- Kategori
- Kitap
Kitaplar Arasında: "Ve Çeliğe Su Verilsin Bir Daha" Kitabını Okurken
Kitabın adı: “ Ve Çeliğe Su verilsin Bir Daha”
Yazarı: Sıddık Elbistanlı,
Türü: Şiir,
Basıldığı yer ve tarih: Akbaba Ofset Matbaacılık / Kahramanmaraş, 2018- Sentez Kitaplığı
Sayfa sayısı: 96
“ Ve Çeliğe Su Verilsin Bir Daha” adlı şiir kitabı bana Kahramanmaraş’tan Alkış dergisi ile birlikte geliyor.2002 yılından beri Alkış kültür, sanat dergisini alıyor ve zevkle okuyorum. Sahibi Dr. Oğuz Paköz ve bir grup arkadaşlarıyla ( Nihat Yücel, Serdar Yakar,Nevzat Kırkpınar, Sıddık Elbistanlı, Doğan Arık ve Ercan kozanoğlu ) ile birlikte çıkarıyorlar. Bir ara bu dergi için “Alkış’a Bir Alkış daha “ diye yazı yazmıştım. Aşağı yukarı 16 yıldır Alkış dergisi Kahramanmaraş’ın ‘sesini, sanat ve kültürünü tüm Anadolu’ya taşıyor. Alkışı hak eden geniş oylumlu sevecen bir dergidir. Alkış dergisi Kahramanmaraş Kültür Sanat Evi’nin bir yayın organıdır. Bundan dolayı bir kez daha alkış diyorum. Bu yazımı yazdığım zaman (20 Ocak 2018) de Alkış Dergisi 97. sayıya ulaşmıştı. (Ocak- Şubat 2018). Gerçekten alkışlanmaya değer bir başarıdır bu. Bir dergiyi çıkarmak elbette kolay değildir diye düşünüyorum. İşte yukarıda adını verdiğim şiir kitabı da bu derginin bir armağanı olarak bana ulaştığını kabul ediyorum. Onun için Sayın Dr. Oğuz Paköz’e ve şair Sıddık Elbistanlı’ya teşekkür ediyorum.
Kahramanmaraş öteden beri halk ozanları, şair ve yazarları bol olan bir kültür merkezidir. Hatta bu kadim şehre Türk şiirinin başkenti diyenler bile vardır. Hemen aklıma gelenlerden Karacaoğlan, Ali Akbaş, Ali Gözükara, Abdurrahim Karakoç, Bahaettin Karakoç, Ertuğrul Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Mehmet Akif İnan, Hayati Vasfi Taşyürek, Aşık Mahzuni, Mevlana İdris, Nuri Pakdil, Arif Eren, Hanefi Kara, Oğuz Paköz ve şimdi şiir kitabını sizlere tanıtmak istediğim şair Sıdık Elbistanlı geliyor. Aramızdan ayrılanları da saygıyla ve rahmetle anıyorum desem yeridir.Tabi Kahramanmaraşlı şairler ve yazarlar sadece bunlardan ibaret değildir. Ben sadece bir kaçını örnek bağlamından yazdım. Yazamadıklarımdan beni bağışlamalarını diliyorum. Bu girişten sonra “Çeliğe su vermek” deyimi üzerinde biraz durmak istiyorum:
Çeliğe su vermek, Orta Asya Türklerinde yaşanan bir gelenektir. Demir dövülürken kızgın bir kılıç haline gelmesi için yapılan bir işlemdir. Hatta bu bir usta işidir. Demir sertleşir ve esnekleşir. Aslında bu teknik bir iştir. Çeliğin sertliğini ayarlamak için yapılan hassas bir işlemin adıdır. Çeliğin sertleşmesi için 700-800 derece aralığında bir ısıda ısıtılıp, hızla soğutulması gerekir. Bu soğutma işlemi su ile de yapılabilir, değişik yağlarla da, bu işlem sonucunda çelik çok kırılgan bir form alır. 300-400 derecede tekrar ısıtıp tekrar suya konur.....
Geçmiş tarihimizde bu olayı Osmanlı demircileri çok iyi uygulardı. Hatta o kadarki şövalyelerin kılıçlarını ortadan ikiye bölmek ya da zırhlarını kesmek konusunda oldukça yetenekliydi bu kılıçlar. Bu tarz kılıçları en çok akıncılar kullanırdı. Orta Asya’da Türkler çeliği dövmeden önce yağmurlu havada bırakır ve ilkönce yağmurla ıslanıp daha sonra da üzerine yıldırım düştükten sonra tekrar dövüp tekrar yağmur altında bırakır ve bunu birkaç kez tekrarlarlardı.
