Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '06

 
Kategori
Kitap
 

Komşu çocuğuyla başetmenin yolları -II

Komşu çocuğuyla başetmenin yolları -II
 

Çocukları sevmem. Ama ne hikmetse onlar beni sever.

Bir çocukla yalnız kalınca ne diyeceğimi bilemem. İhtiyaçları nedir, ne yapmak gerekir, ne yapmamak gerekir bir türlü çözemediğim için acayip gerilirim. Kendimi onların karşısında aptal ve beceriksiz hissederim. Hele de karşımdaki çocuk hareketli, düz duvara tırmanan cinsindense elim ayağıma dolanır.

Buna rağmen arkadaşlarım, komşular bana çocuk emanet etmekte israr ederler. Çocuk ve ben kalırız karşılıklı. Bu durum çocuklar için inanılmaz keyif verici olur, benim içinse tam bir eziyet. Yine böyle gaflet anlarımdan birinde annemin bir komşusu, apartmanda haylazlığıyla herkesi bezdirmiş oğlunu bana cebren ve hile ile emanet edip kaçıverdi. Adına Yusuf denen bu şeytan çekici 4 yaşında olmasına rağmen dağları devirecek güce ve beni deli edecek pek çok meziyete sahip bir minik insan.

Ben tedirgin, Yusuf mutlu bir süre idare ettik. Sonra çocuğun zaptedilemez enerjisi devreye girdi ve Yusuf önde ben yalvar yakar ardında evde koşturmaya başladık. Annemin sevgili bibloları ve canım çiçekleri Yusufun elinden şans eseri kurtuldukça ben ardından "yapma Yusufcum, etme çocum" diye boşyere çırpınıp durdum. Nafile çocuk fırtına misali bir mutfaktaki masaya tekme atıyor bir yatakodasında örtüleri çekiştiriyor. Resim yapalım dedim, taş çatlasın on dakikada sıkıldı. Oyun oynayalım dedim yemedi. İlla dövmece benim tepeme çıkmaca oynamak istiyor. Anlaşamadık bir türlü.

Bir süre sonra başladı ağlamaya. Karnı acıkmış iyi mi... Ben nerden bilirim çocuk denilen şey ne yer ne içer. Evde ıspanak var yer misin? Öööööö yemem ben ıspanak. Bak annem mis gibi lahana sarması yapmış. Yine öööööö ben onu yemeeem. Bu arada babamın kitaplığının önündeyiz. Şeytan diyor ki al şuradan en kalın kitabı geçir kafasına. Belki korkar diye elime bir kitap alıp hafiften tehtidkar bir sesle bak bunu yediririm sana görürsün gününü dedim. Yusuf'tan ses soluk yok. Kitabın kapağına kitlenmiş bakıyor. "O gemi mi" dedi. Baktım elimde Sadun Boro'nın kitabı var. Ne zaman karıştırsam içinde kaybolup gittiğim güzelim kitap "Pupa Yelken". Kapağında Kısmet'in resmi var. Evet gemi, ne oldu? Bakalım mı resimlere?

Aman bizim canavar birden mırıl mırıl konuşan şirin bir kedi oldu. Meğer gemi sevdalısıymış bizimki. Gel dedim beraber bakalım. Bir yandan da içim gidiyor. Babamın kitaplığının değerli parçalarından biri bu kitap. İmzalı ve babam için önemli. Ya yırtarsa bilmeden... Oturduk masaya başladık sayfaları çevirmeye. Kapaktaki yan yatmış yelkenli resmi ve masmavi deniz çok etkiledi Yusuf'u. Her resmi tek tek sordu. Sadun Boro'nın kedisi Miço'ya bayıldı. Küçük tekne Kısmet'e daha çok bayıldı. Sayfaları korka korka kendi çevirdi. Hele Miço'nun suya düşüp zincirden gemiye tırmandığı bir fotoğraf var ki kahkahalarla güldü, tekrara tekrar okuttu bana o bölümü. Sadun Boro'nın yolculuğunun her detayını anlattırdı. Özellikle korsanlarla karşılaştığı kısımda heyecandan gözleri kocaman oldu. O arada ben gidip bir tabak ıspanak getirdim ona. Hepsini hapur hupur yedi. Sadun Boro'nın eşinin hastalandığı kısımda neredeyse ağlayacaktı. Masal anlatsam bu kadar ilgi göstermezdi eminim.Yaklaşık 3 saat kitaba baktık. Annesi geldiğinde kitabı bırakıp gitmek istemedi.

Bir anlaşma yaptık Yusufla. Ne zaman isterse gelip kitaba bakacak ama yaramazlık yaparsa bir daha bize gelemeyecek. Annemin anlattığına göre anlaşmayı bozmamış Yusuf. Bize geldiğinde bir daha pek yaramazlık yapmamış.

Şimdi büyüdü Yusuf. Anneme gitiiğimde karşılaşıyoruz bazen. En son karşılaşmamızda bana "Pupa Yelken'i yeniden basmışlar gördün mü" dedi. Koşup aldım hemen. Tavsiye ederim. Yaramaz çocuklara birebir çaredir.

Bu arada resimde gördüğünüz şahıs Sadun Boro'dur. Çok tanışmak istedim ama kısmet olmadı.

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..