Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Köz

Köz
 

Yüreğimizin orta yerinde yanan ve küllenmeyen bir közle yaşayabilir miyiz? Kim ne derse desin ilkokul sıralarında ya da ömrümüzün herhangi bir zaman diliminde yaşadığımız her ilişkinin kendine has bir lezzeti, bize bıraktığı bir iz mutlaka vardır. Ve yüreğimizde yanan közün bir anlamı da...

Magazin dünyasını da bir süre meşgul eden “eğlenilecek kız evlenilecek kız” tartışmalarını da bıyık altından(bıyığım olmasa da)gülerek izledim. Sanki evlenilecek kızlar eğlenmeyi beceremez, ya da eğlenmeyi bilen kızlar ev kadınlığını beceremezmiş gibi.

Yaşanmış bir olay :

Çevresinde dindar bir işadamı olarak tanınan beyefendi Bursa’ya iş görüşmesine gideceğini söyler eşine. Eşi de genelde pardesü ile tesettürü tercih etse de çarşaf giyiyor arasıra. Allah vergisi bir yüz güzelliği var. Dışarıdan bakıldığında kapalı ve mazbut bir yaşantıları varmış gibi görünüyorlar. Çocuklarına akşam yemeğini vereceği sırada Bursa’dan kocası arıyor, bayan arkadaşımızın.Telefonu açıyor ”alo, alo” karşıdan ses yok, hışırtı ve garip sesler geliyor, arabada yanlışlıkla dokunmuştur diye kapatıyor. Biraz sonra tekrar çalıyor telefon, bu kez bekliyor evin hanımı, zaman sonra ahizeden bir kahkaha, duyuluyor, ardından bir daha.... Kocası ve yanında başka bir kadının kahkahaları yankılanıyor kulaklarında. Beyninde sesler uğuldarken sendeliyor ve çocukları farketmesin diye renk vermemeye çalışıyor. Eşi ertesi günü eve geliyor ve 15 yıllık evlilikte herşey altüst oluyor. İlk başta inkar çabaları boşa çıkıyor. En son evi aradığı için, yanlışlıkla telefona dokunuyor ve herşey yerle bir artık... Ve beni en çok etkileyen kadının şu sözleri:”15 yıllık kocam benim yanımda hiç böyle kahkaha atmadı “...

Bu olayı neden anlattım?

İlişkilerimizde malesef dürüst olamıyoruz, olmuyoruz. Eğlenmeyi başka kadınlarda arayan erkek, evinde tam bir despot yaşam sürüyor .Kadın da dini duygularını ön plana çıkararak mutluluğu bile ahirete ertelemiş durumda. ”Benim kocam asla beni aldatmaz” diyerek geçen 15 yılın ardından tam bir fiyasko ve büyük bir travma yaşıyor.

Evliliklerde yaşadığımız ilgi eksikliği ve rütin yaşayış tarzı, zaten yavan olan ilişkilerimizin tadını daha da berbat hale getiriyor. Görücü usül evliliklerde ailesinin beğendiği ve daha önce hiç görmediği biriyle evlenen erkek ve kadın, eğlenmeyi de evlenmeyi de geleneklere göre yapıyor. Erkek zamparadır, yapar; kadın anaçtır, affeder... Hiçbir erkek yan gözle süzdüğü kadın için “keşke benim de böyle güzel bir kızkardeşim olsaydı” diye düşünmez. Kendisi mahalledeki kızları ayartmak(?)için herşeyi yaparken delikanlı, kendi kızkardeşine televizyon izlemeyi bile yasak eder....

Gelgelelim kahramanlarımıza... En sonunda ne mi oldu? Abimiz sakallarını keserek görüntüsünü değiştirdi. Eşi dış görünüşünde bir değişiklik yapmazken, arkadaşlarının arasında kendisini sürekli mahçup hissetti. Ama onu da atlattı. Evlilikleri çatırdasa da kırılmadı ve hala evliler. Abimiz artık işten eve , evden işe... Ablamızın ise yüreğinde yanan bir öbek köz, aklına o kahkahalar geldikçe yanıyor, yanıyor, yanıyor....

Not:Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak kampanyası için lütfen okuyunuz:
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243

 
Toplam blog
: 242
: 1784
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

1970 doğumluyum.Karadenizin bir sahil şehrinden, hayatın güler yüzlü tarafına tutunmak için İstan..