Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Kültürler
 

Kör olasan Suzan Suzi!

Kör olasan Suzan Suzi!
 

Yaşar Kemal “İnsan gökten inmez. Bir coğrafya üzerinde doğar. İnsan damgasını o coğrafya vurur” der. Yaşanan coğrafya insana damgasını efsaneleriyle, türküleriyle vurur.

Yılmaz Odabaşı’nın “Ey şehir/Yaralı yatağım benim/Birazdan aksam olacak/Karacadağ'dan kalkan kuşlar saçlarına konacak” ile anlattığı kadim kent Diyarbakır ise bu efsanelerden belki de en fazla nasiplenen kenttir.

Dicle o kadar çok hayat vermiş ve o kadar çok can almıştır ki, bu sebeple “Allah’a giden yol” olduğuna inanılır. Kentlilerin beddualarını da, dualarını almayı bilmiştir.

Rivayet odur ki kenttin zenginleri bir gün karar alır Dicle’nin can almasını engellemek için köprü yapmayı düşünürler ve ihtişamlı olması için de on gözlü olmasında karar kılarlar. On Gözlü Köprü yapılacağı sırada Diyarbakır'da çok zengin bir adam vardır. Fakat öylesine cimridir ki uşağı lambaları yakarken, her lamba için bir kibrit harcıyor diye, onu işten atmaktan bile çekinmez.

Bu köprünün yapımı için zenginler aralarında para toplamayı kararlaştırır. Ancak bu kararların alındığı toplantıya çok zengin olan bir o kadar da cimriliğiyle ün yapan o zengini “Nasıl olsa para vermez” düşüncesiyle çağırmazlar. Köprünün kendi katkısı olmadan yapılacağını öğrenen zengin adam ise buna çok kızar. Diğerlerine “Ben cimri değilim, israfa karşıyım, bunu kanıtlamak için de bu köprünün tamamını ben yaptıracağım, daha sonra yıkıldıkça yeniden onarılması için de köprünün orta ayağına, bir küp altın gömdüreceğim” der ve dediğini yapar.

Dicle’nin “Allah’a giden yol” olduğuna inananlar ise her Kurban Bayramı arifesinde Dicle’nin kenarına gelip bir kâğıda yazdıkları dualarını, isteklerini Dicle’ye bırakırlardı, on gözlü köprü yapıldıktan sonra bu töreni köprünün üzerinden yapmaya başlarlar…

Köprünün bir ayağı Diyarbakır’a bakarken diğer ayağı Kırklar Dağı’na bakar… Bir tarafında Karacadağ varken bir tarafında Gazi Köşkü…

Ama köprünün yapılması da alınan canları engelleyemez. Bu canlardan biri de Suzan’dır…

Diyarbakır’da Süryani bir aile yaşar. Bu ailenin, yıllar geçmesine rağmen çocukları olmaz. Ne yola başvurmuşlarsa kolları, kanatları kırılır, hayalleri suya düşer, ümitleri kırılır. Müslüman bir ailenin tavsiyesi ile Kırklar Dağı'nın arkasındaki kırklar ziyaretine gitmeye karar verirler. Varıp ziyarete adaklar adar, dilek tutarlar... Bir süre sonra nur topu gibi bir kız çocukları doğar, Suzan adını verirler. Bundan sonraki her yıl, kırklar ziyaretini ihmal etmez, kurban kesmeye devam ederler.

Suzan büyür, serpilir, hurilere taş çıkartacak bir güzelliğe ulaşır. Adil de yakışıklı mı yakışıklı, taşı sıktı mı suyunu çıkaracak kuvvete sahip Müslüman bir delikanlıdır. Eee boyu boyuna, huyu huyuna derler ya, Suzan kıza vurulur, Suzan da ona. Ama çekindikleri için söyleyemezler ailelerine bir türlü…

Günler ayları, aylar yılları kovalar. Suzan’ın doğum günü yaklaşır. Olacak ya! Suzan’ın annesi de hastalıktan yatağa düşmüştür. Adağı yerine getirmek için hizmetçileri gönderir Suzan’la beraber kırklar dağına. Adil yerinde durur mu? O da peşlerinden gider. Hizmetçiler dua ile adak ile uğraşırken, iki kor yürek sıyrılmış aradan. Bir tenhada can cananı bulur, iki can bir olur, tenler tanışır, dudaklar kaynaşır…

Ziyaret affetmez bu birlikteliği, çarpar ikisini de. Suzan On Gözlü Köprü’den aşağı Dicle’ye düşer, Adil affetmez kendini, aklını yitirir ve günün birinde o da dayanamaz Suzan’a kavuşmak için kendini bırakır Dicle’ye…

Adil’in Suzan’ın ardından yaktığı türkü ise bu güne kadar kalır. Türkünün birçok versiyonu olmasına rağmen orijinal versiyonun böyle olduğu düşünülür;

Kırklar dağı'nın yüzü
karanlık sardı düzü
Kör olasan Suzan suzi
ziyaret çarptı bizi

Köprü altı kapkara
anne gel beni ara
saçlarım kumlara batmış
tarak getir de tara

Köprünün orta gözü
sular apardı düzü
ben öleydim Suzan suzi
Dicle ayırdı bizi

 
Toplam blog
: 73
: 2878
Kayıt tarihi
: 17.02.07
 
 

1985 yılının bir Nisan sabahında (ki kendisi 15'i olur) sabah ezanından sonra (saat daha bizim kö..