- Kategori
- İlişkiler
Komaya giren kalpler

Hep mi yanlışın peşinden koşar kalp? Hep mi bir kalp ağrısı bırakır yaşananlar.
Koşu bandında koşmak gibidir imkânsız aşkların peşinden koşmak. Kilometreler kat edersiniz belki ama bir arpa boyu yol alamazsınız. Olduğunuz yerde hareket edersiniz.
Kalp kırıklarınızı yapıştırmaya çalışırsınız ama nafile, neresinden tutarsanız elinizde kalır. En büyük teselli; “hayat devam ediyor” olur. Hayat devam eder etmesine ama kaç yenilgi daha sığdırılır bu hayata?
Hiçbir zaman dilimi merhem olmaz yaralara. Ne yaşananlar dakikalar ne de yaşanacak olanlar. Önemli olan; “şu an”dır ve şu an elleriniz bomboştur.
Zaman, bir nehir gibi coşkulu akar, kimselere aldırmadan. Hatta sanki sizinle sorunu varmış gibi inadına hızlı geçer hiç bitmesini istemediğiniz anlarda.
Bir pencereden bakar gibi bakarsınız hayata, hızlı bir şekilde şehirler akar, yine gece olur, yine gün doğar, bir yerlerde bir şeyler olmaya devam eder, kış gelir, kış yüzünü bahara döner bahar yerini yaza bırakır ama bazı şeyler hiç değişmez; kalp kırıkları.
Aynı hikâye de anlatılan, çivili tahta gibi. Her çakılan çivi yerinden çıktığında bir boşluk bırakır ve o boşluklar hiçbir zaman dolmaz.
En büyük suçlu aranır kalp kırıklıklarına. Kendimizden başka herkese yüklemeye çalışırız hatamızı ve zamandan bizi iyileştirmesini bekleriz.
Komaya girmiş kalplere en büyük tesellidir zaman.
Zaman sadece biraz zaman…