Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Köpek fobisi

Köpek fobisi
 

Hayvanları severim, kuşun, kedinin, kertenkelenin birbirlerinden farkı yoktur benim için. Hepsinin sevilecek bir yanı, hepsinin benim kadar yaşamaya hakları var. Ama benim yaşam hakkımı elimden almaya kalkarlarsa kendimi sonuna kadar savunmayada hakkım var.

Geçen hafta acı bir olay yaşandı. Bir kız çocuğu köpeklerden kaçarken, yaşamını kaybetti. Yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Hayvan hakları savunucularına ise........

Dedim ya her hayvanı severim, köpekleride severim. Ama yolda yalnızken, bir köpekle karşılaşırsam şuurumu yitiriyorum. Kaçma dürtüsüyle, öyle mantıksızlıklar yapıyorum ki, karşıdan komik görünsede aslında hayatımı tehlikeye atıyorum.

Bu bir fobi.

Fareden, yılandan, hamam böceğinden korkmuyorum, bir tek köpek benim aklımı başımdan alıyor. Yaşamımı kısıtlayan bu illetten kurtulmak için tedavi olmayı denedim. Doktor, tedavinin ne kadar süreceğinin, önceden bilinemeyeceğini söyleyince, yarım bırakmak zorunda kaldım. Doktorun uyarısına göre bir gökdelenin çatısında köpekle karşılaşırsam hiç düşünmeden kendimi aşağı atarmışım. Evet atıyordumda gökdelenin çatısından değil ama, 4. kattaki evimin balkonundan.

Annemin, ölmek üzere olan bir arkadaşı, oğlu gibi büyüttüğü köpeğini, bırakacak kimse bulamamış. Benim fobimi bildiği halde, çaresizlikten arayıp, hiç olmazsa bir aile bulana kadar al deyince kıyamadım. Duygusal ayrılık sahnesinden sonra, küçümencik, kara kıvırcık tüylü Kont, arabanın arkasında, ben önde eşimin yanında, zombi gibi nefes almaya korkarak eve geldik. Kont'u balkona koyduk. Zaman içinde belki alışırım dedim ama nerde...
Alışamadım.
Bir yaz günü, çocuklar Kont'u akşam gezmesine çıkardılar. Ben de fırsattan istifade balkonu temizledim. İşim bitti. Eşimle bir de balkonda çay sefası yapalım dedik.
Bir ara eşim, ''kıpırdama, sakin ol'' dedi ve aynı anda Kont'un elimin üzerindeki nefesini hissettim. Tek hamlede oturduğum sandalyenin üzerine çıktım, ayağımı balkon korkuluğundan aşıracağım sırada eşim yakaladı. O da doktorun uyarısını hatırladığı için, atik davranmış.

Dip Not: Bize geldiğinin 13. gününde gece yarısından sonra sonra Kont sabaha kadar uludu. Sabah olunca sahibine telefon ettim. O gece öldüğünü öğrendim.

İzmir'in, Hıfsısıhha semtinde, bir tarafı park, diğer tarafı iki katlı yazlık ev tarzındaki, evlerden oluşan saklı bir cennet vardır. Köpekler o bölgede sürüler halinde dolaşırlar. Korkan insanı seçip öyle sararlar ki o sokakta yalnız yürümek mümkün değildir. Ben de o semtte oturduğumuz sürece, evden durağa kadar ya eşimle, ya çocuklarımla, ya da taksi durağından çağırdığım taksiyle, gitmek zorundaydım.
Bir sabah, yalnız yürümek zorunda kaldım. Caddeye az bir yol kalmıştı ki, çakala benzer bir köpeğin bana doğru gelmeye başladığını gördüm. O panikle kendimi yola attım, önümde, yanımda, karşımda neremdeyse hala bilemem, bir araba yavaşladı, kapısını açtım ve çuval gibi arabanın içine yığıldım.
Sürücü, köpekten kaçtığımı görmüş, yola fırlayabileceğimi de tahmin edip yavaşlamış. Şans işte.

İzmir'de, Konak'tan Fahrettin Altay'a kadar mükemmel bir yürüyüş parkuru vardır. Bu parkurda günün her saati, her yaştan ve cinsiyetten yürüyen olur. Ne yazıkki burada da sahipli, sahipsiz her cinsten köpek olduğu için, yalnız yürümem söz konusu değil. Hele bir de '' bir şey yapmaz demiyorlarmı '' delirmek işten değil. Ya kardeşim, buna hakkınız yok. Onun bir şey yapmayacağının garantisi var mı?Olsa bile ben beynime söz geçirebilsem zaten korkmam. Ortalık yerdeki dışkılarına basmadan yürümeye çalışırken, kesif idrar kokuları midemi altüst ederken, bir şey yapmazlarla lütfen yürüyüş zevkimizi daha fazla bozmayın.
Lütfen yaşam hakkı, lütfen...

 
Toplam blog
: 74
: 1691
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Emekliyim ama, yaşamdan değil; işimden. Eşim ve iki kızımla birlikte İzmir’de yaşıyoruz. Yazmak, oku..