Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '10

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Kim daha "yandaş"!

Kim daha "yandaş"!
 

Yandaş medya kavramını günümüz iktidar anlayışının kazandırdığı iddia edilmekte ve soyut bir takım yakıştırmalarda bulunulmaktadır. Şiddetle itiraz ediyorum. Her dönemde iktidar yanlısı ve iktidar karşıtı medya vardı. Ama böyle bir ifade hiç kullanılmamıştı. Bu kavramın nereden çiktiğini anlamak için çıkış noktasına, yani 2003, 2004 yıllarına gitmemiz gerekiyor. Hani "Sarıkız", "Yakamoz", Ayışığı", "Eldiven" kod adlı darbe hazırlıklarının yapıldığı dönemde, bugün her ikisinin de Ergenekon sanığı oldukları iki kişiden asker olanı medya mensubu olanına "Bu medyayla mı yola çıkacağız" serzenişinde bulunmuştu ya! İşte "Yandaş medya" kavramının kaynağı burasıdır. "Bu medyayla" ifadesiyle ima edilen de Doğan grubu medyasıydı. Beş büyük gazete, 3 büyük televizyonla Doğan medya grubu merkez medyayı elinde tutuyordu. Ve darbe şartlarının olgunlaştırılmasında medyanın rolü çok önemliydi. Haber karartmaları yapılacak ve sipariş haberler topluma enjekte edilecekti. Tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi. Aykırı sesler "andıç"lanacak, andıçlanmayanlar da "Yandaş medya" denilerek toptan etkisizleştirilecekti.

Özetle "Yandaş medya" ifadesi demokrasimize uygulanacak olan 5. müdahale için icat edilmiş harika bir buluştu. Bu, darbe şartlarını olgunlaştırmak için uygulanacak olan psikolojik harekatın en önemli uygulamasıydı. Kanımca, Doğan medya grubunun demokrasiden yana tavır koyması darbe girişimlerinin akamete uğramasında çok önemli rol oynamıştır. Ertğrul Özkök de bu noktaya devamlı olarak dikkat çekmektedir.

Kendilerine "Yandaş medya" yakıştırılması yapılanlar da bu yakıştırmayı yapanlara "Karşıt medya" yakıştırması yaptılar ve bu şekilde kutuplar oluşturuldu. Bu tartışma daha sonra açılan Ergenekon Davası ekseninde yoğunlaştı ve somutlaştı. Davayı savunanlar yandaş, karşı çıkanlar karşıt olarak yaftalandılar.

Demokrasi geçmişimizde neredeyse her on yılda bir müdahale yapılmışken, Ergenekon soruşturması ile beraber insanın kanını donduran deliller, planlar ve girişimler ortalara saçılmışken demokrasiden yana tavır almak iktidar yalakalığı mıdır? Bu medya için soyut iddialarla, iktidar nimetlerinden yararlanıyorlar ve bu nedenle ikitdarı destekliyorlar, diyerek onbinlerce sayfaya erişmiş Ergenekon iddialarını çürütebilir miyiz? Ya da Ergenekon Davası, İktidarın muhalefeti sindirme planıdır demek ne kadar gerçekçi olabilir?

Burada sorulması gereken soru şudur: Gerçekten de Yandaş medya denilen medya organları, iddia edildiği gibi, iktidarın her yaptığını, sorgulamadan kayıtsız şartsız destekliyorlar mı? Siyaseti insafla ve tarafsız gözle takip edenler için bu sorunun cevabı hiç de "evet" değildir. Aklıma gelen birkaç örnek vereceğim; iktidarın hayati önem verdiği 1 mart tezkeresinde iddia edilen yandaş medyada şiddetli eleştiriler olmuş ve bu eleştiriler tezkerenin reddinde çok önemli rol oynamıştır. Yine, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin ihalesiyle ilgili çıkacak kanuna en karşıt itirazlar, karşıt medyadan değil, iddia edilen yandaş medyadan gelmiştir. Bir başka örnek: Yandaş medyanın en önemli yazarlarından Fehmi Koru Erdoğan aleyhine bir yazı yazdı ve Erdoğan da ona çok sert bir cevap verdi. Örnekler daha da çoğaltılabilir. Demek ki bu iddia, yani iktidarı kayıtsız şartsız destekleme "kuyruklu bir yalan"dır.

Ak Parti'nin genel politikalarını destekleyen ve oyunu Ak Parti'ye verdiğini açıklayan biri olarak yandaş blogcu tanımlaması içine girdiğim açıktır. Buyurun, benim yazılarım ortada. Bir bakın bakalım, yeri geldiğinde iktidarı benim kadar eleştirebilmiş misiniz? Hodri meydan! Yazılarımdan sadece bir kaç başlık veriyorum:

- % 47 şımarıklığı mı, yoksa Ankara körlüğü mü?

- TESCO-Kipa skandalı: Şaban Dişli bu lokmayı tek başına dişleyemez!

