Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

Kırk satır mı, kırk katır mı?

Kırk satır mı, kırk katır mı?
 

Son söz…

Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda son görüş ve sözümü ortaya koyacağım. Ancak, bundan evvelki aynı konularda yazdığım yazılarda da vurgulamaya çalıştığım gibi, konuya bir “Çimdik” kadar da olsa hissi bakabileceğimin bilinmesini isterim. Her ne kadar 3 Kasım 2002 Tarihinden bu yana geçen 5 yıla yakın bir süredir görüşüp konuşmasak da, hem hemşerim, hem bağ komşum, hem arkadaşlık ettiğim birisi…

Soru bir…

Abdullah GÜL Cumhurbaşkanlığına aday okursa, seçilir mi?

Evet, seçilir. Netice itibariyle bu meclisten gerekli şekil şartlarına bağlı oyu alarak, üçüncü turda seçilir.

Peki, aday olmalı mı?

Bana göre asla aday olmamalı idi ve şimdi de olmamalı…

Cumhurbaşkanlığını beceremez mi?

Hayır, gayet güzel de becerir. Cumhurbaşkanlığı sonuç olarak “Temsil” makamı olduğu için becerilmeyecek bir yer değil. Kaldı ki etrafında bir sürü “danışman” sıfatında adamlar olacak, onlar anlatacak bu da aklını ortaya koyup görevini yapacak.

Sakıncası nedir?

Hiçbir sakıncası da yoktur. Ne yasal açıdan, ne de bir başka açıdan. Seçim “Abdullah GÜL cumhurbaşkanlı olmalı mı, olmamalı mı” üzerinden yapılmadı mı? İki kişiden biri (!) oy vermedi mi? Demek ki vatandaş “Temsil” yerinde onu görmek istiyor.

“Efendim, eşinin başı kapalı” diyorsanız, ona cevaben “Ne yapalım kapalıysa… Vatandaş onu bilerek oyunu verdi. Tercih o yönde” deriz.

Bir de “bir zamanlar başı açık olanların da ne yaptıklarını gördük, buna da bakalım ne yapacak” deriz.

Denilebilir ki “Cumhuriyet elden gider…”

Yok yahu… Nereye gidiyor, yerinde duruyor. Bir tek bununla gidiyorsa, varsın gitsin yani. Cumhuriyet, laik, sosyal ve hukuk devleti, bir baş örtmeyle gidecek bir şey olmasa gerek. Baş ötürüsü konusuna sıra gelene kadar “Cumhuriyeti tehdit eden” daha ne konular var.

Peki, nedir mesele öyleyse…

Bir yoruma verdiğim cevapta olduğu gibi, bu konuda aşığın denesi on para, ütüldüğüme yanarım. Aktif politika içinde olması gereken birinin “Son durak” denilecek bir makama çıkması, daha doğrusu o makama doğru itelenmesi ve hatta “Kurban” seçilmesini kabullenemiyorum ben.

Recep Tayyip ERDOĞAN, yüreği yetiyorsa, kendi çıksın o makama…

Ama yetmez, yetemez. O makam, Recep Tayyip ERDOĞAN için “Yok oluşun” resmidir. Ama “Kardeşim” dediği en yakın mesai arkadaşını “Yok oluşa” doğru gönderirken neyi hesaplıyor, bunu bilmek isterim.

Son dakika…

Abdullah GÜL için “Kırk katır mı, kırk satır mı” sorusunun sorulduğu yerdeyiz. Aday olursa da “Yok” olmaya gidiyor, aday olmasa da “Yok” olmaya gidiyor.

Bir tek çaresi var, son dakikada Recep Tayyip ERDOĞAN’a “Sen önden buyur” derse kurtulur…

Son satır; dediğim gibi, bu konuya ben “Hissi” yaklaşıyor ve realiteyi de gözden kaçırıyor olabilirim.

07 AĞUSTOS 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara