- Kategori
- Köpek Psikolojisi
Köpeğim bana e-mail atmış

Rottweiler
Ben bir Rottweiler'im. Adım Atlanta ama siz bana kısaca Lana diyebilirsiniz. ''Nasıl yani?'' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Muhtemelen şaşırdınız ancak size garanti veririm ki birazdan okuyacaklarınıza daha çok şaşıracaksınız.
Bana, daha henüz bir kaç aylıktan itibaren bakan, beraber yaşadığımız bir ailem var. Evet tahmin edebileceğiniz gibi onlar insan.
Evin erkeği Türk. Eşi ise Rus. Biz önceleri hep beraber 6-7 yıl kadar Rusya'da yaşadık. Çok kısa bir süre hariç yılın büyük bir bölümünde her yer karla kaplıydı. Neyse ki kalın tüylerim ve doğam gereği hava eksi kırklara düşmedikçe bir sıkıntı yaşamıyordum.
Zaten onlar da hava o kadar da soğuk olursa beni bahçedeki kulübemden evin koridoruna alıp altıma da kalın bir battaniye veriyorlar, ben de kaloriferin yanına kıvrılıp yatıyordum.
Sonra ilk başlarda anlayamadığım bir sebepten Rus annemle ilk önce otobüsle Moskova'ya, oradan trenle Soçi'ye ve ardından da gemi ile Trabzon'a gittik. Başlarda her şey yolundaydı ama sanırım Rus annem beni Trabzon'dan İstanbul'a getirecek bir otobüs bulmakta çok zorlandı.
Ne dediklerini tam olarak anlayamasam da tartıştıklarını görüyordum. Sonunda beni arabanın bagajına koydular. Doğrusu çok zor ve sıkıntılı bir yolculuktu ama Rus annemi insanlara mahcup etmemek için hiç sesimi çıkarmadım. O da zaten arada otobüs durduğunda beni indiriyor, hemen mola yerinin arkasındaki çimenlere götürüyordu.
Sonra İstanbul'da Türk babam bizi karşıladı. Bir sene kadar Alemdağ'da bana bahçede yaptıkları kulübede çok güzel günler geçirdim. Bahçede özgürce gezebilmemin yanısıra zaman zaman da top sahasına gidip orada koşuyorduk. Hatta yazın eski günlerde Volga'da yüzdüğüm gibi bu kez adına Şile dedikleri yerde de bir kaç kez yüzdüm.
Sonra beni bir veterinere götürüp, kan aldılar. Ankara'ya mı ne göndermişler. Aralarında konuşurlarken duydum, bende kuduz olup olmadığını öğrenmeleri gerekiyormuş. Yoksa beni Moldova'ya götüremezlermiş.
Ukrayna'dan karayolu ile gitmek şimdilerde çok tehlikeli olduğundan Bulgaristan ve Romanya üzerinden Moldova'ya, Rus annemin oradaki evine gidecekmişiz.
Neyse, geçen gün her türlü belgenin hazır olduğu ve artık yola çıkabileceğimizi yine aralarında konuşurlarken duyduğumdan beri gözlerime uyku girmiyordu. Yeni bir ülke ve yeni bir hayat.
Sanırım bu son uzun yolculuğum olacak çünkü artık dokuz yaşındayım. Her zaman olduğu gibi yine bir yerde konuşurlarken duymuştum, bizim bir yılımız insan ömründe yedi yıla karşılık geliyormuş. Yani bu hesapla artık 63 yaşında bir kadın sayılırım ama laf aramızda herkes de yaşımı hiç göstermediğimi Rus anne ve Türk babama söylüyorlar.
Bugün Aksaray'a gittik. Türk babam bizi arabasıyla götürdü, yolculuğa Rus annemle çıkacağımızı orada öğrendim.
Saat üçte kalkacak otobüsümüze son beş dakika kalana kadar binmedik. Sanırım annem otobüsün çok sıcak olmasından dolayı benim için daha iyisinin dışarıda beklemek olduğunu düşünüyordu.
Neyse, otobüse bindik. Annem bize iki kişilik yer almıştı. Yere ayaklarının dibine yatıp başımı da patilerimin üzerine koydum. Uykuya dalmayı planlıyordum, herhalde kitap okuyacak değildim ya? Derken bir takım insanların seslerini duymaya başladım. Annem ile tartışıyorlardı.
''Köpeğin otobüste ne işi var?'' diyorlardı. ''Kokar'' diyorlardı, ''Havlar, bağırır, bizi uyutmaz''. Halbuki bilseler ne kadar sakin bir yapım vardır benim. İnsanlar beni sevmek istediklerinde onlara hiç zorluk çıkartmam. Çocuklar yanıma yanaştıklarında, korkmasınlar diye de özellikle pek hareket etmemeye çalışırım.
Neyse annemin konuştuğu Romanyalılar itiraz edince, otobüs şirketi de mecburen beni bagaja koymayı teklif etti. Annem başta pek istekli olmasa da şoförlerin gösterdikleri yeri görünce artık o da mecburen razı oldu. İşin doğrusu başka şansı da sanırım yoktu.
Uçak firmaları, bizim gibi büyük köpeklerden bazılarını saldırgan sınıfına sokup, ancak uyutularak uçağa alınmamıza izin veriyorlarmış, şimdi de otobüs firmaları böyle yapınca zaten yolculukların da iyiden iyiye tadı kaçıverdi.
Bugün yaşadıklarım benim için ne kadar can sıkıcı bir durumdu sizlere anlatmak istedim. Belki dedim, birileri ile paylaşırsam biraz olsun rahatlarım.
Halbuki, insanlar daha dün Türkiye'de büyük bir şehirde birbirlerine silahlarla ateş edip öldürmüştü, her gün televizyonlarda görüyorum savaşlar var, peki o halde bir de biz hayvanlara neden bu kadar kötü davranıyorsunuz?
Konuşmayı biliyorsunuz diye bu evrenin tek sahibi siz misiniz? Biz diğer canlıların yaşamaya hakkımız yok mu?
Lütfen madem düşünmeyi biliyorsunuz, oturun ve bunları bir kez daha düşünün.
Saygılarımla.