Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '11

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Köpeğimi öldürdüler

Köpeğimi öldürdüler
 

COOKIE ARTIK YOK SADECE 2,5 YAŞINDAYDI


Ülkemizde bir çok sorunlarımız var. Yaşam kalitesi, ilişkiler, siyaset, yaşamsal haklar, hak, adalet, para, şiddet, anlaşılamamak, iletişim problemleri, din, hastaneler, öğretmenler, eğitim sistemi vs. Saymakla bitmiyor. Bunların arasında bir de çok lüks görülen hayvan hakları. Öyle ya 'Bu kadar problem var iken bununla mı uğraşıyorsunuz' diye aldığınız tepkiler. 

'Yaradılanı severim yaratandan ötürü' Ama bu yaradılan bizim gibi ise, çıkarımızı , konforumuzu bozmaz ise. Müslüman olmak, müslümanlığın hayat görüşü, bugünlerde uzun uzadıya konuşulduğu Canım Ülkemde bir de sesi soluğu çıkmayan, yaşamaya çalışan, doğanın bir parçası hayvanların katledilişi var. Zavallı korkularına, korkularını yenemeyen insanlarca sanki tek evrenin sahibi onlarmış gibi 'Hayvan istemiyoruz'diyenler. Hani tüm canlıları severdik. O beğenilmeyen , hep eleştirilen Avrupalı insanların güçsüze yani hayvana, yaşlıya, çocuğa, hamile kadına, özürlüye olan sevgi ve ilgisinin zerre kırıntısı olmayan bizler. Çok can acıtıcı değil mi? Hayal edebiliyormusunuz? Bir an için deneyin anlamayı ne olur? 

14.12.2010 salı günü köpeğimiz Cookie Apartman bahçesinde yediği zehirli ekmek ile zehirlendi ve 2 gün acılar çekerek, karaciğer enzimleri tavan yapıp nefes alamaz hale gelerek 16.12.2010 da öldü O, 2 gün hayata tutunmak için mücadele verdi. Ama olmadı.Bu zehirin sadece hayvanları değil insanı bile zehirleyecek kadar güçlü olduğu veterineri tarafından söylendi. Bu ekmekleri bir çocuk ya da apartman sakini de elleye bilirdi. Uzun zaman apartmanda hayvan sahiplerine tehditler vardı. İsimsiz yazılar yazıldı. Köpeklerimiz 'Belediye Başkanını tanıyorum bir telefonumla hepsini toplatırım diyerek tehdit edildik. Ve bir can, biri ya da birilerince 2, 5 yaşında hayatı elinden acımasızca alındı. Bu bir cinayet değil mi?. Evimizin içine bir el uzandı ve mutluluğumuzu çaldı. 

Peki ne mi oldu? Yönetim toplantısı yapıldı. Ve insanlar şöyle söyledi 'Bizim köpeklerden daha önemli problemimiz var. Ne olmuş bir köpek ölmüşsse. Kiracısınız, biz evimizin etrafında hayvan istemiyoruz. Burası hayvanat bahçesi mi? Biz yeşiline bakmak için bu evi aldık. Kat mülkiyeti yasasına göre apartman dairesinde köpek besleyemezsiniz? Tamam biz de köpekleri seviyoruz ama istemiyoruz. ' 

