Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Kızıl 23

Bir süredir sessiz ve sakin Septist’in onarım işleriyle ve yeni düzen için diplomasi ile uğraşıyorlardı. Lanetin etkisi öyle yıkıcı olmuştu ki bunu ancak Tüm Septist’i gözlemledikten sonra anlayabilmişti. Şehirlerde önemli merkez binaları dışında tüm yerleşim yerle bir olmuş, can kayıpları yalnızca bir hafta içerisinde binlere yükselmişti. Henüz kazı ve arama işlemleri de sürüyordu üstelik… Bir iki önemli noktada Ana başkent ve diğer iki başkent haricinde koordinasyon noktası oluşturulmuştu. Böylece çalışmalar belirli bir akış içerisinde rahatlıkla sürdürülebiliyordu. Halkı sakinleştirmekte kolay olmamıştı artan ölümler sebebiyle… Olanlar için Başkan ve yandaşları suçlanıyor, yönetimi bırakması ve öldürülmesi bekleniyordu. İşler bu raddeye ulaştığında Ayeil yaklaşık bir saat süren bir basın açıklamasıyla yönetimi devraldığını ve gerekenin yapılacağını söyleyerek bu öfkeyi biraz olsun yatıştırabilmişti. Ancak Başkan’a verdiği söz bir yana onun yardımlarına ihtiyaç duyabileceğini bildiği için idam işine pek sıcak bakmıyordu. Bu nedenle belki bir süreliğine başka bir yol bulabilmeyi amaçlıyordu ve Başkanı da Septist’ten uzaklaştırarak bir başka gezegene; Mehir’e yollamıştı. Mehir’ de çok yeni tanıştığı bir iki arkadaşı vardı ve bunlardan biri de tahtın varisi Balamir’di… tanışmaları yalnız üç günü doldurmuş olmasına rağmen onlara sanki kırk yıllık dostlarıymış gibi güveniyordu. Ki zaten Başkanı gönderebileceği daha uygun bir yerde yoktu. Dünya’ya geçirememişti çünkü tanıdığı pek kimse yoktu. Onu Giray’a da teslim edemezdi. Bunu hangi bahaneyle yapacaktı ki zaten… Birkaç gün içerisinde de ikinci bir basın toplantısıyla halka Başkanı sürgüne yolladığını açıklayacaktı. Böylelikle de bu olayın kapanıp unutulmasını bekleyecekti.

- Efendim dedi yanı başındaki Baş asist(yardımcı) dalıp gitmiş olduğunu fark edince.

- Evet! Dedi irkilip kendine geldiğinde.

-Sivil arazi bölgelerindeki birkaç yerleşim yeri özellikle çok hasar almış bildiğiniz üzere… Bu bölgelere daha itina ile yaklaşılmalı, harcanacak miktar arttırılmalı diye düşünüyordum. Siz ne dersiniz?

- Haklısın… Ancak elimizde yeterli bütçemiz yok. Olanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz işte… Daha fazla miktarı nasıl olur da bu bölgelere yollayabiliriz ki…

- Öyle ancak belki dış yardım…

- Dış yardım söz konusu bile olamaz Baş Asist! Diye çıkıştı hiddetle ancak başka nasıl olabilirdi ki. Gökten öylece para yağacak değildi ya…

- Ama efendim bu şekilde nereye kadar idare edebiliriz. Mutlaka yardım almamız gerekiyor.

- Biliyorum. Bunu bana bırak ve başka kimseye bu düşünceni ifade etme, anlaşıldı mı?

- Evet efendim.

