Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '21

 
Kategori
Deneme
 

Kim Kime Dumduma Virüsü

Yine kızdım kendi kendime, hiç kimseye kızmadığım kadar.

Kızmak, kınamak, çekişmek, kavgalı olmak, vurmak, kırmak, öldürmek vb. gibi kelimeler yoktu sözlüğümde. Gerçekten yoktu. Bütün bunlar, çevremde ve güzel yurdumda gırla giderken ben çok uysaldım. Evet, uysallığıma bin bir şahit gösterebilirim. Şunu da ekleyeyim uysaldım; ama öyle birçokları gibi koyun da değildim. Ya, şimdi?

Şimdi, daha emin değilim; ama galiba toplumda hâkim olan virüs yani “kim kime dumduma virüsü” beni de gözüne kestirdi. Allah korusun bu virüs yani “İnsanların birbirleri ile sağlıklı ilişkilerinin koptuğu, kimseye gereken önemin verilmediği, söylenenin anlaşılmadığı, karışık durum.” Covid-19’dan da beter. Covid-19’u Allah’ın izniyle yenen biri olarak “kim kime dumduma” virüsünden korkuyorum doğrusu.

Diyeceksiniz ki, sözünü ettiğin karışık durum bizde epeyce zamandan beri var. Var, onu ben de biliyorum. Ancak benim içimdeki benlerde yoktu. Kardeş kardeş geçiniyorlardı diyemem doğrusu, ama yine herkesin bildiği gibi kendim barışık biriydim. İçimizde kim bilir ne kadar ben var? Yunus’a sordum. Freud’a sordum. Şuna sordum, buna sordum... Cevaplar muhtelif. Tasavvuf mahallesine uğradım. Orası da bambaşka: Her an insan değişirmiş. Her an. “An” ne demektir, bilir misiniz? Demek oluyor ki bendeki benler dünya nüfusundan fazla. Bunlar birbirlerine kızarlarsa, alimallah...

Demek ki, öyle basit zannettiğimiz “kızmak” mastarı-fiili kibrit olabilir, çakmak olabilir. Benzin dökülmüş yerde çakılırsa siz düşünün ne olabileceğini.

Yanılmıyorsam Prof. Dr. Tarik Zafer Tuna’ya söylemişti ki, “Yurdumuz benzin dökülmüş gibidir. Kibrit çakmayın.” Bu sözü bir ilave de ben yapayım: Bölgemiz de benzin dökülmüş gibidir. Siz de şunu ekleyin; gibisi fazla dört yanımızdan petrol fışkıracak. Bu durumda “Aman petrol, canım petrol /Artık sana, sana, sana muhtacım petrol/ diyecek halimiz yok. Emperyalist güçler gıgımızın çıkmasını istemiyorlar. Gıkladığımız anda sopa yerine şantaj gösteriyorlar. Göstermediler mi sanırsınız. Çetebaşının arşı alayı tutan sesi / videoları bir işaret değil miydi? Her akşam da, bu akşam da irdeleyip duruyoruz bunu. Ve anlıyoruz ki bu şantaj mandaj meseleleri içte ve dışta hiç tükenmeyecek. Yunusumuz ne diyordu?

“Yerden göğe küp dizseler/Birbirine bend etseler / Altından birin çekseler / Seyreyle sen gümbürtüyü.”

Bu gümbürtüde ipin ucunu kaçırdık. Oysa biz nasıl başlamıştık. Kendi kendime kızmaktan söz ediyorduk değil mi?

Baylar bayanlar, bir toplum / devlet bir birey gibidir veya öyle olmalıdır. Ayağıma diken batsa başta beynim olmak üzere her yanım sızılar. Devlette bu böyle. Yurdumun bir köşesinde birini provoke ederlerse her birimizin içi sızlar. Aman aman, bir de bizi provoke ederlerse. Çakmak çakmış olurlar değil mi? Yoksa çıkabilecek yangını ön kestiremiyorlar mı? Öyle kabul edelim. Şimdilik daha kötüsünü düşünmeyelim. Evet, biz iyi niyetimizi, samimiyetimizi, iyi dileklerimizi gösterelim. Duamızı da eksik etmeyelim.

Bu arada uyarımızı da yapıverelim: Bakın yılların Hocası bile kendi kendine kızmaya başladı. Bu hayra alamet değil. Onun için herkes, ama herkes kendine gelsin. Herkes haddini bilsin. Herkes vazife ve sorumluluğunu bilsin.  Devletin bekası, toplumun huzur ve refahı için herkes uhdesine düşen görevleri yapsın.

“Malumun ilâmı gerekmez.” derler. Buna rağmen bu yazıyı yazıyorsak demek ki daha dikkatli olacağız.

Evet, dikkatimizi, sabrımızı kimse denemeye kalkmasın. Devlet çarkı hukuk kuralları çerçevesinde dönsün.

Sabahattin Gencal, Çekmeköy- İstanbul, 29. 05. 2021

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..