Peki ya hırsızın hiç şuçu yok mu? Evren sadece biz insanlara mı ait. Onları kısırlaştırmak, öldürmek, yok etmek , barınaklara atıp ölümlerini beklemek Allahın adaletine , yarattıklarına müdahele değil mi? O bir şeyi yarattı ise gerekliliğinden şüphe edilir mi? Onun verdiği canı hangi haklı sebeple almaya hakkımız olabilir ki? Onlara bakmamız sokaklarda bırakmamızdan daha iyi değil mi? Bir canı, planlı, programlı , isteyerek, arzu ederek yok etmek cinayet değil mi? Doğa, ağaçlar, hayvanlar bizlerin ve evrenin bir parçası değil mi? Dağlardan, mağaralardan insanlık evrim geçirip yerleşik ve korumalı alanlara geçti diye bizi evrende daha önemli kılar mı? Onların bizler kadar düşünemez, hissedemez olduğunu kim iddia edebilir ve kanıtlayabilir? Kim gerçekten biliyor? Çiçekler dahi onlarla konuşursan serpilmiyor mu? Hayvanla, doğayla iç içe olanlar daha uzun yaşamıyor mu?Doğada bir küçücük canlının bile yaşamsal denge için ne denli önemli olduğunu bilmiyor muyuz? Kurban olduğum Rabbim istese hepsini yok etmez mi? El vicdan. Bir an hayatın kavgasından kendimizi rolantiye alalım. Ve ne olur düşünelim. Hafta sonları iki yeşil, bir kaç ördek, kaz görmek için arabalarımıza atlayıp parklara akın etmiyor muyuz? Evimize huzurla dönmüyor muyuz? Bu zalimlik niye diye bir an dahi olsa düşünelim. Ve hayata kayıtsız kalmayalım. Hayat sevgi ekerek ve biçerek güzel. Paylaşıp çoğalarak güzel değil mi? Madde, maneviyattan öne çıkarsa robottan ne farkımız kalır? Yanlış mı? 

'Ektiğim nohut biçtiğim nohut çarşıya çıktık da leblebi mi olduk' Şehirlere geldik de evlerimizin altında ineklerimizin tezekleri ile ısındığımızı mı unuttuk? Köpeklerimizle, hayvanlarımızı Kurtlardan korumak için dağlarda çobanlık yaptığımızı mı unuttuk. Hangi akıl ve düşünce ile 'Sizlere atlar verdik binesiniz diye, inekleri, koyunları verdik etinden sütünden yararlanasınız diye, hala nasıl farketmezseniz' diyen Kuran'ı nasıl okuyoruz. Bu inkar değil mi? Sizleri yarattık sonra toprak yaptık, vay ki bunu anlamayana demiyor mu? Inancımız... Bu evrende kök mü salacağız. ? Ağacın, kuşun, börtü böceğin, çiçeğin, kuşun, kedinin biz evrimleşmiş yaradılandan daha önemsiz olduğunu nasıl hissedebiliriz ki? Bizler gibi olmayanı inkar mı edeceğiz? Ya bizlerde, hayat bu ya, güçsüz, sahipsiz kalırsak bizi de mi bizden olmayanlar yok edecek. Biz bunu düzeltemez miyiz? Bu kadar mı güçsüz ve düşünemeziz. ? Hayata ve hayatın parçalarına o özeni gösteremez miyiz ve bize verilen rızkı paylaşamaz mıyız? Bunu yapmaya çalışanları niye hor görürüz? 

Bunları kızıma anlatamıyorum. Ona inancı, güveni, sevgiyi, adaletli olmayı, paylaşmayı öğretmeye çalışıyorum. Daha 9 yaşında. Deniyorum ama şimdi bu durumu anlatamıyorum. Soruyor 'Anne neden yaptılar ki? Sevmiyorlar mıydı? Ne olur kızma kimseye, bir şey söyleme, ya sana da bir şey yaparlarsa, ya polisler gelir de seni de götürürlerse' 'Anne diyor bana bence Allah insanları kötü yaratmamış. Bence yaratmaz. Onlar da iyi ama içlerindeki kötü adamı dinliyorlar. Ama sen bi şey deme ne olur. Senin de ölmeni istemiyorum.' Nasıl Onu hayat ile barışık kılacağım, diye düşünüyorum.Ve üzülüyorum. Niye mi? Duygumu paylaşacak kimselere ulaşamayıp ne denli ufak, küçücük ve değersiz olduğumu sonuna dek hissettiğim için. Gücüm , kudretim yanlışı değiştiremediği için. Koca kalabalıklarda küçücük bir zerre gibi hissettiğim için. 

Kurban olduğum Rabbim bizleri köpeklerimiz kadar sessiz ve bakınası bırakmasın. Allah sevdiklerinizi tüm zalimlerden korusun...Gözümüzü , gönlümüzü görür kılsın. 

 
Toplam blog
: 29
: 872
Kayıt tarihi
: 03.03.08
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. 1989 YTU Fen-Ed Kimya Bölümü mezunuyum. Kimyagerim. 10 yıllık evliyim ve..