Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '15

 
Kategori
Mizah
 

Kondom, Pinot Noir ve Pekin Ördeği !

Kondom, Pinot Noir ve Pekin Ördeği !
 

Vesselam, zil takıp oynanacak halde ülkemiz! Televizyon izlemiyorum, gazete okumuyorum; ama ahlaki çöküşün kokusu buram buram! Tıka tıkayabiliyorsan burnunu! Mutlu Şirinin biri; nikahlı karısı ve çocukları, metresi ve ondan olan çocuğu ve metresinin ailesiyle birlikte tatil yapıyormuş ve bu haber -iftiharla- topluma pompalanıyor! Hatunları ikile, üçle; sesi çıkanı tepele, karnından çocuğu eksik etme! Tanesi 1 lira, beş tanesi 6 lira; kilosu 7 lira, iki kilosu 15 lira denkleminin yaratıcısı da bizim cİngÖzler! Yapsınlar bakayım bunu modern Batı’da, adamı durulamadan asarlar!

Bugünlerde sebze-meyvede inanılmaz ucuzluk var! Çünkü ihracatını durdurmuşlar! Küçük beyinlerin büyük planı belli: Mal dışarı gidemeyince iç piyasa ucuzlamış, halk da “Aa, ne ucuzluk var!” deyip oy verecek!!

Gülmeyin! Bu yemi yutan teyzeler, amcalar çoktur!

Yapı marketlere her gittiğimde boy boy renk renk huni alıyorum, eşe dosta dağıtıyorum! Saçı uzun olanlar daha büyük huni takıyor! Keller şanslı.

Hunigiller’e hizmet amacıyla bir de Çağrı Merkezi kurma çalışmalarına başladım! Robot konuşmaları da hazır:

Merhaba, Akıl ve Ruh Sağlığı Çağrı Merkezi’ne hoş geldiniz!

Eğer obsesif kompulsifseniz, 1’e basınız.

Eğer...

Son aylarıma bakıyorum da içimden hiçbir şey yazmak gelmiyor! Ne ağır öyküler, denemeler yazardım. Hazırlığı günlerce sürerdi. En doğru, en güzel Türkçe olsun diye günlerce didinirdim! İçimizdeki heyecanı da çaldılar! Çirkin insanlar ülkesinde üç beş güzel insan onur mücadelesi verir oldu! 8 Haziran sabahı yeni bir Türkiye’ye uyanacağız. Dilerim, Büyük Atatürk’ün kurduğu parlamenter Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşar.

Ben bu haftayı gülümseyerek geçirmek istiyorum. Maviyi dahi seveceğim. Hele ki Ata’m yattığı yerde huzura kavuşsun, maviyi hep seveceğim.

Kitaplarımı okuyanlar Ronnie’yi hatırlar. Meis’teki Yorgo Dayı’m ne ise Shetland’daki Ronnie de odur! Doksanlı yıllarda bana anlattığı bir fıkra vardı, çok hoşuma gitmişti. Türkiye’de biliniyor mu emin değilim; ama ben sizler için öyküleştirdim.

Bir tutam tebessüm için!

*****

Kısa süreli arkadaşlıkları olduysa da ciddi bir ilişki yaşamamıştı üniversite eğitimi süresince! Bunda babasının “Kızlara dalıp da derslerini aksatma!” uyarısının etkisi var mıydı, sormuştu zaman zaman kendine! Yoktu! Aklını başından alacak bir kız çıkmış olsaydı karşısına, emindi, babasını dinlemezdi.

Derslerindeki başarısı ona daha mezun olmadan işini bulmasını sağlamıştı. Bununla da kalmamış, işe girişinin ikinci gününde hayatının kadınıyla tanışmıştı. Yemek alırken aynı salata tabağına uzanmış, sonra da gülüşmüşlerdi.

Çok güzel bir kızdı Kelsie! Hele o tek gamzesi yok muydu! O gün ve sonraki günler birlikte yediler yemeklerini. Hafta sonları da mutlaka buluşup ya Hempstead Gölü’nde piknik yapıyorlar ya da Long Island'a gidip Lynbrook’ta buzlu kahveyle bagel yiyorlardı. Yemyeşil gözlerinde kasırgalar koparken genç kızın, sesindeki huzur verici tonlama aklını başından alıyordu Ryan’ın! İyi bir dinleyiciydi Kelsie; ama kendinden bahsetmeyi pek sevmiyordu!

Üç haftadır birlikteydiler! Günler ve haftalar birbirini kopyalıyor, ilişkilerini sıradanlaştırıyordu sanki! Ailesiyle yaşıyordu Kelsie. Birkaç kere öpüşmüşlerdi; ama nedense Ryan’ın evine gitmek istemiyordu! Tabii ki anlayış gösterecek, sabredecekti genç adam. Çok özel bir kızdı Kelsie ve onu çok seviyordu. Artık annesine bahsetse fena olmazdı. Belki Kelsie de annesiyle konuşuyordu; ama Ryan’a hiçbir şey anlatmıyordu.

Bir akşam Gonzo’da yerken;

“Ryan, cumartesi akşamı seni bize yemeğe davet etmek istiyorum! Artık ailemle tanışmalısın. Yemekten sonra da dışarı çıkarız ve o akşam ben Sheila’da kalacağımı söyleyeceğim bizimkilere; ama sende kalacağım.” dedi Kelsie!

Bir an nefes alamadı Ryan. Gözlerini de kırpmadı. Sanki tıp denmişti de herkes elindeki çatal bıçağı bırakmıştı. Tabağındaki Cozamel’le bakıştı yardım istercesine ve Kelsie’nin elini tuttu!

“Seni çok seviyorum aşkım. Aileni de çok merak ediyorum. Öbür hafta da bizimkilere gideriz.” dedi heyecandan titreyen sesiyle!”

“Ben de seni seviyorum Ryan. 19:30’da bizde ol, sakın geç kalma! Fırında ördek pişirecek annem! Bakalım Chef Ho’nunki mi güzel yoksa anneminkini mi beğeneceksin!”

Kafasında binbir düşünceyle döndü eve! Ne giyecek, ne götürecekti; akşam Kelsie onda kalacağı için evin temizlenip hazırlanması gerekiyordu. Ertesi sabah birlikte kahvaltı da yapacaklardı. Bütün gece döndü durdu yatakta. İki gün vardı ve cumartesiden önce halletmeliydi. Sabahı zor etti. Akşam için Kelsie’den izin isteyecek, Stop&Shop’a alışverişe gidecekti. Sonra da temizlik yapacaktı.

Yumurta, sosis, krep, reçel, roll’n donut, portakal suyu ve -yemeğe götürmek için- Şili Pinot Noir aldı. Arabasına bindi. Kontağı çevirecekti ki durdu, arkasına yaslandı. Büyük bir sorun vardı. Nasıl da daha önce düşünememişti !

Herhalde o akşam birlikte olacaklardı, peki nasıl korunacaklardı! Bunu konuşamazlardı da. Kendisi tedbir alsa iyi olacaktı. O işi de ertesi güne bıraktı.

Aldıklarını dolaba yerleştirdi. Küçücük evinin temizliği uzun sürmedi. Kelsie aradı; ama temizlik yaptığından bahsetmedi.

Cumartesi sabahı Hempstead Turnpike’taki eczanelerden birine girdi. İçeride başka müşteri yoktu!

“İyi günler. Kondom almak istiyorum.”

“Üçlü ve onlu paketler var, hangisinden istersiniz?”

“Kız arkadaşım olağanüstü güzel ve çekici. İlk kez bu akşam bende kalacak. İyisi mi ben onlu paket alayım.”

Eczacı gülümsedi, “7.35 lütfen.” dedi.

Artık hazırdı. Eve gidip son kontrolleri yapabilirdi.

Yatak çarşafını ve yastık kılıflarını değiştirdi. Radyoyu 88.7 WRHU’ya getirdi. Kelsie de jazz seviyordu.

Kanepeye uzandı, gözlerini kapadı, onu ne kadar çok sevdiğini düşündü. Emindi, anne babası da Kelsie’yi çok sevecekti. Ama önce ilk sınavı geçmeliydi.

Taba kanvas pantolon, açık mavi keten gömlek, lacivert blazer ceket ve bordo loafer’larıyla çok şık oldu.

Country Arts’a uğrayıp müstakbel kayınvalidesi için pembe-beyaz lilyum buketi yaptırdı. Artık Coolidge Street’e gidebilirdi.

Bir elinde çiçek bir elinde -kırmızı kurdeleli- şarap şişesiyle nihayet kapıdaydı.

Bembeyaz elbisesiyle Kelsie açtı. Harika görünüyordu. Öptü gamzesinden.

“Annem Ellie, babam Duncan. Anne, baba, bu da Ryan.” dedi Kelsie mutluluğun kanatlarında!

Çiçeği anneye uzattı. Babasının elini sıkarken kalbi duracak gibiydi. Pinot Noir düşmemek için Şili Milli Marşı’nı söylemeye başlamıştı.

Kızlarını ne kadar çok sevdiğini, işini, ailesini ve gelecek planlarını anlattı. Yüreğinin çarpıntısı gözlerinden fışkırıyordu!

Ördeğin kokusu gelmeye başlayınca masaya geçtiler.

“Yemekten önce ben biraz dua edebilir miyim?” dedi Ryan.

Annenin yüzündeki tebessüm cesaret vericiydi.

Ryan başını önüne eğdi, dua etmeye başladı.

Dakikalar geçiyor; ama dua bitmiyordu.

Kelsie ona doğru eğilerek kulağına, “Bana bu kadar dindar olduğunu söylememiştin!” dedi.

Ryan’ın yüzüne sanki İsa ile sohbeti kesilmiş gibi bir ifade yerleşti.

“Sen de babanın eczacı olduğunu söylememiştin!”

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..