Ağır adımlarla dalgın ilerliyorken kendini binanın taraçasında bulmuştu. Bu süslü tırabzanlı balkondan Ana Başkentin büyük bir bölümü gözlerinin önündeydi. Tırabzanın üzerine oturarak sırtını yakınındaki sütuna yasladı. Bacaklarını karnına çekerek kollarını dizlerine doladı ve yeniden düşüncelerine dalıp gitti manzarayı izliyorken… Yardım istese bile kimden isteyecekti. Tanıdığı ancak henüz ilişkilerin onunla çok yeni olduğu Mehir hükümdarından yardım istemesi doğru olmazdı. Bunun dışındaysa henüz hiçbir sistemle diplomatik ilişkileri Mehir’le olduğu kadar bile ilerlememişti ki aslında güvenmiyordu da bu yabancılara… Çünkü hepsi birer akbaba gibiydi ve şu an hasta olan Septist’in düşmesini bekliyorlardı. Ve işte o anda da leşinin başına üşüşeceklerdi. Başını dizlerinin üzerine bırakarak sıkıntılı bir soluk aldı içine… Baş Asist haklıydı, ellerindeki parayla en fazla birkaç gün daha çalışmalara devam edilebilirdi.

- İyi misin? Dedi Konsta ona yaklaşırken. Onu görünce gidişatı konuşabileceğini düşünerek ona yönelmişti.

- Ah, merhaba Konsta dedi sesi kulaklarını çınlatınca başını kaldırıp ona bakmıştı.

- İyi görünmüyorsun. Sorun nedir?

- Bütçe sıkıntısı desem…

- Ah, anlıyorum. Bende bunu konuşmak istiyordum seninle zaten.

- Öyle mi? Bir fikrin mi var? Çünkü dış yardım düşüncesi bana pek cazip gelmiyor. Dört bir yanımızda düşmemizi bekleyen akbabalar uçuşuyor. Birinden bile yardım isteyecek olsam tüm geleceğimizi daha başlamadan mahvetmiş olacağım.

- Hayır. Fikrim olduğu söylenemez dedi sonunda sustuğunda.

- Ya ne yapacağız? Siz benden çok daha deneyimlisiniz bu yönetim işlerinde… Bir çıkış yolu bulunamaz mı?

- Yardım almalısın, Ayeil. Başka yolun yok.

- Ama kimden? Güvendiğim hiç kimse yok.

- Neden Mehir’den istemiyorsun? Eminim seve seve yardım edeceklerdir.

- Hayır, hayır olmaz.

- Neden? Anlamak isterim.

- Mehir’le ilişkilerimiz çok yeni… Şimdi nasıl kalkıpta borç isteyebilirim ki…

- Bak işte; kendi ağzınla söylüyorsun. Bu yalnızca borç, durumumuz düzelmeye başladığında geri ödeyeceğiz.

- Her neyse… Unut gitsin. Dedi ayaklarının üzerine kalkarken; - diğerleri neredeler?

- Herkes görevinin başında…

- Tamam. Yorga’yı, Üzeil’i, kızları bul ve buraya getir. Sen de gel…

- Peki. Ne konuşacağız? Neden toplanıyoruz? 

- Hiç değerlendirme yaparız diye düşünüyorum.

- Anlıyorum.  Yarım saatte hepsini haberdar etmiş olurum. Ancak benim işlerim var, gitmem gerekiyor.

- Pekâlâ… Sen işlerini hallet. Daha sonra konuşuruz önemli bir gelişme olursa…

- Tamam, görüşürüz dedi ve oradan uzaklaştı.

Konsta her birini tek tek bilgilendirdikten sonra askeriyeden bir avcı gemisi alarak gezegenden ayrılmıştı. Ayeil çekiniyor olabilirdi ancak onun için bu yalnızca çocuk oyuncağıydı. Daha önce birçok kez siyasilerin arasında böyle konuşmalara şahit olmuş, birçok kez ise bunu kendisi yapmıştı. Yardım mutlaka gerekliydi ve bunu Ayeil yapmıyorsa o kolaylıkla yapacaktı. Ana bilgisayara koordinatları girdikten sonra ışık hızına geçerek hiper uzaya girdi. Bir an içerisinde sisteme girmişti. Apsisi tekrar kodlayarak gemiyi Mehir’e yönlendirdi. Gelişini haber verip gezegene iniş iznini istedikten sonra askeri piste iniş yapmıştı. Onu orada bekleyen Eliz(Karyen)’e yönelerek askeri araca bindiler ve Başkent’e saraya doğru yol almaya başladılar. Konsta sessizdi. Dirseğini açık camın kenarına koymuş başını da eline dayamıştı. Camdan akıp giden manzarayı seyre dalmıştı. Eliz bazı bazı dikkatini yoldan ayırmadan ona bakıyordu. Sakindi ancak gerginliği ve endişesi yüzünden okunabiliyordu.

