- Kategori
- Sosyoloji
Kısa-kısa
Cumartesi günü T.G.R.T televizyonunda akıllara durgunluk veren bir görüntü ile karşılaştım. Bir otomobil bir traktörle çarpışıyor; anayolda traktörün ne işi varsa; otomobil alev almaya başlıyor yoldan geçen otomobillerden getirilen 4 tane yangın tüpüde boş çıkıyor.Türk milleti niçin hayatıyla böyle kumar oynuyor anlaşılır gibi değil. O yanan araba yangın tüplerinin boş çıktığı arabalar olabilirdi.İnsan kendi hayatını düşünmesede arabada çocuğu, sevdiği,ana babası olabilir;o yangında bu sevdikleri ya da suçsuz başka insanlar yanarak ölse vicdan azabı çekmez mi? Bir kural konmuşsa o ilk önce bizim daha sonra başkalarının sağlığını korumak içindir. Bir yangın tüpünü doldurmak çok zor ve pahalı bir şey değildir;pahalıda olsa önemli olan bizim hayatımızdır. Yeter artık bu kadar vurdumduymaz olmayalım.
Bugün Vatan gazetesinin manşetinde vardı: Bir şehit yakını o zaman korgeneral olan Yaşar Büyükanıt'a'' hep bizim çocuklar mı ölecek?''dediğinde ağlamış.Devlet ağlama yeri değildir. Sayın Yaşar Büyükanıt şimdi Genelkurmay başkanıdır. Eğer askere alınmalarda ve dağıtım yerlerinde torpil varsa ve sayın Genelkurmay Başkanı bundan rahatsızsa bu askere alma işlerini daha sıkı denetler politikacı, sanatçı, asker, gazeteci, işadamı çocukları da terör bölgelerine giderler. Ağlamak yerine otoritesini kullanmak bence daha iyidir.
Bu hafta yine Fenerbahçe elle gol attı;gol hem iptal hemde kırmızı kart olması gerekir. Beşiktaş'ın elle attığı golden hemen ortalığa çıkan Nihat Özdemir bu sefer ortalıkta yok. Marifet;rakibinin lehine yapılan hatada ortalığa çıkmak değil, senin lehine yapılan hatada ortaya çıkıp bunun hata olduğunu söylemektir.Asıl büyüklük budur. Sayın Nihat Özdemir sizden beklediğim asıl bu hafta ortaya çıkıp lehinize hata yapıldığını söyleyip tüm spor kamuoyundan ve Antalyaspor'dan özür dilemenizdir. Bunu yaparsanız o zaman sizin aleyhinize ve rakiplerinizin lehine yapılan hatalarda konuşma hakkınız olur.