- Kategori
- Güncel
Kıraç: Ne demiş?

Kıraç, “Bu ülke bağımsız değil…” demiş. Acaba bu söz, bir sohbet sırasında ağzından gereksiz yere kaçmış bir söz mü, yoksa gerçekten bilinçli olarak edilmiş bir söz mü?
Dikkat ediyor musunuz, sanatçılar, son zamanlarda, yaşadıkları hayatlardan çok da mutlu değiller! En aşağısından öyle görünüyorlar.
Siz de diyeceksiniz ki… Amannn, onlar zaten ne zaman mutlu oldular ki..? Hep yakınma, hep yakınma… Doğru da, son zamanlarda bir de tutturdular: ”Biz kaçıp gideceğiz bu memleketten…” demeye.
Onun da cevabı hazır. Aman, sanki biz de size çok hayrandık: bizim İbo’muz var (daha ölmedi Allaha şükür), Müslüm Baba’mız var (var mı yok mu?) ,Orhan Baba’mız var… Gerisine de güle güle… Nereye isterse gidebilirler.
Biliyor musunuz. Böyle diye, diye… İran’dan 5 milyon sanatçı, bilim adamı ve entellemtüel ABD’ye ve diğer ülkelere kaçmış… Geri dönerler mi? Hiç sanmam!
Git, demesi kolay da… Gel demesi zor… Br kez o ülkelere yerleştikten sonra bir daha dönmek istemiyorlar.
Oysa sanatçılar, ama gerçek sanatçılar, bir memleketin gülleridir… Onlarla yalnız ülke içindeki aydınlar değil, bütün dünyada sanattan anlayan insanlar gurur duyarlar; her ülkenin gerçek sanatçıları, aslında dünyanın sanatçılarıdır. Dünya onları bilir, onlarla gurur duyar. İşte Fazıl Say… İşte Orhan Gencebay, İşte Rahmetli Neşet Ertaş … Bunların yalnız Türkiye’de değil, dünyada dinleyenleri vardır; arayanları vardır.
Onlara, cehennem ol, git… diyemezsiniz. Sizin ülkenize değer veren güllerdir onlar. Onların başını koparın, sizin de aslında başınız kopmuş demektir. Sanatçılar, bilim adamları.. bir ülkenin gurur kaynaklarıdır.
Kıraç, son zamanlarda Türk Hafif Batı Müziğinin yükselen değerlerinden biri. Müzik bilgisi yadsınamaz.. sesi güzel; ve yaptığı şarkılar güzel… Terbiyeli, edepli dört dörtlük bir sanatçı . Ama rahatsız! Niye? Niye diye, sormak gerekmez mi?
Tekirdağ'da 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında konser vermek için gelen Kıraç, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız olmadığını iddia ederek, "Bu ülkede doğdum doğalı bir kontrolün içinde olduğumu biliyorum. Bir baskının içindeyim. Bu 10 senelik bir olayda değil. Bu Atatürk’ün ölümünden beri böyle. Atatürk öldükten sonra bu ülke bağımsızlığını yitirmiştir" dedi.
Konser öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kıraç, Türkiye’nin bağımsız olmadığını öne sürdü. Doğduğundan bu yana bir baskı içerisinde olduğunu kaydeden Kıraç şunları söyledi:
"Ben bu ülkede doğdum doğalı bir baskının içindeyim. Bu 10 senelik bir olayda değil. Bu Atatürk’ün ölümünden beri böyle. Atatürk öldükten sonra bu ülke bağımsızlığını yitirmiştir. ’Mahalle baskısı’ da olur. Mahalle baskısından çok daha Amerika’nın bize ne kadar çok baskı uyguladığını düşünmeliyiz. Batı devletlerinin bize ne kadar baskı uyguladığını incelememiz lazım."
Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız olmadığını öne süren Kıraç, şöyle devam etti:
"Bizim gerçek sorunumuz ortada. Biz yüzyıllardır bu topraklarda yaşıyoruz. Bu topraklarda bir kültür oluşturduk. Öyle ya da böyle bir kültür oluşturduk. Bu kültürün sonunda Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir Cumhuriyet olduğunu düşünüyorduk, ama değilmiş onu gördük. Toplumumuzun her yerinde bağımsızlığımızı kaybettiğimizi görebiliriz. Eğitimden tutun sosyal yaşantımıza kadar her yerde bağımsızlığımızı kaybettiğimizi görüyoruz. Hepimiz günlük yaşantımızda bunların sıkıntılarını yaşıyoruz. Bunu nasıl çözeceğimizi bu saatten sonra bilemiyorum…” (Milliyet, 24.Kasım. 12)
Bu laflar öyle hasbelkader edilmiş laflara benzemiyor. Aslında, Kıraç’ı tutup oturtup :”Ne demek istiyorsun?” diye sorup soruşturmak lazım. Bu çocuk böyle orta yerde , rahatsızım, Cumhuriyetimiz bağımsız değilmiş, filan laflar eder gezerse , başı sonra derde girer. Kendisine dikkat etmesini, söylemek gerekir.
Hadi sanatçılar biraz huysuzdur; biraz eleştirmendir… filan da , bu kadar da olmaz ki! Böyle konuşur gezerse… Biraz fazla… Sonra , düşünmek gerekir… Hele bu ülkede..
Bedri Baykam’a ne oldu? İki bıçak… Ondan sonra sus pus…
Fazıl Say… Neredeyse Aforoz olacaktı be… Bakalım kafasını mahkemelerden ne zaman kurtaracak.
Ne diyorsunuz, kapıları açtılar mı? İsteyen basıp gitsin, diye…!
Ohh… Ondan sonra, Sulukule havası… Biz çalar biz söyleriz… Size ne be! Haydee…