- Çok gerginsin. Ziyaretinin sebebini şimdi daha çok merak ediyorum.

- Alınma ama yalnızca Balamir’le konuşabileceğim özel bir mesele bu… Dedi hiç istifini bozmadan.

- Anlıyorum. Yolumuzu yarıladık. Birazdan sarayda olursun.

- I-hım. Dedi ve tekrar sessizliğe gömüldü…

Beş-on kalv arası sarayın abidevi surlarının önündeydiler. Ağır ve mekanik hareketlerle araçtan indi ve kapıyı yarılamış askerlerin bakışları arasında bahçeye girdi. Zaten ziyaretinden haberi olan Balamir bahçede bekliyordu onu. Yüzünde neşeli olduğunu belli eden bir gülümsemeyle ona yaklaşarak elini uzattı, tokalaştılar.

- Hoş geldin, Kardeşim.

- Hoş buldum...

- Yüzün asık… Sorun nedir? Kötü bir durum yok umarım…

- Ne olduğunu bilemiyorum. Ancak lafı uzatmak istemiyorum.

- Elbette, seni dinliyorum dedi yakınlarındaki bir oturağa doğru çekti onu. Oturdular karşılıklı.

- Buraya gizli geldim, Balamir. Ne Ayeil ne de diğerlerinin burada olduğumdan haberleri var.

- Pekâlâ. Dedi anlamaya çalışıyordu.

- Septist’in durumu hiç parlak değil, dostum. Lanetin etkisi o denli büyük olmuş ki şehirler yerle bir olmuş… Elimizden geldiğince düzeni yeniden kurmaya çalışıyoruz ancak…

- Lafı uzatmayacağını söylemiştin.

- Haklısın. Bütçe sıkıntımız var ve Ayeil yardım almayı reddediyor. Buraya onun yapamadığını istemeye geldim, Balamir. Bize yardımcı olabilecek tek kişisin.

- Anlıyorum. Elbette, sorun olmaz. 

- Ya hükümdar? O da senin gibi düşünecek midir? Diye sordu diğer bir sıkıntısını dışa vurarak.

- Tabii ki… Septist bizim dostumuzdur. Neden karşı çıksın ki? Ancak Ayeil buna ne diyecek? Olumlu bakmadığını söylüyorsun.

- Onu ikna etmekte sana ve babana düşüyor. Beni kesinlikle dinlemeyecektir. Hele ki buraya gizli gizli geldiğimi öğrenince küplere binecektir.

- Neden yardım almaya karşı olduğunu anlamıyorum dedi başı önüne düşmüş düşünmekte olan Konsta’ya…

- Karşı çünkü çevremiz leş yiyici akbabalarla çevrelenmiş durumda… Ellerine düşmek istemiyor yardım alarak ve düşüncelerinde de oldukça haklı…

- Peki ya Mehir? Bizim için de mi aynı şeyi düşünüyor?

- Hayır. İlişkilerimizin henüz bunu yapamayacak kadar yeni ve taze olduğunu düşünüyor. Çekiniyor yani…

- Çok saçma dedi gülerek; - ancak madem bu konuda çekingen o halde biz de başka bir yol buluruz.

- Öyle mi?

- Karen Gemini’yi bilirsin.

- Elbette, tüm evrenin en güçlü savaşçısıdır.

- Bunun dışında çok iyi dostumdur, cömerttir ve inan bana bugün Mehir’in iç bütçesinden daha fazla paraya sahiptir.

- Ciddi olamazsın.

