- Kategori
- Anılar
Köpüğünde kedi yürüyen kahve
Pek çok insanın hayal bile edemeyeceği kadar güzel bir çocukluk yaşadım. Bundaki en büyük pay, renkli kişilikleri olan insanlarla bir arada oluşumdu sanırım.
Hem ailemin içinde, hem de komşularımızda zarif, duyarlı, neşeli, bilge ya da derviş kişilikli insanlar vardı. Bazılarını tanıma şansım olmadı, ben doğmadan önce ölmüşlerdi çünkü. Örnekse, babaannem. Ama, çevremdeki herkes, özellikle annem ve babam onlarla ilgili anıları aktardılar bana.
Dedem, pamuk kadar beyaz saçları, çakır gözleriyle bir çocuğun anılarında yer alacak en güzel dedelerden biriydi. Onu düşündüğümde aklıma gelenler şunlar; Alanya'yı kuşbakışı gören ahşap evlerinin penceresinden manzarayı seyredişi, ud ve cümbüşte Saba makamında dolaşışı, fötr şapkası, minik rakı kadehi, köstekli saati, cibinliği, çizgili pijaması, beline sardığı kuşağı, bastonu, Remington marka daktilosu ( mücevher kadar değerliydi onun için ), yemek konusundaki seçiciliği...
Güzel yemek yemeyi ve adam gibi zevkle, neşeyle içmeyi bilen biri için, yemek sonrasında içilen kahve çok önemlidir. Dedem de kahveyi çok severdi. Özellikle mangalda ağır ağır pişen kahveyi. Kimsenin onun gibi kahve talep ettiğini duymadım. Kimileri orta şekerli, kimileri sade, kimileriyse şekerli isterler kahvelerini. Oysa dedemin kahve için talep ettiği şey bambaşkaydı. Şöyle derdi; Bana bir kahve yapın, köpüğünde kedi yürüsün!
Köpüğünde kedi yürüyen kahve...
Hiç bu kadar zarif kahve istendiğini duydunuz mu sahi?
Azrail kardeşim olsa, kaç yıl yaşardım? dermiş anneme. 67 yaşında öldü dedem. Artık kahvelerin köpüğünde kedi yürümüyor...
Babananneme gelince, dedim ya, onu görme şansım olmadı erken öldüğü için. O da çok narin, kırılgan, oğullarına çok düşkün, seccadenin üstünde uyuyacak kadar ibadetine düşkün biriymiş.
Bilirsiniz, bazı geceler ayın etrafında hâle olur. Hele dolunaysa ve hâle varsa gökyüzüne bakmaya doyamaz insan. Böyle günlerde babaannem; ayın etrafında melekler elele tutuşmuş, dans ediyorlar dermiş.
Düşünsenize, beyaz giysileri içinde, ayışığının etrafında elele tutuşmuş yüzlerce meleğin dans edişini. Ayışığının etrafında yeni bir ışık oluşturduklarını...
Hâleli bir gökyüzünün altında, köpüğünde kedi yürüyen bir kahve içememiş olsam da, bu iki cümleyi çocukken öğrendiğim için öyle mutluyum ki...