Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '07

 
Kategori
Magazin
 

Kristal görünümlü yalan dünyada yaşayan yorgun kraliçe..

Kristal görünümlü yalan dünyada yaşayan yorgun kraliçe..
 

Bitkin görünüyordu iki koluna girmiş sivil kadın polislerin arasında birkaç gündür değiştiremediği belli olan askılı açık renk elbisesi, yüzüyle aynı yorgunluğu taşıyordu.

Ansızın döndü menejerine
- Kimse aradı mı? Dedi
- Hayır dedi menejeri kafasını iki yana sallayarak.

Bütün yaşamı boyunca özümseyemediği şey onu bir kez daha yalnız bırakmıyordu. O durumda bile birilerinin arayıp aramaması onu en çok meşgul eden şeydi. Birilerinin onu arayıp aramaması ve aranması üzerine kurduğu kristal görünümlü yalan dünya paramparça olmuştu. Öyküsünün tamamında bu dünyanın hiç olmadığının bir türlü ayırtına varamıyordu.

Polis aracına bindirilirken dış dünyaya şöyle bir göz attı. Bedelin bu noktalara geleceğini, sonucun bu olacağını tahmin edemeyen gözler bir kez daha çevreyi taradı. Kaldırımda yaşlı simitçinin yanına konmuş birkaç güvercin dikkatini çekti. Tedirgin gaga vuruşları ile dökülen susamları ve birkaç parça minik ekmeği gagalıyorlardı. Biraz ötede bir kadın arabasına koyduğu çocuğunu bir an önce o dünyadan uzaklaştırmak istercesine hızlı hareket ediyordu.

Polisler alışkın bir şekilde rutin davranıyorlardı. Her iki yanına kadın polisler oturdu. İlginç olan onunla ilgilenme şekilleriydi, toplumun her kesiminin onunla ilgili olduğunu düşünürdü hep, demek yanılıyordu.

Polis aracı cezaevine doğru yola koyulduğunda İstanbul her zamanki akşam güzelliğini geceye doğru taşımaya hazırlanıyordu. Sevdiği İstanbul'u ilk kez bu gözlerle gördüğünü düşündü. Düşkün ve çaresiz gözler. Araçta polis kadının akşam ne pişirsem muhabbetine aracı kullanan erkek polis katılamıyordu. Onlar için yaşam akışı ne kadar sade ve herkes onlar için ne kadar aynıydı.

Bunun mesleki bir gereklilik olduğunu bile anlayamıyordu. Polisler onu tanısa ne olacaktı ki? Oysa otellerde adı geçti mi, acayip süslü giyinmiş kapı görevlileri ona sanki dünyanın kapılarını açmış gibi davranıyorlardı. O anıldığı erkeğin ismiyle beraber büyük ve yalan bir dünyanın kraliçesi gibi hissediyordu kendisini.

Bu sınırları kendilerince çizilen kendinden menkul ve kiracıları sürekli değişen yalan dünya kimleri silip atmamıştı ki? Onun da zaten şansı olmadığı artık çok net görünüyordu. Onu en çok yanıltan, polis kollarında terk edilen mahkemelerden sonra bu yalan dünyanın o kahramanlara aynı şekilde davranmaya devam ediyor oluşuydu. Gerçekte bir bedel ödenmiyormuş hissi doğuran bu durum bir takım yalakalar tarafından iyice abartılıyordu.

O, bu dünyaya ait bir insandı. Bedeli geçen yaşamı ve gençliğiydi. Bunları düşünürken geldiği Paşakapısı cezaevinin büyük demir kapları açılmıştı. Mahkum ve mahkum olmayı bekleyen yalan dünyanın diğer elemanı olan kadınlar hep bir ağızdan bizim Paris Hilton geldi diye karşıladılar. O çağrı, kulaklarından beynine o kadar hızlı yol almıştı ki kendini güvende ve rahat hissetti. Oradaki herkes onu yalan dünyanın kraliçesi olarak kabul ediyor ve onaylıyordu.

Düşünceler gitmiş, yalan dünyanın pırıltıları birkaç cümleyle geri gelmişti. Gerçekçi ama bir o kadar zor bir dünyanın prensipleri kuralları yerine yalan dünyanın pırıltılarına kaptırıvermişti kendini yine.

Deneyim devam ediyordu. Sadece kısa bir ara vermişti yaşam. İlginç olan yine birkaç güvercin avluda yine küçücük ekmek parçalarının yanında aynı tedirginlikle karnını doyurmaya çalışıyordu.

Ekrem Pehlivan

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..