- Hayır, oldukça ciddiyim. İstediğiniz yardımı seve seve verecektir size… Üstelik borçlanmak zorunda da kalmazsınız. Madem Mehir’den almıyor Karen bu işi kolaylıkla halleder. Dedi önünde bir görüntü portalı oluştururken…

- Ne yapıyorsun?

- Karen’le iletişime geçiyorum dediği anda kızın görüntüsü gözlerinin önüne düşmüştü.

- Evet, Balamir?

- Senden küçük bir ricamız var, gemini…

- Öyle mi? Neymiş dedi göz kırparak.

- Bir dostumun önemli bir sıkıntısı var ve ben senin bize yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Mehir’e gelebilir misin?

- Geldim bile dedi boş bir yere otururken. Konsta o denli şaşırmıştı ki bu manzara karşısında, nasıl oluyordu da bir anda bir gezegenden diğerine bu kadar rahatlıkla hareket edebiliyordu.

- Sandığından güçlüyümdür dedi düşüncelerine cevap olarak karen;- tüm düşüncelerini de görebiliyorum, sevgili dostum. Size seve seve yardım ederim. Peki ya arkadaşın Ayeil onu ikna etmek kolay olur mu?

- Bu konuda size yardımcı olamam. Onunla siz konuşmak zorundasınız.

- Elbette. Balamir sende gelecek misin, ahbap?

- Gelmeli miyim?

- İhtiyacım olacağını sanmıyorum. Bence sen kal ve işlerinle ilgilen dedi ve bir elini Konsta’nın omzuna koyarak Dünya’daki Septist buutuna doğru yol almaya başladılar. Bir süre sonra Ana Başkent’te Başkanlık Sarayının önünde dikiliyorlardı.

- Gemim! Dedi Konsta telaşla ancak Karen merak etmemesini, geminin askeri pistte olduğunu söyledi ve binaya girdiler.

- Arkadaşının düşüncelerini görebiliyorum. Çok inatçı ancak bana işleyeceğini pek sanmıyorum dedi arkasından ağır adımlarla ilerleyen Konsta’ya…

- Umuyorum söylediğin gibi olsun.

- Ayrıca tedirgin olmana gerek yok. Eminim seni anlayacaktır. Bunu neden yaptığını… Çünkü buna ihtiyacınız var görüyorum ki…

- İnşaallah…

- Hiç merak etme… 

- Merak etmiyorum. Tedirginim yalnızca…

- Merhaba, dostlar dedi yanlarına ulaştıklarında Karen.

-  Sana da merhaba dedi Ayeil şaşkın yerinden doğrulurken.

- Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben Karen Gemini... Elini uzattı ancak karşılık alamayınca geri çekmek zorunda kaldı.

- Gemini mi? Diye atıldı yorga. Diğerleri de şaşkındılar onu karşılarında gördükleri için.

- Sanırım seni benim dışımda herkes tanıyormuş. Ancak ben kim olduğunu bilmiyorum.

- Balamir’in yakın bir dostuyum. Buraya onun isteği üzerine geldim.

- Öyle mi? Peki nedenini de öğrenebilir miyim? Diyordu ancak öfkeli gözleri Konsta’nın üzerindeydi. Belli ki onun yapmadığını Konsta yapmıştı.

- Arkadaşına kızmanı gerektirecek bir durum olduğunu sanmıyorum, Sevgili Omay. Arkanı dön ve şu manzaraya bir kez daha bak. O zaman bunu neden yaptığını da rahatlıkla anlayabilirsin.

- Bir yolunu mutlaka bulurdum. Dedi bakışlarını yeniden bu kaba kadına çevirerek.

- Bulabileceğinden şüpheliyim. Septist’te değerli madenler azdır. Sana getirisi olmaz. Görebildiğim üzere çevrede bir hazine gömüsü de yok. Ticaretiniz de tamamen tükenmek üzere… Şimdi söyle bakalım sence bir yolunu bulabilecek miydin?

