- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Kıyamete uyanış
Kıyamet öncelikle yokolup gitmek değil olup bitenleri farkedip güçlenerek yenilenmek şeklinde de algılanabilir.
KIYAM ; ayağa kalkmak, bir işe girişmek, hatta namazda ayakta durmak şeklinde anlamlandırılır. Anlamında hareket vardır.
KIYAMET ise ; tüm insanların mahşer zamanı bir yerde toplanıp dirileceği zamanı açıklar.
Diriliş'te de hareket var. Diriliş; yani uyanış ! Cehaletten bilgiye, Karanlıktan aydınlığa, Uykudan uyanıklığa geçiş !
MAH ve ŞER ne demek ? İyi ve kötünün birarada olduğu zamanı ve yeri işaret etmez mi ? Şu anda iyi ve kötü güçler birlikte değil miyiz ? Birlikte yaşamıyor muyuz ? Mahşer ayni zamanda çok kalabalık anlamına da gelir.
Biz şu anda burada ne yapıyoruz ? Niye burada bu salonda toplandık ? Toparlanıp yeniden güçlenmek, dirilmek istiyoruz. İstemiyor muyuz ?
Arkadaşlar Kıyamet şimdi ve burada ! Biz şimdi ve burada uyanıyoruz. Kıyam ediyoruz !!!
Kıyamet'te son yok ! Yeni bir başlangıcın habercisi !
Uyanmak, Yenilenmek ve Güçlenmek !
Yenilenmekten güçlenmekten anladığımız bu gün burada hepimizin yaptığı şey !
İnsanların, varlıkların, düzenlerin iç alemlerinde, sabitleşip tıkalı kalmış olan Hayat Enerjisi'nin uyanması ! Kıyamet bu !
Kabuğun altında kalan özün kendini farkedişi !
Varlığın aslına uygun davranışı !
İçinde gizli duran güç ve kudretin hem bilebildiğimiz hem bilemediğimiz yollarla harekete geçirilmesi.
Bizim için Kıyamet ; Hazırlan, toparlan, uyan, olup bitenlerin farkına var, bilinçlen, bilincini yükselt evrimleş ve Yeni İnsan ( Homo-novus ) ol demek.
" Kıyamet " için dışa dönmesi şeklinde de anlaşılabilir. İnsanın ilahi yüzüne dönmesi gibi !
Kıyametler hayatı söndürücü sistemler değil, canlandırıcı, yaşatıcı, hareketlendirici özelliklere sahiptir. Parçalanmanın, yıkmanın, yıkılıp yokolmanın aksine yıkılıp yokolmak üzere olanlara yapılan diriltici, güçlendirici yardımlardır.
Eğer ki kazara bir yerde ve her yerde hareket durursa o zaman hayat da otomatik olarak kendiliğinden durur. Herşey çözülür ve dağılır. Tüm sistemler çöker.
ESAS KIYAMET BUDUR ! Hareketsizlik ! Bu da bütün düzenlerin, sistemlerin çöküşü olur.
Alemlerdeki hareketlilik bir an için duracak olursa o zaman Kainatın Bedeni de çöker.
O zaman da umalım ki Kainatın Bedeni çökse bile kalbi durmasın ! Ruhu çökmesin !)
Kıyamet yıkımla gelebilir. Acı ve ızdırap verebilir. Bu topyekün manada da olur kişisel de.
Eğer bu acı bize kendimizi anımsatacaksa - içimizdeki varlığımızın ana kaynağı olan sonsuz gücü ve sevgiyi biraraya getirecekse _ birleştirici olacaktır.
Uyuyan vicdanımızı hatırlatacak ve vicdanın içindeki özü harekete geçirecekse sevgi ve anlayış yolları açılır. O zaman ister istemez Bir ve tekvücut olduğumuzu anlarız. Bu noktada ortak bir kader birliğimiz olduğu için ortak görüşler, ortak alanlar oluşur.
Arkadaşlar hepimiz ortak bir bilgi havuzu içindeyiz. Edgar Cayce bu havuza Evrensel Bilinç adını vermiş. Kollektif Bilinç de diyebiliriz. Bu dünyaca ünlü kahin ve medyumun zamanında yaşayanlar Kollektif Bilinç alanının nasıl kullanılacağını henüz bilmiyorlardı. Belki biz de bilmiyoruz ama her gün algı kapılarımız biraz daha açılıyor. Bu açılımlar, uyanışlar acısız olmuyor. Bizler acı çeken varlıklarız. Hal böyleyse bunun bir anlamı, acıyı çekmenin bir amacı olmalı. .
