Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Anılar
 

Kimse var mı orada?

Kimse var mı orada?
 

17 AĞUSTOS 1999

Akşam geç yatmışım. Yatmamdan az zaman geçtiğinde uyanıyorum gürültüden. Apartmanda sesler var anlamsız. Dikkate almaya değmez diye tembellik yapıp kalkmıyorum yataktan.

Bitmek tükenmek bilmeyince komşuların gürültüsü, kalkıyorum. Aksilik bu ya elektrikler yok. Işıklar yanmazken açıyorum evin dış kapısını. Elinde pilli feneriyle yan komşum “ Batıkent yerle bir olmuş depremden, hadi dışarı” diyor. Komşumun yanında eşi ve çocuklarını anımsıyorum. Ama diğer komşular da varlardı sanki.

Önemsemeyip yeniden yatacağımda çalan telefon beni salona götürüyor. Eşimin “Ne var? Ne olmuş? Kim?” sorularını yanıtlamayıp, telefondaki kayınpederimle konuşuyorum. O’da Batıkent’ deki depremden söz ediyor.

Biz duymadığımıza göre önemli değil derken oğluma ve eşime hazırlanmalarını dışarı çıkmamız gerektiğini söylüyorum. Uzun sürmüyor bizim de dışarı çıkmamız.

Tüm komşularımız gibi şehir içindeki akraba, eş ve dostlarımızla iletişim kurma yollarını deniyoruz. Teyzem arıyor bir ara ”Fuat aradı, iyilermiş” diyor. Bir anlam veremiyorum teyzemin “onlar iyilermiş” demesine.

Ben zaten epeydir ulaşmaya çalışıyorum Yalova’ daki annem ve iki kardeşime. İyi olduğumuzu hatta depremi hissetmediğimizi söyleyeceğim. Ama ulaşılamıyor bir türlü. Biz iyiyiz ya nasıl olsa haber veririz diye çok da ciddiye almıyorum onlara ulaşıp ulaşamamayı.

Eşim ve oğlumu kayınpederin evin orada bırakıp aydınlanan günde çevreyi gözlemlemeye başlayınca insanların deli gibi ekmek fırınının önünde kuyruk olduklarını görüyorum.

Girdiğim kuyruktaki insanlar nasıl uyandıklarını ya da uyandırıldıklarını, depremi hissedip hissetmediklerini, akrabalarına ulaşıp ulaşamadıklarını konuşurlarken gördüm bir arabanın üzerindeki portatif televizyonu.

Deprem Ankara’ da değil YALOVA’ da imiş. Benim saatlerdir ulaşmaya, bizi merak etmeyin iyiyiz demeye çalıştığım ama bir türlü ulaşamadığım annemin ve iki kardeşimin yaşadığı YALOVA’ da imiş.

Tam o sırada akıl etmiş ve göndermeyi başarmıştım mesajımı kardeşime. Mesaj yine “Biz iyiyiz merak etmeyin” di.

Televizyondaki görüntü ve haberlerin hemen ardından çalan telefonumdan duyduğum Fuat’ın sesinden, annemin ve Haluk’un da sağ oldukları haberi, ayaklarımın çözülmesine engel olamadı.

Fırının önündeki sıram birkaç kez geçtikten sonra doğrulup, kayınpederimin evine yöneldim elimde ekmeklerle.

Sonra gün boyu ben Fuat’a mesaj yazdım o beni aradı Alcatel marka kocaman telefonuyla.

Gitmek istiyordum gidemiyordum, yolların kapalı halinden. “Hadi bırakıp gelin oraları” dediğimde azar işitiyordum Fuat’tan, Haluk’tan ya da annemden. “Biz buraya lazımız” diyorlardı.

Kaç gün sürdü bilmiyorum Fuat’ın kalem pille de çalışan Alcatel marka telefonuyla kurduğumuz iletişim. Kaç ilde kaç aileye “Yalova’ daki akrabalarınızı merak etmeyin sağ ve salimler” diye haber verdiğim.

Beş ya da altıncı gün geldiklerinde evime tanınmaları zordu anemin de, kardeşlerimin de. Altlarındaki şortlarıyla, evden nasıl fırladılarsa öyle gelmişlerdi.

Annem kuşlardan, kardeşlerim yıldızlardan söz ediyorlardı. Kuşların bağrışması, yıldızların iriliği ve elle tutulacak gibi oluşları silinmeyecek bir etkiyle kazınmıştı beyinlerine. Banyonun kapısı açık duş alabiliyorlardı.

Kaybettikleri komşuları, enkaz altında kalan öğrencileri elbette silinmiyordur belleklerinden. Annemin hala binalarda eğrilik ve çatlak kontrollerinin geçmediği gibi.

Ben de hiçbirini unutmamakla beraber bir sözden nefret ediyorum artık.

“KİMSE VAR MI ORADA?”

Ne olur kimse olmasın artık oralarda. Biz zorunlu kalmayalım ALCATEL marka o eski telefonu, işe yaraması ve anısı yüzünden saklamaya.

 
Toplam blog
: 21
: 829
Kayıt tarihi
: 22.02.09
 
 

1957 Çankırı Kurşunlu doğumluyum. Yıllarca yaptığım Mali Müşavirlik ve ticari yaşantıma son vermi..