- Çok iyisin. İnsanı nereden vuracağını çok iyi biliyorsun. Ancak kararım kesindir kimseden yardım almayacağım. Ne diğer sistemlerden ne de Mehir’den…

- İnadının sana hiçbir getirisi olmaz, küçük. İki gün sonra kaynakların tükendiğinde ve halkın açlıktan, hastalıktan kırılmaya başladığında inadından daha büyük, ağır bir duyguyla tanışacaksın. Pişmanlıkla… Bu duyguyu kaldırabilecek misin? Sana tavsiyem geç olmadan yardım almayı kabul et. Ki zaten sana Mehir’den yardım iste demiyorum. 

- Mehir’den almayacaksam kimden alacağım peki çokbilmiş?

- Benden… 

- Senden, öyle mi? Peki, Sen kimsin? 

-Sıradan biriyim. Yönetimim altında bir gezegen ya da bölge yok. Ancak oldukça yüklü miktarda mülküm vardır. Zenginim yani diğer bir deyişle…

- Septist’in sorununu karşılayacak kadar olacağını sanmıyorum.

- Mehir’in büyük bir sorununu bile karşılayabilirim. Şimdi söyle benden yardım almayı kabul ediyor musun? Bana borçlanmayacaksın merak etme. Parayı senden geri istemeyeceğim. Ya da başka hiçbir çıkarım olmayacak. Bunu yalnızca iyilik olsun diye yapıyorum.

- Salt sözlerine güvenemem.

- Öyleyse yazılı bir sözleşme imzalayalım. Evrakları sen hazırla, parayı hemen hesabına yatırayım. Bir hesabın var, öyle değil mi?

- Hayır, yok ama olan birileri var.

- Anlaştık o zaman dedi elini tekrar uzattı ve bu defa karşılık buldu.

- Anlaştık. Ancak vereceğin yüklü miktar paranın bir karşılığı olsun istiyorum. 

- Hiç önemi yok. Birgün benim de yardıma ihtiyacım olabilir, öyle değil mi dedi göz kırparak.

- Sanırım dedi gülümserken.

- Şimdi bir çayını içerim Sevgili Omay.

- Elbette dedi Elmira’ya işaret ederek onu içeriye yolladı, yardımcılara haber versin diye. Azsonra yeniden yanlarındaydı.

- Sen gerçekten inatçı bir kızsın, Ayeil ancak şunu bil ki inadın işe yaradığı yerler çok nadirdir. Bunun dışında kararlarını bulunduğun duruma göre verirsen eğer çok daha karlı çıktığını görürsün. Şu an senin yürümekte olduğun bu yolu ben uzun zaman önce aşmıştım. Sözümü yabana atma.

- Çok iyi anlıyorum ancak seni hala tanımıyorum. Adın dışında hakkında bildiğim bir şey yok. Yardım alacağım kişiyi tanımak hakkım değil midir?

- Elbette öyledir dedi yüksek bir kahkaha eşliğinde; -bazılarına hatta çoğularına göre beni bu evrende yenebilecek tek bir kimse bile yoktur. Çok güçlü olduğuma inanılır.

- Öyle değil mi? Dedi Yorga.

- Evet, güçlüyüm ancak beni kimse yenemez diyemem. Mutlaka birileri vardır benden daha nitelikli olan…

- Çok mütevazısınız. Son sefer öldürdüğünüz kişiyi düşünecek olursak…

- Görevimi yerine getirmiştim yalnızca… Ayrıca eline geçen fırsatları değerlendirmeyi bilirsen bu ister bir savaş ister bir çatışma kavga ya da isterse yaşam içerisinde olsun mutlaka kazanırsın. Ben fırsatlarımı iyi değerlendirdim. Asıl güç bilgiden gelir, öyle değil mi?

- Çok haklısınız.

- Gerçekten ilgi çekici birisin, Karen Gemini… Senden öğreneceğim epey şey var. 

- Seve seve…

 

 
Toplam blog
: 38
: 43
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Çalışırken denk gelmiştim milliyet blog sayfasına... Burada yazılanlar beni çok cezbetti ve ben d..