbrıslı Türkler için Vakıflar İdaresi'nin girişimi bir ilki oluşturuyor. Önümüzdeki aylarda, Avrupa, Kıbrıslı Türkleri ilk kez "Kıbrıs sorunu" dışında bir konuyla tanıma fırsatı bulacak... Kıbrıslı Türkler'in Ada'daki 400 yıllık varlığı, Avrupa kamuoyunda da bu sergi ile belgelenmiş olacak...

Lokmacı Kapısı, Güney'den Kuzey'e geçenlerin bir anda tarihi bir atmosferin içerisine girmesini sağladı. Aslında bir kaç yüz metre aşağıda, "yeni Lefkoşa"daki Ledra Kapısı'ndan geçişler zaten yapılmaktaydı ama Lokmacı, konumu itibarıyla modern Güney'den tarihi Lefkoşa'ya ani bir şok etkisi yaratıyor turistler üzerinde. Restorasyon çalışmalarının genişletilerek hızlandırılması, çarşının tıpkı Güney'deki gibi eli yüzü düzgün cafe ve restaurantlarla bezenmesi, Türk tarafına çok ciddi ekonomik avantajlar sağlayacak... Galiba Rum kesiminin Lokmacı'nın açılmasına bu kadar gönülsüz davranması da bundan kaynaklanıyor...

Kapı'nın Güney tarafında küçük kuyruklar gözleniyor. Meraklı ve keyifli Rumlar, 40 yıldır kapalı olan kapıdan rahatça geçebilmenin tadını çıkartıyorlar. Kuzey'den de öğle tatilinden yararlananlar, Rum tarafına geçerek vitrinlere göz atmanın, cadde boyu sıralanmış şık cafelerden birinde kahve yudumlayabilmenin yarattığı neşeyi gizlemiyorlar. Görünen o ki, her iki taraf da karşılıklı geçişlerden memnun...

Fotoğraf çektiğimizi gören yaşlı bir Rum kadın, elindeki rengarenk balonları sallayarak bizi selamlıyor. Bıçkın bir delikanlı, yaşlı kadını Rumca bir kahve içmeye davet ediyor. Yaşlı kadın gülerek, "bir dahaki sefere" diyor... Kıbrıs güneşi Lokmacı'nın her iki yanına cömert ışıklarını yayıyor...

 
Toplam blog
: 24
: 720
Kayıt tarihi
: 19.07.06
 
 

İÜ İletişim Fakültesi'nde lisans ve yüksek lisansımı tamamladım. Milliyet Gazetesi'nde "Varoşlar", "..