Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '06

 
Kategori
Felsefe
 

Köprü kurmak...

Köprü kurmak...
 

Yakmak, yıkmak harap etmek...
Yada; kurmak, derlemek, inşaa etmek...

Yaşamlarımızda bazı anlar vardır ki, harekete geçmek gerektiğini hissederiz. Durağan hal, kendini dinamik hal ile değiştirmeye karar vermiştir artık.

Bu sürecin sonucunda da, seçme hakkımızı saklı tutarak; ama bilinçle, ama anlık duygularla olmakta olana katılımda bulunur yani; edimde bulunuruz...

Ama seçimlerimizi yaparken, ama yaşarken ,ama bu süreçlerin nihayeti aşamasına gelindiğinde söz konusu durumla yüzyüze kalırız...

Kimiz proaktif davranış da denen; çözüm odaklı davranmak adına nispeten yapıcı ve empatik bir tutum içerisine girerek, karşı tarafın ayakkabıları içinde de olmayı deneyimleyerek bu çabayı gösterir...

Kimimiz ise, daha düşük frekansta tesirlerin etkisi altında bir hal durumu içerisinde tutsak kalmayı tercih eder. Ve bunun olaya, ilişkilere kısacası o anki olmakta olan, deneyimlenen vakaya etkisini bu ruhsal ve fiziksel halde iken yaşar...

Faal akılla yüksek seviyede ve güçlü bir şekilde ilişki kurma yeteneğine Farabi kuvve-i kutsiye (kutsal yeti) adını vermektedir.

Bence burada ''faal akıl" dan kasit; diğerine nispeten düşük frekansta titreşenin erişemediği bir bilgiye, bir hakikate ve bir sırra bir üst düzeydekinin erişebileceği bilgisidir.

Bu merkezde baktığımızda; bir üst düzeydekinin davranışı, bir alttaki düzeyde bulunandan daha doğru ve daha isabetli olabilir diye düşünmekteyim. O halde ikili ilişkilerde, proaktif davranış göstermesi muhtemel tarafta doğası gereği, diğerini bilgi ve farkındalığıyla içeren taraf olacaktır.

Bazıları, doğru bilgi ve isabetli davranış hususunda eksik kalabilir. Buda, bulunan farkındalık düzeyinin tezahürlerinden biridir.

Bazıları, söz konusu hususlarda mükemmele yakın bir haldedir ancak, başkalarını bu seviyeye getirme imkanına sahip değillerdir. Başkalarını tedavi edemezler. Ancak feyz almaya meyilli olanlara, varlıklarıyla ışık olabilirler. Bu durumda ancak nasiplenecek olanın şahsi kabiliyeti nispetinde, bir etkileşim söz konusu olabilecektir.

Bazıları, hem insan- ı kamil olma merhalelerinde oldukça aşama kaydetmiş, hemde bunun yanısıra başkalarındaki noksanlığı tedaviye, bunları giderme yetenek ve gücüne sahiptirler.

Toplum hayatında adil, dürüst ve güvenli ilişkiler kurma amacını şahsi gaile edinmiş, misyon sahibi kişileri konu dışı tutuğumuzda (eğitmenler, filozoflar, üstatlar, veliler, nebiler gibi) bu tür çabaların değerli ve önemli bulunması pekte taraftar toplamaya yönelik - günlük tabirle: "Popüler " davranışlar olarak görülmemektedir.

Bununla beraber; kişisel tercihleriyle bu yolu seçmiş ve bu gayreti göstermeyi bireysel ilişkilerinin sağlığı adına tercih eden ve bu doğrultuda davranmaya samimi çaba harcayan az sayıda insandan bir kaçını tanıma şansına sahip olduğumu düşünüyorum.

Her birinde ortak olan tutumları gözlemlemeye gayret ettiğimde; gördüğüm en önemli benzer davranışın şu olduğunu söyleyebilrim: feyz almayı ve ders almayı çok çok değerli armağanlar olarak görüyorlar...

Yaşantılarında deneyimledikleri her ne olursa olsun; öncelikle bunların oluş sebepleri ve içerisinde saklı olan bilgiye, derse odaklanma gayreti içerisinde olmalarıda bir diğer ortak noktaları.

Ve bu mertebedeki kişiler; aynı zamanda yaşananlardan edindikleri çıkarımlarını da, kişisel hırsa ve çıkarlarına hizmet edecek biçimde kullanmak yerine; ellerine vicdan terazisini alarak, sağduyu sahibi olan kişinin sorumluluğunu taşıyacak şekilde hareket etmektedirler...

Zahiri bakış açısıyla değerlendirildiğinde; bu kişilerin haksızlığa uğradıkarı aşikar gibi gözükmekte bile olsa, maduriyet yaşadıklarında da, egoya en büyük gıda olan hırs, kibir, ve intikam duygularını beslemek yerine; tercihlerini en başta yaraları sarmak, mümkünse şifalandırmak, en azından bu yolda etraflarına el uzatmak, yıkmak yerine inşaa etmek, birleştirmek yolunda kullanmaktadırlar...

Olmakta olana ve sonuçlarına bu vizyonda değerlendirmeler yaparken, bu değerlendirmelerin çıkarımlarını da tutumlarına aksettirmek ve bu doğrultuda davranış modellerini oluşturmak konusunda da gayret içindedirler.

Bu süreçtede sağduyu, empati, sabır, mantık, ilahi yasaların gözetilmesi, tevazu, sukunet, adalet, hoş görü, vicdan ve pek tabi ki sevgiyi gözeterek; tüm bunların ışığında hareket etmenin de takdire şayan bir diğer tutum olduğu kanısındayım...

Sonrasında da, her insanda doğuştan var olan, anlama ve kavrama seviyesini tespit ederek bu hakikatler doğrultusunda ki bilgi ve farkındalıklarını; muatabı oldukları kişilerin şuur ve algı mertebelerine indirgeyerek ve gereği nispetinde doze ederek verme gayreti içine girmektedirler...

Karşılıklı talepler doğrultusunda işleyen bu sistem içinde, gerek almakta olan gerekse veren konumunda olanın etkileşimli bir süreç içerisinde şifalanarak yol almalarıda gözlemlediğim bir diğer konu olmuştur...

Sözlerimi, Mevlana’ nın bir mısrasıyla tamamlamak istiyorum: “Akıl, aşk ve can! Bu üçü üçgendir. Her derde çare, her yaraya merhemdir”

Gelmekte olanı göğüsleyebilmek için, gerekli olanları edinebilme gayretiyle geçecek hayat planlarımızda; ışık ve sevgi rehberimiz olsun...

Sevgi ve ışıkla,
Ayna
Mayıs 2006

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..