Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Kimi sevsem sensin!!!

Kimi sevsem sensin!!!
 

Son zamanlarda ciddi bir biçimde kafama takılan bir söz üzerine düşünelim istiyorum bu hafta.

“ Herkes hak ettiği gibi yaşar.”

Birileri çıkıyor beylik bir laf ediyor sonrasında hepimiz var gücümüzle ona saldırıp, sahipleniyor ve olur olmaz her yerde kullanıyoruz. Abi iyi ki söylemiş bu lafı söyleyen, nerden bulmuş, nasıl etmişse iyi etmiş. Her duruma uyuyor. Ne zaman başımız sıkışsa bir patlatıyoruz, herkes susup kalıyor. Yok, beyler bayanlar yoook. Yok, böyle bir şey. Herkes hak ettiği gibi yaşamıyor bu dünyada.

Neden mi? Gelin hep beraber irdeleyelim konuyu.

Dünyaya aynı anda gözlerini açan iki bebek düşünün. Biri her tarafından sular damlayan, tek odalı derme çatma bir gecekondu içinde açıyor dünyaya gözlerini, diğeri ise anne babanın aynı doğum odasını paylaşa bildiği, doğum anını saniye saniye görüntüleyebildiği, adı genellikle yabancı olan son derece lüks bir hastane odasında.

Kim söyleyebilir bana şartları çok farklı olan bu iki bebeğin dünyaya gözlerini açtığı anda içinde bulunduğu durumu hak ettiğini. Yada söyle düşünelim; her iki bebek de dünyaya gözlerini yeni açmış dolayısı ile hiçbir borçları olmaması lazım. Oysa ATSO’nun 2005 verilerine göre ülkemizde dünyaya gözlerini açan her bebek 4800 $ borçla doğuyor. Üstelik şartları çok farklı olduğu halde aynı oranda sırtlandığı borç yüküyle.

Bir başka örnek; iki ayrı çalışan. Biri yeri geliyor iki ayrı işte on sekiz saat çalışıyor diğeri aydan aya bankamatiğe para çekmeye gidiyor. “Bu konu daha önce basında da yer almıştı.” Hangisi hak ettiği gibi yaşıyor.

Dünyanın bir ucunda bir bebek açlıktan ölüyor. Diğer ucunda bir diğeri piyano hocası ayrı, resim hocası ayrı, dadısı ayrı, yediği önünde yemediği arkasında bir yaşam sürüyor. Kim söyleyebilir o çocukların o yaşamı hak ettiğini.

Örnekler kitaplarca çoğaltıla bilir ama seçimlere gittiğimiz şu günlerde soruyu bireyden çıkartıp topluma uyarlayacak olursak...

Ne demiştik? “ herkes hak ettiği gibi yaşar.” Değil mi?

Ne beylik laf ama…

Hayır arkadaşlar hiçbir insan yada toplum hak ettiği gibi yaşamıyor bu dünyada. Hani bir laf daha vardır, “ Kader” diye. Hayır, arkadaşlar hayır! Bu bizim kaderimiz değil. Şu an ismini hatırlayamadığım bir yazar “bu sizin kaderiniz diyenlere inanmayın, bu bir avuç sermaye grubunun milyonlar üstündeki hegemonyasını sürdürmek için kullandığı bir laftır” demişti. Bu söz üzerine düşünmeye değmez mi sizce?

Demek istediğim seçmen bugüne kadar çok farklı simaları o koltuklara oturtmuştur. Hatta seksen sonrası hiç tahmin edilemeyen isimleri sürpriz bir biçimde o koltuklara getirmiştir! Ne olmuştur? Seçmen; değerli şair ve yazarlardan Atilla İlhan’nın bir şiirinde vurguladığı gibi “ kimi sevsem sensin” durumlarıyla karşılaşmıştır.

Diyebilirsiniz ki suç yine halkta, dün anasını belleyenleri tekrar tekrar niye oturtuyor o koltuklara? Eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’ in de meşhur bir sözü vardır hani, “benzin vaaada biz mi içtik” diye. Seçmenin başka seçeneği vardı da değerlendirmedi sayın arkadaşlar.

Haydi, bu beylik lafı edenlere soruyorum şimdi. Seçmenin önüne alternatif sununda görelim bakalım. AKP’yi istemiyoruz evet ama karşısında kim var arkadaşlar? Seçmenin gönül rahatlığı ile oyunu verebileceği kim var? Deniz Baykal mı? Başarılı olsaydı bugün çoktan iktidarda olurdu. Seçimlere ramak kalan şu günlerde dahi halkın büyük baskısına rağmen hala koltuk kavgası yapan bir lidere kim gönül rahatlığı ile oy verir ki? Ağar mı? Mumcu mu? Yoksa mazotu bir ytl yapacağım diyen Cem Uzan mı? Yoksa bir açık oturumda dış borçları ne yapacağı konusunda gelen bir soru üzerine “ Amerika ve diğerlerine resti çekeceğim, bizim sana borcumuz, morcumuz yok bugüne kadar aldıklarına say” diyeceğim diyen Doğu Perinçek mi? Veya sesi soluğu hiçbir yerde çıkmayan, çıkartılmayan Ufuk Uras mı? Hangisi??? Bu durumda daha önce denenmeyen liderlere yatırım yapmak en akıllıcası galiba. Fakat onları da komünist diye damgalamışlar, olmaz yani, hiç şansları yok. Peki, ne olacak şimdi?

Ne yapmalı? Devrim mi yapmalı? Çünkü bu durumda seçmenin varacağı nokta dünden çok farklı olmayacak. Kendi adıma oyumu gönül rahatlığıyla vereceğim bir tek lider bile yok. Ama yine vereceğiz. İyisinin en iyisini seçmeye çalışarak. Bu bir tek benim değil genel seçmen profilinin resmi üstelik.

Demem o ki; içinde bulunduğumuz koşullarda baskın bir seçimle neye uğradığını şaşıran halk yine hak ettiği gibi değil çerçevesini birilerinin çok önceden belirlediği bir resme beş yılda konuk olan objeler gibi yaşamaya devam edecek. “Kimi sevsem sensin” dönencesi çıkmazında.

Bu durumda hayırlısı olsun demekte gelmiyor içimden ama yine de en hayırlısı diyelim!!!

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..