- Kategori
- Gündelik Yaşam
Köfteci Ertuğrul
Dün gördüm onu. Spor Caddesi’nden Kartal Köprüsü’ne doğru ilerliyordu mopetiyle; sakince. Köfteci Ertuğrul’du yol alan. Aracının arkasına taktığı mini römorkun üzerinde yazılıydı adı: Köfteci Ertuğrul…
Ellinin üstünde. Yumuşak bembeyaz saçları, özenle geriye taralı. Gözünde kalın kemik çerçeveli gözlük var. Bu haliyle köfteciden çok bilimadamını andırıyor. Hafif sinirli, kaşları çatık gibi dursa da; Kendine güveni tam. Metal levhalarla dikdörtgen kutu şeklinde kapattığı sepetinin üstündeki yazıya da.
O an içime:“Bu derece özgüvenli birinin yaptığı köfte, kim bilir ne güzeldir. Böylesine prensipli duruşu olan insan, ne özenle pişirir köftelerini. Nasıl da hakkını vererek, ciddiye alarak yapar işini.” Duygusu yayılıyor ışık hızıyla.
Motosikletin üzerindeki o dimdik oturuş, çok onurlu adam izlenimi oluşturuyor bende. Ve ekmeğini taştan çıkaran aslan gibi bir emekçi…
Bütün mesele de bu değil mi zaten? Toplumumuzun her bir bireyinin; işini hakkıyla yapıp yapmadığı… kendini, hayatı, sorumluluklarını ciddiye alıp almadığı…
Eğer mesleğini seviyorsan, ekmeğine sahip çıkıp yaptığın işi önemsiyorsan… Ticari kapasitenin, ekonomik gücünün sınırlı olması/kalması hiç önemli değil. Bugün minicik olan tezgahın, yarın devasa boyutlara ulaşır. Şimdi tek başına çalışırken, yarın yüzlerce kişiye aş verirsin. Marifet doğru bakış açısında. İsabetli vizyonla hareket etme basireti göstermekte. Deneyimleri yaşamla uzlaştırmakta.
Tavrın, duruşun doğruysa; hayat ödülünü verir er geç. Yanlışsa yolun, elbet bir yerde tökezleyeceksin. Ha adın Köfteci Ertuğrul, ha holding sahibi Tuğrul. Ha el dükkanında çalışansın, ha patroniçe. Başarı mutlak alır mükafatını. Bazılarımız buna zerre inanmasa da…