- Vatandaşa "kırk katır mı, yoksa kırk satır mı?" diyen siyaset bindiği dalı kesiyor!

- Erdoğan'ı bir yıl öncesinden ikaz etmiştim!

Benim gibi yandaş blogcu grubuna sokulan birçok yazar arkadaşın da iktidarı eleştiren yazılarını okudum. Yani iddialar külliyen yalandır. Bizler Atatürk'ün de işaret ettiği çağdaş yaşamın gereği olan demokrasiyi savunuyoruz. Bugünkü iktidar aleyhine girişilen antidemokratik hareketlere de bu nedenle karşı çıkıyoruz. Yukarıda örneklerini verdiğim gibi, yeri geldiğinde de eleştirmekten geri durmuyoruz.

Peki, bir nefis muhasebesi yapılsa karşıt medya için de aynı şeyler söylenebilir mi? Karşıt medyada, darbe uygulamaları ile varlıkları ispatlanmış olan cunta hareketleri eleştirilebiliniyor mu? Yer altından fışkıran silahlar için "olmaz bu kadar" denilebiliyor mu? Son günlerde yaşanan olaylardan, geçmişe de bakarak, içlerinden, azıcık da olsa, bir kuşku geçebiliyor mu? Kısacası yandaş medya olarak yaftalanan medyanın yaptığı özeleştirinin onda birini karşıt medya yapabiliyor mu?

Yazılan yazılara baktığımızda bu sorulara "evet" cevabı vermenin imkansız olduğu görülmektedir. Karşıt medyanın iktidarın her yaptığına peşinen karşı çıktığı ve "ak"a da "kara" dediği anlaşılmaktadır. Bu anlamıyla karşıt medya gerçek anlamda "yandaş" olarak durmaktadır.

Denilebilir ki; yaftalanan yandaş medyada iktidar nimetlerinden yararlanma söz konusu olabilir, ama karşıt medyada ne menfaat olabilir? Çok menfaat olabilir. Geçmiş müdahalelerden Türkiye'de gerçek iktidarın kimde olduğu belliydi, ilk defa duvara toslamış gibi duruyor. Kızgınlıklar ve hayal kırıklıkları bundan olsa gerek. Bir gün hukukun hukuksuzluklara hesap sorabileceği onlar için sürpriz olmuş olmalı! Yani karşıt medya gerçekte garantili taraftaydı ve pekala bir "beleş iktidar" beklemiş olabilirler. Bu konuda Dinç Bilgin'in 28 Şubat süreci ile ilgili açıklamalarının ve itiraflarının okunmasını tavsiye ediyorum.

Genelkurmay Başkanı Org İlker Başbuğ bile "TSK'da mevcüt demokratik rejime aykırı davranan barınamaz" demişken, karşıt medya hangi noktada acaba? Kendi kendilerine bahane yaratıp "Şeriat geleceğine darbe gelsin!" diyerek kimi kandırıyorlar? Şeriatı isteyenler kim? Bunların oranı ne kadar? Yapılan anketler bu soruların cevaplarını veriyor ama karşıt medyada iktidarı şeriatçı olarak yaftalamak ve destekleyenleri de şeriatçı olarak ilan etmek ve bunun için İran örneğini dayatmak kökten bir çözüm gibi geliyor! Bu da psikolojik harekatın bir parçası!

TSK düşmanlığı yapıyormuşuz! Bir saldırı anında sığınacağımız başka bir kurum mu var? Ya da bir savaşta bizler düşman ordusunu mu destekleyeceğiz? Bu kadar saçma bir düşünce olabilir mi? TSK bizim göz bebeğimiz. Ama 21. asra girdiğimiz şu çağda da TSK içinde bir cuntanın kendi vatandaşlarına karşı psikolojik harekat uygulamasına da eyvallah diyemeyiz ki! Şüpheli olaylar ve belgeler vardır, hukuk değerlendirsin, aslı varsa sorumlularını cezalandırsın, diyoruz Bundan doğal bir şey olabilir mi? Hemen karşı çıkıp bunu TSK düşmanlığı olarak ilan etmenin ve hukuku engellemeye çalışmanın ne anlamı olabilir? Tabii ki bu da bir karartma, psikolojik harekatın bir diğer paçası. TSK'ya eleştiri kapısını kapatarak onu yanlışlara açık hale getirmek TSK'ya gerçek zarar vermek değil midir?

Yandaş medya yaftası takılarak haksız ithamlar yapılmaktadır. Bizler farklı düşüncelere sahip olabiliriz, aynı konuda haklı olduğumuz noktalar olduğu gibi, yanıldığımız noktalar da olabilir. Bu, en küçük toplum olan aileden tutun da en büyüğü millete kadar her toplumda görülebilecek normal bir durumdur. Demokrasi de zaten farklı düşüncelerden ortak bir akıl çıkarmak için icat edilmiş bir rejimdir. Farklı düşünüyor diye vatandaşları kırk parçaya ayırıp onları düşman ilan etmenin ulusalcılığını da doğrusu anlamış değilim.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..