Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Komşu komşu huu

Komşu  komşu huu
 

foto: emel dinseven


Akşam konuşuyoruz, deniz kıyısında, çıplak ayaklarımız ıslak taşlara dokunuyor ve karşıdaki tepelerin ışıkları hüzünlü bir ışıltı saçıyor. Ormanlık araziden büyük bir porsiyonu daha göz açıp kapayıncaya kadar yerleşim yerine çevirmişler, geçen yaz olup bitti. Şimdi gecenin titrek ışıklarının suçlu suçlu fısıldaştığı yerde iki yaz öncesinde yemyeşil ağaçlar vardı.

Bilmem hatırlar mısınız? Çocukken bir tekerleme bilirdik. Komşu komşu huuu, Oğlun geldi mi? GELDİ. Ne getirdi? İnci boncuk. Kime kime? Sana bana. Başka kime? Kara kediye. Kara kedi ner’de? Ağaca çıktı. Ağaç ner’de, balta kesti. Balta nerede? Dağa kaçtı. Dağ ner’de. YANDI KÜL OLDU BİTTİ.

Belki tam böyle değildi, koskoca dağ nasıl yanıp kül olup biter ki derdim , hatta tekerlemede bir de kürk vardı ama unutmuşum işte. Benim için kaybolan dağlar kaybolan yanan yok olan ağaçlar vardı bu tekerlemede ve ne zaman okusam içim acırdı o çocuk aklım acayip üzülürdü ve baltadan ödüm kopardı ve yangından. Çünkü o zamanlar sevdiğim ve bildiğim ağaçlar vardı yokuşun başındaki büyük konağın yüksek duvarlı bahçesinde güneşte kırpışan ağaçlar kiraz ağacıydı sanırım ve anneannemin camlarından içeri dolan beyaz kar çiçekli erik ağacı.

Balta kötü bir şeydi. O zamanlar İstanbul’da bile omzuna bir urgan ilmeği asmış elinde balta fukara odun kırcılar dolaşırdı. Korkardım adamların elindeki baltalardan. Kim bilir belki de bu tekerlemeden diyeceğim. Belki de fukara gözlerde yakaladığım çaresizlik bir şekilde etkilerdi.

Büyüdük yıllar yıllar geçti üzerinden ve şimdi doğayı talan araçları ve bahaneleri de çeşitlenmiş, uygarlık yandaşı gibi ve teknolojik elbiselere bürünmüş olarak çıkıyorlar karşımıza. Kepçeler, greyderler, sözde turizm bahanesi ile beton yapılaşmalar. Dün eski bir yazı okudum. tarımla ilgili. Orada Goethe’den güzel bir alıntı yapmış ziraatçi yazar. Akıllı adam aptal olanların en sonunda düşüneceğini ilk baştan yapandır gibisinden bir sözcükler dizgesiydi. Akıllanmalıyız.

İşte şimdi de yaylalar yerleşime açılacakmış. Bakar mısınız? Orada yerleşmiş yerliyi kovala ve sözde turizm adı altında parsel parsel 50 yıl 100 yıl ortak kullanım alanlarını birilerine neredeyse bağışla.. Tesis yapılacak diye yayla zenginliğini oluşturan doğayı da baştan sona altüst et ve betonlaştır. Başka ne söylenebilir ki yüreğimiz acırken. Doğa elden gidiyor. Buna evet denir mi? Doğanın elden gitmesine en yüksek sesimizle HAYIR.

Bir de aklıma ne geldi. Bir iktidar seçildiği süreç boyunca ülkeyi yönetebilir ancak, özellikle ulusal servetle ilgili kendilerinin iktidarda olmadığı zamanları kapsayacak sözleşmeleri neden geçerli olsun ki? Yani geçerli sayılsa bile bunun da sınırlanması gerekmektedir diye düşünüyorum. O zaman yeniden seçilmediği halde 50 yıllık 100 yıllık imtiyaz sözleşmeleri ile varlığını devam ettiren gölge hükümetlerden bir türlü silkinip kurtulmak mümkün değilmiş gibi görünüyor ki bu korkunç bir karabasan…

Neyse bu akşamlarda yoğun göktaşı yağmuru varmış, göksel şölen.. Şöylece Akbük taraflarına doğru bakın, olanak varsa kumlarda sırt üstü yatıp bekleyin bu güzel şöleni, yıldızları, akan göktaşlarını göremeseniz bile evrenin derinliklerine dalıp düşünmek düşünüyor olmak da şimdilik çok güzel inanın çok güzel. En azından henüz küçük adamlar şunu bunu düşündü diye peşlerine düşülmemişken bol bol düşünün. Gelecekte bu da lüks olacakmış gibi görünüyor. 12 Ağustos 2010 ezgiumut

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..