Çeliğe su vermek deyimi Ömer Seyfettin'in “DİYET” adlı öyküsünde de geçiyor. İşte Şair Sıddık Elbistanlı buradan yola çıkarak şiir kitabına bu adı vermeği tercih ediyor. Gerçekten bir şiir kitabı için yakışan ve dikkat çeken bir isimdir. Buraya kadar gelmişken “Ve Çeliğe Su Verilsin Bir Daha“ şiirler kitabına dönerek bir şiirle merhaba diyorum:
“ Dağları beri beri edin
Ağırlığını deneyeyim
Boynum ağrılıdır, ama kalındır
Sırtım ağrılıdır, ama dayanıklıdır
Bir güler yüzün sıcaklığında, dinlenirim
Göğüs kafesim, çelik çevrilidir
Denizleri beri beri edin
İçimdeki fırtınaları ölçeyim
Dev bir balina gibi
Oltanıza takın, getirin, sürüyerek
Kollarım çook genişledi
Göremiyorum
Kucakladığım alanları “ ( 5 )
Boynu ağrılı, sırtı ağrılı da olsa şair güçlüdür, göğüs kafesi çelik gibidir, yeter ki bir güler yüzün sıcaklığında yaşasın.”Yeter ki gün eksilmesin penceremden“ diyen şair Cahit Sıtkı’yı anımsatıyor. Şair Sıddık Elbistanlı 1945 doğumludur. 68 kuşağından geliyor. Birlikte o günleri yaşadık. Kardeşin kardeşe kurşun sıktığı günler. ”Sağcı, solcu, faşist, komünist ve anti ve komünist“ sözcüklerin medyada, basında en çok kullanıldığı acı ve zor günler. Derken 12 Eylül 1980 darbesi oldu. Zor günler yaşandı, baskılar yapıldı, zulümler edildi. Yüzbinlerce kişi işinden ve ekmeğinden oldu. Hapishaneler doldu, taştı. Peki, bu günler kime kaldı? Darbeyi yapan Evren Paşa 30 yıl sonra idamla yargılandı, bazı paşaların rütbeleri söküldü. Bunu herkes bilmeli ki zulüm devam etmez. Şair Sıddık Elbistanlı o günlerin içinde yaşadığı bir şair olarak o acı günleri şiirleriyle arı, duru ve akıcı bir Türkçe ile bize bir şiir demetini sunuyor. Şiirlerini serbest yazıyor. Hece ve ölçülere pek ilgi göstermiyor, Orhan Veli, Turgut uyar ve Dağlarca gibi yazıyor. Yazıyor ama rakik ve dakik yazıyor. Şiir de kullanılan sözcükler insanın yüzsünü tırmalamıyor. Yakası kirlenmemiş kelimeler ve deyimle yerli yerinde kullanmasını biliyor.
“Seninle Karşılaşırsam“ başlıklı şiirinde bakınız ne denli manidar sesleniyor bizlere:
“Benliğin nerde, sevgim orda
Sevgin içimde
Bu şiir sana, dost
Dostum seninle
Dost kalabilir misin benimle“ (21)
Şair S.Elbistanlı bunları söylerken sevgiden ve dostluktan da ayrılmıyor. Onun için sevgi her işin başıdır.ve sonradan şunları eklemeden edemiyor: “
Şair adı geçen şiir kitabında beğendiğim, en çok ilgimi çeken şiir dizelerinden bazı örekleri sizlerle paylaşmak istiyorum: “ Boynum ama kalındır, / Sırtım, ama ağrılıdır, ama dayanıklıdır, Aka aka, yüze yüze Öğrenmeliğim dalgıçlığı / Uzağa giden bir geminin / En son, dumanı kaybolur ( 5 ),Parlat şimdiden / Çizmedeki mahmuzları / Ilık kan sızdıran yaraya vurma / Sen kısa günün e uzun yolların yolcususun (8),Mataran kılıf ister; kılıçların kın / Yüreğin yağlanmak ister / Çelik bir dişli gibi ( 9 ),Basit mi basit insanlar / Saklamışlar gölgeni / Çeliğin pişmekte ocak alevinde / İşçinin saati geldi, sarkaç vuruyor ( 10 ),Okudun mu hiç / Köprü altının not defterlerinden (12), Artı değer turanı kim vurdu / Kim haraç koparıyor, Dağıtım sürecinden / Canları har vurup, harman savuran / Oran varsa, Umut da var ( 13 ), Bayramlık düğün çiçeği / Hafif bir yel vardı şakağımda / Onu geri yitiriverme korkusu / Pazıları kaslı, küheylanım benim / Seninle çıkacağım, büyük hendekleri / Kol demirim, güvenlik kapım (15), Baharın sesini güzden duyarım (24), Cennetin yorumu başka / Ölüm olmasaydı, dirim olmazdı (34), Mızrabı kınalı keklik, Ovaların, dağların kılavuzu (44), Benim sarı bozkırım / Senin için şiirim, kayıyor boşluğa / Gençliğin askıda kalmış / Erkek bir söğüt dalı gibisin (46),Baltaları saklı, gömlekleri değişmiş ( 66). Ve beni güldüren ve düşündüren şu sözler: “Bak bak şu işe /Biz çatalla, kuşbaşı kebabını yiyemiyorken / Herifçioğlu, soğanla ekmek yiyor / Şu iştaha bak !”