Acılı olduğumuzda daha duyarlı oluyoruz . Duyarlı olmaksa daha önce farkedemediğimiz bazı şeyleri görmemize yardımcı oluyor.
Bizler acı çekmeden ayılıp uyanamıyoruz. Dikkat edin Tanrı'yı ( Evrensel Bilinç'in ve varlığımızın kaynağı olan Tanrı'yı ) en çok çağırdığımız zamanlar hasta ve acı içinde olduğumuz zamanlardır.
Bizim kişisel kıyametlerimiz de acısız sızısız değil.
Acı bir uyarıcı sinyalidir. Bir yerimiz ağrıdığında orada değişmesi gereken bir durum var demektir. Eğer bir şeye öfke duyuyorsanız, acı keder veya kaygı hissediyorsanız durumla ilgili değişmesi gereken bir şey vardır. Ama daha çok kendimizi yenilemeyi öğrenerek bu durumdan özgürleşmemiz gerektiğinin bir işaretidir
Onun için ister kişisel ister toplumsal olsun, her uyanışın temelinde varlıklar için büyük veya küçük bir takım uyarıcı sinyaller var.
Bu sinyaller, sınanmanın, bilgilenmenin sonunda arınma ve bilinçlenmenin gereğini gösteriyor. Kollektif bilincimizi nereye odaklamamız gerektiğini, nerede yanlış yapıp dur dememiz gerektiğini iyi anlamak gerekiyor. Ama anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az. . Bunun için çektiğimiz acıysa bu dönüşümün, evrimin, yeniden yapılanmanın bedeli olacak ! Yeni İnsan'a dönüşmenin de bir bedeli var.
Bu acılı dönemler artmaya , araları da gittikçe daralmaya başladı.
Yeryüzünün hemen her yerinde terör olayları ve savaşlar var.
Küresel iklim değişikliği bizim doğaya olan tutumuzla ne kadar doğru orantılıysa, terör, çatışma ve savaşlar da sosyal ve politik yanlışlarımızın bir sonucu olarak meydana geliyor. B küresel terör olsun iklim değişimi olsun daha da artacak, artacak taa ki biz uyanıp da neyi yanlış yaptığımızı farkedelim diye. Sınırsız bir özgür irade vermiş Tanrı bize bunu bahşetmiş. Ama biz hala kör kalmakta ısrar ediyoruz. Kör kalmakta israrın bir bedeli var.
Unutmayalım ki bizler buğday tarlasında bir tohumuz.
Tasavvuf Bilginlerinin söylediği gibi ummanda bir damla ! Bu muazzam ummanda Sapiens'lerin zihni sadece % 10 kapasiteyle çalışıyor. Şimdi beynin bilinmeyen diğer fonksiyonları da anlaşılmaya başlandı. Henüz tam keşfedilememiş bazı bezler, hormonların işlevleri ve yerleri tespit edilebilecek.
Ancak biz Homo-Sapiens'lerin çok küçük bir kısmı Homo-Novus'a dönüşebilecek.
Bunu bir kerede başarıp şimdi Homo Novus olmak var. Ya da döne döne, sınıfta kala kala en sonunda cehennem ızdırabıyla öğrenmek var. Ama bu çok acılı bir süreç olacak onlar için. Çünkü Homo- Sapiens tam değil, bütün değil . Sağlıklı değil. Homo Sapiens hasta, çok hasta bir tür.
H. Sapiens şizofren bir dünyada yaşadı. Ruhsal duyarlılığa yabancılaştığı ve sezgileri az gelişmiş olduğu için teknolojik olarak ne kadar ileri gitmiş olursa olsun ilkel bir dünyada yaşıyor ve mutlu olamıyorlar. Hep güvensiz, hep tedirgin, hep kaygılı. Hastalanıyor. Fiziksel anlamda ! Çünkü düşünceleri ve duyguları sağlıksız.
DOĞAL VARLIĞIN ŞİFRESİ
Bu derya içinde aradığımız, özlediğimiz, arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz herşey var. Biz varolmayan bir şeyi hayal dahi edemeyiz. Arzuladığımız, hasretini çektiğimiz herşey kainatta mevcut ancak onların bizim doğal özümüz olduğunu unuttuk. guddenin gelişeceği söyleniyor. Unutulan öz bilgimizi özlüyoruz. Bilginin şifresini kaybetmişiz.
Pencere açılmıyor ve bilgi ekrana gelmiyor. Bu şifre şimdi yeniden keşfediliyor (devamı var )
Mine Kavalalı