Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kırmızı çizgilerimiz

Kırmızı çizgilerimiz
 

Analarımız da bizimle


Güzel yurdum Türkiye’nin iki kırmızı çizgisi var. Birincisi bölünmezlik, ikincisi laiklik.

Bölünmezlik denilince aklımıza ilk gelen PKK terör örgütü ve Kürtçülüktür. PKK bir terör örgütüdür. Amacının ne olduğunu belki de üst düzey yöneticileri bile bilmiyorlar. Bazıları sanıyorlar ki PKK ayrılıkçı bir terör örgütüdür. Nihai ereği bir kürt devletinin kurulmasıdır.

A benim yurttaşlarım, diyelim ki ayrı bir kürt devleti kuruldu. Başkenti de herhangi bir kentimiz oldu. Bu ülkede var olduğu savlanan kürt yurttaşlarımızın sayısı 5, 10, 15, 20 milyonlarla ifade ediliyor. Güneydoğudaki üç beş ilde istenen devlet kuruldu diyelim,

öteki yerlerde yaşayan kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları ne olacak? Memleketin değişik yerlerindeki kürt kökenli gelinler, damatlar, öğrenciler, devlet memurları vb. ne olacak söyleyin bakalım.

Ben Bolu Öğretmen Okulu’nda öğrenci iken 1976 yılında, Dicle depreminden sonra gelen, adam gibi adamlar olan Eğitim Enstitüsü öğrencileri ile tanıdım kürt kökenli yurttaşlarımı, ben köyüme gelin gelen Nebahat Hanım’la tanıdım onları. 1984 yılından beri öncelikle bebekleri katleden katiller sürüsü olarak değil.

Herkes aklını başına almalıdır. Bu ülkede yaşayan herkesin çıkarları aynı noktada çakışmaktadır. Söyleyin bakalım Kürt olduğunu söyleyen bir çiftçimizle Türk çiftçisinin çıkarları nerede nasıl çatışmakta ya da çelişmektedir. Aynı şeyleri işçilerimizin , memurlarımızın, yoksullarımızın, varsıllarımızın , kadınlarımızın, çocuklarımızın karşılıklı çıkarları için de söyleyebiliriz . Aynı koşullarda yaşıyoruz, aynı olanaklara sahibiz.

Laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması diye de tanımlanır. Din ve bilimin, dinle devlet yönetiminin birbirine karıştırılmamasıdır. Dinin ve dince kutsal sayılan değerlerin ve yerlerin politikaya alet edilmemesidir.

Laiklik ilkesinin, anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilkelerinden biri olduğunun bilinmesine rağmen, anayasanın 24.maddesinin bilinmesine rağmen aşındırılmaya çalışılması nedensiz değildir. Sıkmabaşın gündemde tutulmasının, cemaat ve tarikatların cumhuriyet ve devrim karşıtı eylemlerine göz yumulmasının, sümüklü hoca emeklisinin vaazlarının elden ele dilden dile dolaştırılmasının nedenleri arasında malı götürenlerin suçlarını örtme amacı var gibi geliyor bana. Ne dersiniz?

Son din olarak bildiğimiz ve inandığımız Müslümanlığa, en çok onu politikaya ve çıkarlarına alet etmeye çalışanlar zarar vermiyorlar mı?

Yüce Tanrı bizlerin bilim ve teknolojiden nasibini almış, uygar, çağdaş bir yaşam sürebilen , çocuklarının geleceğini kurmuş , temiz, düzenli bir çevrede yaşayabilen bireyler olmamızı istemez mi?

Bizler Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak hepimiz aynı gemide değil miyiz? Ülkemizin koşulları hepimize aynı olanakları sunmuyor mu? Tüketim maddelerine siyasal görüşümüze göre farklı farklı fiyatlar mı ödüyoruz? Çocuklarımız okullarda aynı koşulları paylaşmıyorlar mı? Sağlık hizmetleri sana çok iyi veriliyor da benim için mi yetersiz?

Ha bakın; ülkemizdeki gelir dağılımı dengesizliği, sağlık, eğitim vb. hizmetlerin yetersizliği , coğrafi bölgeler arasındaki dengesizlikler, çeşitli toplum kesimlerinin örgütlenmesinin önündeki engeller, yolsuzluklar, soygunlar, yağmalamalar, talanlar, yalanlar, eş dost kayırmalar, dini duygularımızın politikaya ve bazılarının çıkarlarına alet edilmesinden yakınıyorsanız ; şunu bilmelisiniz ki bunlar bizim ortak sorunlarımız. Bunlarla, ancak ve ancak emperyalistlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin, bizi bölme oyunlarına alet olmadığımız sürece mücadele edebiliriz.

 
Toplam blog
: 190
: 3134
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

Emekli öğretmenim. Yurdunu, ulusunu seven, her konuda sorumluluk sahibi gençler yetişsin istiyorum. ..