Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kıl falı

Kıl falı
 

Yıpranmış koltukta uyuyan yaşca büyük, boyca küçük usluca Orti;koltuğuna kavuşmayı planlayan NANO


Bir tesadüf eseri; tüylü kızlarda dış parazit kontrolü yaparken uzun zaman önce keşfetmiştim.

Orti kızın (siyah beyaz kılları) ak ya da kara fallara far yakıyor.

Nano kızın rengi oldukça homojen; bej kahverengi bej; görüntü oldukça bariz.

Allı morlu…

Şimdilik kendi falıma bakıyorum; hepsi cicili bicili paketler olsa… Ne ala!

7 Ağustos 2009 Cuma günü sabahı kızlarla gezintiye çıkmadan önce; duş alıp taze temiz çamaşırlarımı giydim. Yataklarımı yaptım. Bulaşık yalaşık işini hallettim. Her zaman evde unuttuğum cebimi yanıma aldım.

Güçlü Nano o sabah başka bir türlü huzursuz… Orti oldukça sakin pozlarda.

Gezintimizin sonuna doğru; dışarıda oturan Ömür Bakkalın hatırını sordum; bir şişe süt almak için bir elimi cebime attım, diğer iki tasmayı sağ elime doladım.

Dükkânla aramızda yol; yoldan geçenler var. Kızlar sessizce bekleşiyorlar.

Yolun ortasında değil kenarında süt şişesini bekliyoruz.

Birden…

Şapkalı, uzun ince boylu yoldan geçen genç; benim üzerime doğru hızlı adımlarla geliyor; belli ki acelesi var.

Nano anında şaha kalkıyor, yaptığı hamleyi engellemek için Nano’yu kendime doğru çekiyorum; ne olur ne olmaz diye…

Her şey bir saniye içinde olup bitiveriyor!

Sağ dizim sağ dirseğim sağ omuzum; inanılmaz acı veriyor.

Tasmaları elimden bırakmıyorum; kendi çabamla yerden kalkamıyorum.

Nano elimi yüzümü yalıyor.

“Kendi çabanla ayağa kalk” diyor.

Bakkal Ömür şaşkın bir halde; biri “155 i arasın yavv Alev abla kötü düştü” diye bağırıyor.

Canım o kadar yanıyor ki… Gözlerimden yaşlar akıyor ve ben gülüyorum.

155 Polis gelecek ve Nano’yu alıp merkeze götürecek.

İçimden, “ Yine de içim dışım temiz şükürler olsun, galiba ucuz atlattım, kafamı taşlara vurmadım” derken; Ömür, daha fazla dayanamıyor, benim badigartlara aldırmadan; karga tulumba bir sandalyeye oturmama yardım ediyor.

-Abla bırak şunları ağaca bağlıyalım; Robert ağabeye telefon açalım.

Yavv arayın şu 155 i…

Benim eve dönmekten başka bir düşüncem yok… Kızları eve götürmeliyim.

Ayağa kalkıyorum aynı anda avaz avaz sessizce çığlık atıyorum.

Olaya neden olduğunu sanan genç tekrardan yanıma doğru gelmeye çalışıyor;

Sağlam elimin verdiği işareti görünce duraksıyor; karşıdan özür diliyor.

Düşünceli çocukmuş; benim Nano neden kokusunu beğenmedi anlamadım gitti.

Ben ahlaya vahlaya; seke seke yola koyuluyorum.

O sırada yüzü yabancı gelmeyen on iki yaşlarında bir kız çocuğu yanıma yaklaşıyor Orti’nin (Siyah beyaz tüylü, olaya neden olmayan, usluca tüylü kız) tasmasını elimden alıyor, bahçe kapısına kadar getiriyor, korkmuyor ama tek kelime de etmiyor.

Aklım çocukta kaldı; yoksa konuşamıyor mu?

Ben şu anda iyi sayılırım; sadece diz kapağım şişti basamakları çıkamıyorum;

Omuz bölgesinde eklemi olmayan uzunca bir kemik zedelenmiş; Dr. Serhat Bey, kol askısı kullanalım dedi. Sıcaklardan kullanamıyorum.

“Ağır taşımayalım, yukarı arkaya doğru kol hareketleri yapmayalım” tavsiyesinde bulundu da… Kim çamaşırları asacak? Kim bir kaşık yemek yapacak? Ütü kendiliğinden ütülemiyor…

Dr. Serhat Bey “Ben o işlerden anlamam yoksa aylarca ağrı çekersiniz, kontrole gelmeyi unutmayın” diyerek beni uğurluyor.

Şu işe bakın, ben bugün sizlere “Kıllı faldan yani pösteki” falından bahsedecektim, onun yerine, ağrı sızılarımı dile getirdim.

Pösteki yani kıllı fal bir çıkıyor sormayın gitsin.

Geçenler de ne çıktı bir bilseniz… Kolum ağrıyor hay Allah!

Baş harfi (İ) son harfi (T) olan, çok çile çeken talihsiz bir yazanımızın, bir süre kadın kimliğine bürünerek yazılar yazdığını pösteki bana deşifre edivermişti…

Şimdi onun yerinde yeller esiyor…

Sanatçı kimlikler; dehalar, ara sıra kendilerini sınarlar.

Bir bakmışsın östrojen bir bakmışsın testosteron başrolde…

İnsan denen varlıkta her ikisi de bulunur; eksik veya fazla olduğunda…

Doktorlara görünmekte fayda vardır. Dengede kalmalı bu ikili…

Yoksa çileden çıkar insan; hem de yakınları…

Kimmiş bu al yazmalı kara talihli delikanlı?

Söz! Sizlere zamanı geldiğinde anlatacağım.

9. Ağustos 2009 Pazar Alev Meisel İzmir

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..