- Kategori
- Felsefe
Kor'dan adam...

Ahhh... Bir ataş ver...
Yürüyen merdivenlere adım atıyorum bir türküyü mırıldanırken… Sesimi arkada bırakıp akıyoruz merdivenlerle… Yankım, küçük bir köpek gibi koşturuyor bir aşkın peşinde… Yankım çarpıyor kederlere… Duvarlar duymuyor sesleri… Duvarlar: Beton… Yankım sönüyor kırılan bir fay gibi. Ardımda kalan seslerin perdeleri çatlıyor… Yetişmeye çalışıyor bize, tükenmekte olan bir zaman dilimi… Yürüyen merdivenin ellerinde bir baston saklanıyor…
Sesin bahardı… Sesim, Sakarya’da ince mintanlı bir sokak şarkıcısının boynunu sardı… Üşümesin diye…
Metronun içinden dışarıyı izliyorum. Kızılay levhası her zamanki nezaketinde… ‘K’ harfi hafifçe eğilip, yukarıdaki kolunu sallayarak uğurluyor beni… Gülümseyerek bakıyorum ona… Metro hareket ediyor…
Gece… Bilge bir usta gibi pencereleri aynaya dönüştürüyor. Camdan dışarı bakıp, metronun içini izliyorum… Flu bir görüntü var. Tanrı, Azrail’e fırça atıyor… Azrail kıpkırmızı… Birkaç cümleden sonrasını artık dinleyemiyor. Gözlerinin önünden, yeryüzü kurulduğundan bu yana son nefesini veren insanların yüzleri geçiyor… 1993 24 Ocağında, kapkara bir kışında, paramparça olan o karanfil yüzlü gazeteciye ve 1961 yıllarında; Gece tenli, ay yüzlü o Küba’lı kıza, tutkuyla aşık oluşunu hatırlıyor… Bir şiir okur gibi ölebilenleri… Küçülmeden ve aç karna…
Metronun aynasında insanlar oturuyor… Devetüyü paltolu, yaşlıca bir adam görüyorum… Paltosu benimkine ne kadar da benziyor… Bana, tıpkı benim gibi bakıyor… Yitirecek ne varsa birlikte yitirmişiz sanki… Sanki bir çok savaşta birlikte oynatmışız kılıçlarımızı ve birlikte kazandığımız zaferleri kutlamışız… Mekanik bir ses, ineceğim durağın adını söylüyor. Sesimi Sakarya’da bırakmış olmasam teşekkür ederdim ona… Sahi, şu sürekli kopan bacağımı bir gün nerede bırakacağım acaba... Metronun aynasındaki ihtiyar, benimle birlikte iniyor metrodan… Rüzgar hızında iç içe girip yürüyoruz onunla… Çocukluğumun tüm hayallerini ve ihtiyarlığımın tüm hayal kırıklarını taşıdığım orta yaşlı bir adama dönüşüyorum…
Zaman sıkışıyor… 24 saat bir saliseye, 40 yılsa birkaç saniyeye dönüşüyor içimde… Kor gibi yanıyorum… Dışarıda sulu, laubali bir kar yağıyor… Üstüme değdikçe: Cozzz… Cozzz…
Gecenin çocukları, Hıdrellezden bir ateş dansına başlayarak dönüyorlar çevremde… Enternasyonalle kurtulacak insanlık... Sen geliyorsun sonra… Korkusuzca bana sarılan kadınım… Birlikte tutuştuğumuz… Buzdan kavgalar ülkesinde…