Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '06

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Küçük balık

Küçük balık
 

Seyhan Baraj Gölü evimize epey yakındı. Balık tutmaya gitmiştik mahalledeki yakın arkadaşlarımdan biri ile. Benimle aynı yaştaydı. Oltamız, uzunca bir kargının ucuna bağlanmış birkaç metre misina, eski bir tokyodan kesilerek yapılmış, renkli bir mantar ve tabii ki misinanın ucundaki minik kurşun ile iğneden oluşuyordu. Yani... O makaralı lüks oltalar nire, biz nire!

Oltamızın ucuna yem olarak, taze ekmek içinden yapılmış hamur takıyorduk. Bu yeme ise sadece sazan gelirdi. Sazan da o kadar kötü bir balıktır ki!.. Eti kılçıktan yenmez; verem eder yiyeni. Ama umurumuz değildi sazanın kılçıkları; biz balık tutmanın heyecanını yaşıyorduk. Hatta bazen, tuttuğum balıkları annem temizlemeye bile üşenir, epey fakir bir komşumuz vardı, ona verirdi.

Bir gün yine balık tutuyoruz... Çok küçük bir balık geldi oltaya. Minicik bir şey! Gösterdim arkadaşıma, "N'apalım bunu?" dedim. "At gitsin!" dedi. "Büyüsün de öyle tutarız".

Minik balığı oltanın ucundan, ağzını parçalamadan, dikkatlice çıkardım, bıraktım suya yeniden. Bir-iki dolaştı oralarda, sonra hızla derin sulara doğru uzaklaştı.

"Olum" dedim, arkadaşıma dönüp, "Nasıl yakalayacağız ki biz onu büyüyünce? Biz onu nereden bulacağız, o bizi nereden bulacak?" Arkadaşım bana, "Yaaa git işine!" der gibi baktı, sudan çıkardığı oltasının ucuna bir yem daha takıp, tekrar suya attı. Sonra bana döndü, "Bir oltanın ucunda sudan çıkıp, balıkçının eline gelen bir balık o an ne düşünür acaba?" diye sordu.

Bilmem. Hiç balık olmadım ki? Yani... Ne bileyim.

"Ne düşünür?" dedim.

"Olum, ben sordum sana. Balığı, iğneden çıkarmak için eline aldığın an balık ne düşünüyordur?"

Bizlerle birlikte hemen yanımızda balık tutan yaşlıca bir amca cevap verdi arkadaşımın sorusuna:

"Allahuteala hayvanları, bitkileri, bize gıda olsun diye yaratmıştır. Onun için, o balık çok sevinir sen onu yakaladığın için. Allah'ın onu yaradış sebebi amacına ulaşmıştır çünkü."

Arkadaşımla ben birbirimize baktık, gülmemeyi çalıştık. Ayıp olacaktı yaşlı amcaya.

"Bence çok korkuyordur. Üstelik dudakları da çok acımıştır iğne battığı için." dedim... Sözümü bitirince de arkadaşıma baktım, "Tamam mı, cevap bu muydu?" der gibi.

"Korkmasına tabii ki korkuyordur da... Yani... Çevresinde bir sürü balık, gözleri önünde her gün oltaya takılırken, o aynı hatayı göz göre göre nasıl yapar? Aptallık!.. Bence, kendini suçluyordur. Pişmandır. Ama bazen son pişmanlık fayda vermiyor." dedi arkadaşım. "Sen, az önceki balığı küçük diye suya atınca aklıma geldi. Bu balık bir daha oltaya gelmez bence. Niye gelsin ki!.. Artık, oltayı, yemi tanıyor. Küçücük bir balıkken öğrendi bunları."

"Gelir, gelir" dedi o yaşlı amca kendinden emin. "Onların kaderi bu..."

O gün verimli bir gündü. Belki elli tane balık tutmuştuk!.. Eve dönerken elimizde balıklar, sırtımızda oltalarımızla düşündüm. Acaba tuttuğumuz balıklar içerisinde, aylar önce tutulup, küçük diye geri suya atılmış balık var mıydı?

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..