Kılıçdaroğlu’nu asmalı mı, beslemeli mi?

TRT Haber’e göre, CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması için hazırlanan fezleke, hemen Adalet Bakanlığı’na gönderilmiş…

Soruşturmayı Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı başlatmış: Kılıçdaroğlu Silivri Cezaevi önünde bir açıklama yapmış ve Silivri Cezaevi’ni ‘toplama kampı’na benzetmiş. Ergenekon davasına bakan mahkeme heyeti hakkında da; “Onlara Yargıç demeyi içime sindiremiyorum” demiş. Bu açıklama üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcısı Ali İşgören soruşturma başlatmış.

Fezleke iki madde: “1- Mahkeme üyelerine hakaret. 2- Adil yargılamaya karşı teşebbüs” iddiası…

Eğer Kılıçdaroğlu’nun TBMM’de dokunulmazlığı kaldırılırsa, hakkında bir iddianame hazırlanabilir ve CHP lideri yargılanabilir?

Bakın neler demiş zanlı Genel Başkan: “Onlar hukuken tutuklu ama asıl tutuklular dışarıda. Aklın ve mantığın çalışmadığı, demokrasi ve özgürlük kavramının gelişmediği ülkelerde, düşüncelerini özgürce söyleyen insanlardan kaygı duyanlar, onları toplama kamplarında toplarlar.

Sayın Haberal ve sayın Balbay’ın içeride kalması bu toplama kampını oluşturma mantığının bir sonucudur. Burada aslında bir yargılama yapılmıyor burada bir adalet dağıtımı söz konusu değil. Burada önyargılı olan yargıçların, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların, sadece oynadıkları bir tiyatro var. Bunun adına ‘yargılama’ diyorlar. Buna demokrasi diyorlar” demiş…

Kılıçdaroğlu ayrıca; “AİHM’e bazı sahte belgelerin gönderilmesinden sayın Mehmet Haberal şikayetçi. Türkiye Cumhuriyeti’ne, dışarıdaki bir mahkemeye sahte belge göndermek yakışmaz” demiş?

Ba ba baaa… Yahu sen % 26 oy almış bir parti liderisin. % 49,5 oy almış bir iktidarın yaptıklarını hangi hakla eleştirirsin ki? Efendim ‘ileri demokrasi’ filan varmış da, muhalefetsiz olmazmış da falan… Geçiniz bunları efendim; mühür kimdeyse, padişah odur!.. Sen de % 49,5 oy al, sen de istediğini yap beyim!..

Haberi veren devletin kanalı TRT’dir. İnanmamak çok ayıp kaçar!

Peki, sayın Kılıçdaroğlu bunları söylemiş mi? Söylemiş… “Ben sözlerimin arkasındayım ve ispatlarım” da demiş mi? Demiş… Öyleyse yargılayacaksın kardeşim bu adamı!.. Hem ikide bir çıkıp; “Önce benim dokunulmazlığımı kaldırın” diyen o değil miydi? Niye celalleniyorlar ki?

Hani lâf aramızda, ben onu sayın Başbakan’ın hiç hazzetmediği Ulusal Kanal’da bir programda bile gördüm: Can Ataklı, Mine Kırıkkanat ve Yalçın Bayer’le, başımızdaki iktidarı kıyasıya eleştiriyorlardı yahu!..

Velhasılı kelâm, sayın Kılıçdaroğlu bu iktidarın hiçbir icraatını beğenmedi, hepsine karşı çıktı, Başbakan’ın her sözüne karşı ağır cevaplar verdi. Ama, onunla birlikte; sayın Başbakan’a “Has…tir” diyen Diyarbakır Belediye Başkanı, Genelkurmay Başkanı’na “Onbaşı” diyen BDP Genel Başkanı ve iktidara “Çizmeyi aştınız artık!” diyen sayın MHP Genel Başkanı’nın da dokunulmazlıkları ivedilikle kaldırılıp, içeride yatarken "Püskevit" yemesi de yasaklanmalı ve Silivri’de yargılanmaları sağlanmalıdır (!..) Böylesi daha demokratik olmaz mı!?

Bu ülkeye muhalefet partileri pek mi lâzım efendim? Çok şükür elhamdülillah ki; “İleri Demokrasi” sahibi olmuş bir ülkedeyiz artık! Lüzumsuz partiler yerine; yeni camiler, Kur’an Kursları, mescitler, hayratlar, Beyaz Saray benzeri Başbakanlık binaları açmalı ve bunlardan geriye para kalırsa (zati zırnık kalmaz ya), şayet kazara para kalırsa; birkaç okul veya hastane yaparız! Böylesi daha güzel olmaz mı?

İdam da kaldırıldı ama, sırf yargılama yeterli mi bunlara? Evren dönemi olmalı ki; beslemeyip de, asmalı birkaç tanesini, görün bir daha böyle muhalefet yapabiliyorlar mı? Ama nerde o günler, ‘İleri Demokrasi’ başımıza belâ yahu!... Bu ülke ne çektiyse, hep böylesi  "kraldan çok kralcılar"dan  çekti...                       

9 Ocak 2012/ Sakin KOŞAR.