Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '07

 
Kategori
Sinema
 

Koku

Koku
 

"Omzun ömrümün en büyük vadisi / çıplak ayak dolaştığım..."

Filmden bir replik değil bu. Salondan sersem gibi çıktığımda aklıma gelen ilk sözler. İlişkiyi kurmakta zorlandım önce. Neden ilk bu sözler gelmişti aklıma? Sonrasında zamanlı zamansız düşüncelerin arasında buldum.

Filmin en yoğun yaşattığı duygu tutkuydu bana. Boşluğun içinde anlamlı birşeyler buldum ve sımsıkı sarıldım. Kokular hep önemliydi benim hayatımda. Islak toprak ve deniz kokusuyla başladı önce. Sonra herşeyi kokusundan tanımaya başladım. Ama hiçbir zaman bir tutku olamadı kokular benim için.

Bu, konunun nispeten daha önemsiz boyutu. Asıl içime işleyen, tutkuları için bir insanın yapabileceklerinin sınırı oldu. (tabi varsa böyle bir sınır) Bu basit bir meraktan çok öte, bütün benliğini ele geçirmiş tutkunun esiri miydi, efendisi mi Jean Baptiste Grenouille? Yol, hayatından vazgeçmen kadar tehlikeli olabilir, bazen başkalarının hayatına da mal olabilir ve hatta sonsuz bir sabırla son nefesine kadar beklemen bile gerekebilir. Bütün bunları görüp bilip gidilecek iki yol olabilirdi. Ya güvenli, sakin, ve verilenle avunan bir yaşamı seçmek ya da gittiği yere kadar gitmek. Süskind götürdü Grenouille'i sonuna kadar. Ve artık ulaştığı yerde başka birşey kalmayınca yapacak, kendi ipini kendisine çektirdi.

Bütün insanların O'nun önünde diz çökmesinin sebebi, üzerindeki tanrı yaratısı koku muydu gerçekten? Yoksa insanlar onların yapamadığını yapan gerçek bir insanın önünde saygı duruşunda mıydılar?

Zordur ve çoğu zaman imkansızdır bu cesareti gösterebilmek. Aslında dağlar engebeli ve zor gibi görünse de vadiler daha tehlikelidir bence. Çünkü dağlar saklar birçok şeyi. Gizlemek istediklerini gizlersin mağaralara, taşların altına. Gizlenmek istediğinde giriverirsin bir ağaç kovuğuna. Ama vadilerde yoktur böyle kaçamak yaşamlar. Çünkü ortadasındır. Ne gizleyecek ne de gizlenecek yerin vardır. Ve dağların tepelerinden seni izleyen bir sürü hayal. Fakat tutkuyla çıktıysan yola ne gizlemeye ne gizlenmeye ihtiyaç duyarsın. Yürüdüğün yolu kabulünle ayakkabılarını da çıkarırsın. Yol dikenliyse onun da tadını bilmek gerekir çünkü. Ve yara almadan, yaralamadan elde ettiğin gerçekte senin değildir.

Tutkunun yol arkadaşı aşk da aynı cesareti ister. Bu cesareti bulamayanı da dağlara, hayallerin arasına terkeder. Yola çıkarken bilemezsin seni nelerin beklediğini. Ama herşeyiyle yaşamaksa amaç o zaman ayakkabıları çıkarmak gerekir. Ve sevdiğine şunu söylemek:

"Omzun ömrümün en büyük vadisi / çıplak ayak dolaştığım..."

 
Toplam blog
: 23
: 579
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

30'a yakın yaştayım. Denize yakın yerde büyüdüm. Şiire yakınım, sabahın erken saatlerine uzağım. İst..