Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel gelişim: Hayatın anlamı

Kişisel gelişim: Hayatın anlamı
 

Ve bir gün gelecek “Hayata Atılacaksınız.” Ne demek bu? Artık eğitiminiz bitmiş;  o kadar uğraşma, didinme ve bir iş bulmuşsunuz… Para kazanmaya başlamışsınız…

O günler çok çabuk geçer. Bir gün ve belki de her gün kendinize sormaya başlarsınız. “Bu muydu? Bu parayı kazanmak için mi bu çaba, bu kendini parçalama! Hayatın anlamı bu mu?”

Kuşkusuz hayatın anlamı o değil. Hayatın bir gerçek anlamı daha var. O da karşına çıkınca, ayaklarının titremesinden; sesinin kısılıp anlamsızlaşmasından anlarsın. İşte karşıdaki insan, belki de hayatına anlam katacak  bir “Güzel İnsan”dır. Eğer işler güzel güzel giderse; sizde tercih edilirseniz; iki hayat birleşir ve yeni bir hayatı  oluşturmak için  elbirliği yaparsınız.  Ve  mutlu olmak için kerevete çıkarsınız… Ya mutlu olunmazsa… Yine o soru karşılarına çıkar: “Hayatın anlamı ne? Sevmediğiniz, istemediğiniz bir hayatı, yaşamak  ve katlanmak mı?”

Çoğunun hayatı “KATLANMAK” üzerine kurulur. Kötü bir öğretmene katlanmak; kötü bir işe katlanmak; kötü bir patrona katlanmak; ve sonunda o da olur; iyi bir eş diye seçtiğiniz insana, katlanmak zorunda kalabilirsiniz. Ne zamana kadar. Çekerseniz belki ölünceye; belki kafayı üşütünceye kadar… Çünkü, bazen işler son derece ciddidir; karşıdaki insanın çekilecek durumu yoktur ve çekip gidilmelidir. Eğer  gitmezseniz ; enayiliğinize doymayın; o insan size kendini  hayatınızın sonuna kadar taşıttırır. Bu da aptallığın en büyüğüdür.

Niye en çok, en sıkıldığımız anlarda, en kötü zamanlarımızda bu soru aklımıza gelir. “Bu hayatın anlamı ne? Ben dünyada niye yaşıyorum?”

Aslında kazanırken; kazançtayken, bu sorudan ne kadar uzaksınız; aklınıza bile gelmez. Ama ne zaman kaybetmeye başlarsınız; yavaş yavaş her şey elinizden kayıp gitmeye başlar; ev, arsa, birikintiler, fabrikalar… O soru aklınızın bir yerindedir ve tekrarlanır: “Hayatın anlamı ne?”

Bazıları bu soruya çok çabuk  yanıt verirler. Bir ev, bir araba, ve yeteri kadar para… (ama ne kadar?) . Bazıları ben hayattan hiçbir  şey beklemiyorum. Allah bana bir ömür vermiş, onu yaşayacağım, ve sonra sessiz sakin bu dünyadan Cennete gideceğim , diye kendi kendini inandırır ve bu minval üzere yaşarak, o güzel ömrünü bitirir.

Aslında inananlar için, hiç sorun değildir. “Bu dünyaya diye geldik, bunun anlamı ne?” sorusunun cevabı.  Onlar kolaylıkla : “Bu dünya bir sınav yeri, eğer Allahın isteklerine göre yaşarsan; öteki dünyada artık bu dünyada yasak olan her şey serbest ,”  diye yanıt verirler ve buna bütün ömürleri boyunca inanırlar. Hiç kuşkuları yoktur. Onlar hatta Cennetiala’nın kaçıncı katına çıkabileceklerini bile tahmin edebilirler. Öylesine kendilerine güvenirler. Hiç hata yapmamışlardır; insanları kırmamışlardır ; Allahın emirlerine uygun olarak yaşamışlardır. O zaman niye keder; neden sorgulamak. O kolay?

Ama bazı nabekarlar da hiç de dek durmazlar bu soruyu tekrarlayıp dururlar:  “Biz bu dünyaya niye geldik; hayatın anlamı ne?”

Bazı  Jean Paul Sartre; Albert Camus gibi  Varoluşçu   filozoflar bu soruya çok ters bir cevap vermişlerdir.

“Dünya aslında boş ve saçmadır. Dünyanın kendine göre başlı başına bir anlamı yoktur. Ona siz ne anlamı verirseniz ; aslında o anlamı kazanır…” İnsan olarak dünyada iyi insan olmayı da seçebilirsiniz; zalim olmayı da… O size bağlıdır.

O bakımdan dünyaya vereceğiniz anlam; dünyanın anlamı size bağlıdır. Bu anlamı başkasından beklemeyin.  Başkasının verdiği, eklediği her anlam, bir bakıma, ezbere bir anlam olacaktır, gerçek bir anlam değil.

Bu bakımdan, diğer insanları dinle; onların yazdıklarını oku; fakat hemen inanmak; yada tansıklaşmak yoluna sapma. Önce kendi aklından geçir şöyle. Kendi kendine sor: “Doğru  mu?” Ondan sonra, bu alandaki  yetkelere danış; ondan sonra karar ver. Ama hayat boyu kararlarını yeniden, yeniden gözden geçir.

Çünkü sana empoze edilen cevaplar; kalıp bilgiler, çoğu kez yanlış olabilir; yalan olabilir. Hele bir de kendi aklını kullan. Güvendiğin insanların akıllarını kullan. Belki onlar bu işin aslını sana daha iyi açıklayabilirler.

Çünkü öyle kalıp bilgiler vardır ki, seni ölüme çok yaklaştırırlar. Öyle  düşünceler vardır ki, seni insanlıktan çıkarır.

İnsan olan, hiçbir şeyi sorup, soruşturmadan; gerçek uzmanlardan öğrenmeden benimsemez. Benimsese bile, yeniden yeniden sorgulaması gerekir.

Bilimsel bilgi ancak, nice deneyimden sonra gerçeğe yaklaşır. Salt gerçek, var mıdır? Belki, ama ona yaklaşmak çok zordur.

“Hayatın anlamı ne?” Bu sorunun cevabını bulmak için, Fizan’a gitmeden önce; bu sorunun cevabını niye aradığını  kendi kendine sor… Belki de cevabını bulmaya hiç gerek yoktur. Cevabını bulmadan da yaşamak mümkündür. Ama anlamlı mıdır? Onu bilemem…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..