(69), İkisi ayakkabı boyacısı / İkisi simit satıyor, tepside / Birkaç çocuk daha var / Onlar da üşümüş, ısınıyor (79 ), gibi sözler sosyal ve toplumsal yapımıza ışık tutan dizeler. Yürek yakan şiirsel sözler…
Şairimizin hazırladığı şiir kitabında 88 şiir yer alıyor, biri ithafen yazılmış,( Kin - 54 ), birinin sadece tarihi yazılmış. (Yeni çıkacak olan bir gazetenin reklamı için / Şubat 1982 ). Ayrıca kitabın en uzun şiiri " Kara Bomba" (26,27,28,29,30), en kısa şiiri ise dört dizeden oluşuyor. " İşsizlik " (49).
Şairi hakkında biraz da bilgi vermek istiyorum:
Şair Sıddık Elbistanlı, 1945 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlkokulu (1957), Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesinden mezun oldu (1965), Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İlahiyat Pedagoji Bölümünü bitirdi. ( 1972 ). Kahramanmaraş ve Adıyaman’da Eğitim uzmanlığı görevlerinde bulundu.(1978-85), Bozkır ve Kahramanmaraş ilçelerinde görev yaptı.
Şiir ve yazıları çeşitli dergi ve seçkilerde yer aldı. Türk Edebiyatı, Defne, Hisar, Varlık, Türk Yurdu, Hareket, Güneysu, Şiir Sanatı, Soyut, Papirus Yeni dergi ve Alkış gibi dergilerde şiirleri yayımlandı. Yayınlamış kitapları: Doğrulup Yeniden (1990), Kırmızı Papatyalar Minyatürü (1999), Bir Panjur Aç (2003) ve şimdi tanıtmaya çalıştığım “ Ve Çeliğe Su Verilsin Bir Daha ( 2017).
SONUÇ olarak, Sıddık Elbistanlı “ Ve Çeliğe Su Verilsin Bir Daha “ eseriyle 12 Eylül’de baskıocı rejime karşı adeta bayrak acıyor, o zorgeçen ağır günlerde şiirszel bir dille uygarca yapılan haksızlıkları ozanca dile getiriyor. Bu arada sosyal. Toplumsal ve kültürel çalışmalara da ayna tutuyor. Böyle olmasına karşın dizelerinde yapıcı, birleştirici, sevecen ve barış severdir aynı zamanda. Bu duygu ve düşüncelerle yürekten kutluyor, çalışmalarında sağlık ve başarılar diliyorum. Söz yerinde ise, bu kitapta kaliteli şiirler vardır. “Ve Çeliğe Su Verilsin Bir daha “ adını taşıyan yapıtında. Söz yerinde ise ben de bir okuyucu ve şiir severek olarak , bu esere biraz su verdim diyebilirim.
Kahramanmaraşlı Sıddık Elbistanlı’nın adını bir köşeye not ediniz, bir gün size de merhaba diyebilir diye düşünüyorum.
Abdülkadir GÜLER
20.01.2018- SÖKE
________________________________________________________
ÖNEMLİ BİR NOT:
Bu yazımı sevgili şair Sıddık ELBİSTANLI'nın okumasını çok isterdim. Bugün iki kez aradım, uilaşamadım. 21 Ocak 2018 pazar günü akşamı Kahramanmaraş'tan Alkış Dergisinin sahibi Dr. Oğuz PAKÖZ'den bir acı haber geldi.
Şair Sıddık ELBİSTANLI'nın bugün ( 21 Ocak 2018 ) günü vefat ettiğini bir mesajla bana bildirdiler. Ne denli üzüldüğümü ifade edemem. Bu nasıl ve garip bir rastlantı ? Heyhat! Allah rahmet eylesin, tüm sevenlerine baş sağlığı dililorum. Hayat bu işte , kiminin ne zaman öleceği belli değildir... Mekanı cennet olsiun. ( A. GÜLER )