Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '07

 
Kategori
Aile
 

Küçüktüm o zaman...

Ufak bir kızın yaşayabileceği en kötü anlardan biriydi belki de benim için. Bir kardeşim olmuştu, ev yeni bir heyecanla dolmuştu ve bu bendeki ilginin azalması demekti. Bunu hazmetmem uzun zamanımı aldı.

Farklı birşeyler vardı evde. Tanımadığım insanlar geliyorlar, kardeşimi seviyorlardı. Bu benim gerçekten hiç hoşuma gitmemişti. Aramızda olan yaş farkını dikkate almadan beni de sevmeleri için şımarmaya hazırdım ama onlar sadece yanağıma ufak bir dokunuşla beni geçiştiriyorlardı. Büyümek için çok çaba sarfetmiştim ben. Nerden çıktı şimdi bu ufaklık? Sadece onun için duyduğum bu his bile tekrar biberona saldırmama sebep olabilirdi.

Eve gelen gidenin bittiği bi dönemde nihayet yalnız kalmıştık. İşte o ve ben. Karşımda koltukta iki yanına beyaz yastıklar koyulmuş daha oturmaktan bile aciz benim küçük canavarm. Geldiğinden beri o kreş senin bu kreş benim gezmeme sebep olan, beni evimden uzaklaştıran, içten içe beni sevmediğini düşündüğüm, annem ve babamın beni evden uzaklaştırmak için, yaramazlıklarımdan bıktıkları için onu eve getirdiklerini hissettiğim ufak bir canavar... Uzun uzun onu izledim. Elleri minicikti, ve tabii ayakları da. Bu ufak eller ve ayaklar bana nasıl zarar verebilirdi ki? Ama gözleri kocamandı, yeşil 2 çift göz hep beni izliyor, bana gülüyordu. "Sinsi şey!" diye düşünüyordum içimden, "gülüyor bana". Yanına yaklaştıkça elleri ve ayakları hareketlenmeye başlamıştı. Bu kadar ufak bir insan olabileceği fikri beni birazcık dehşete düşürmüştü açıkçası; ne de olsa ben daha 4 yaşında ufak bir kız çocuğuydum. Babamın bana yurt dışından getirdiği büyük bebeklerle oynardım ve gördüğüm en küçük insan sayabileceğim bebeğim bile bu ufak canavardan çok daha büyüktü. Hala inanamadığım şeyler vardı onunla ilgili. Hala gerçekten bir insan olduğu fikrini kabullenememiştim. Ona dokunma fikri aklımda bir yerlerde hep vardı ama cesaretim yoktu. Sonra nasıl olduysa aklıma bir fikir geldi. Hemen koşup içerden büyük bebeğimi getirdim. Yanına yatırdım. Ama ufak canavar benim bebeğimden korkmuş olmalı ki ağlamaya başladı. Ağlaması öyle derin imalara sahipti ki bende..." Ben sana birşey yapmadım ufaklık, ağlayıp durma, hemen anneme söylemek istiyorsun biliyorum ama konuşamıyorsun bile, annemin yanlış anlamasına sebep olup ceza almamı sağlayamassın, susturabilirim seni ama sana dokunmak da istemiyorum, of ne kadar başa bela bir şeysin sen." Annemin içerden sesini duyup duymadığını anlamak için sessizce beklemeye başlamıştım. Tabii çoktan benim koca bebek koltuğun altına saklanmıştı bile. Anne sorarsa neden ağladığını hiç bilmiyor olacaktık. Annem gelmedi. Ama bu ufak canavar hala ağlıyordu. Benim büyük bebeğimden öğrendiğim tek gerçek vardı; o da emzik verildiğinde ağlamasının sustuğuydu. Hemen emzik aramaya başladım. Ama canavarın emziği ortalarda yoktu. Ne kadar problemli bir bebek tanrım. Bir emziğe bile sahip çıkamıyor. Koltuğun altına eğildim, bebeğimin ağzındaki emziği alarak bizim canavarı susturmaya çalışıyordum. Ama yine de bir terslik var gibiydi. Ufaklık emziği istemiyor kafasını sağa sola sallıyordu. Sinirlenmeye başlamıştım bu ufak canavara... Zaten uzun zamandır benim yerimi kapmış, tacıma sahip bir ukalalıkla sürekli bana gülüyordu, ağlaması hoşuma gitse de annemin duymasını hiç istemezdim. Emziği beğenmedi küçük paşa. Hemen koşup içerden biberonunu getirmiştim. Suyu fazla mı kaçtı ne?...." Anneeeee, geeell deniz ağlıyooorr!" Sanırım biraz panik olmuştum. Su sadece ağzından deil burnundan da çıkmıştı ve bu normal değildi. İşte o anda onun acizliğinin farkına vardım ve ne kadar masum olduğunun. Bana dokunmamıştı bile. 4 yaşında işlediğim ilk suçumdu bu. Ailemden saklamak istediğim ilk yalanım.

Şimdi çok zaman geçti üstünden. Büyüdükçe o minik canavarın benim bir parçam olduğunu anladım. Parçadan öte; o benimdi. Büyümesinde birebir söz sahibi olmak, büyümesini kendi gözlerimle görmek ne kadar da büyük ve bir o kadar da muhteşem birşeymiş meğer. Onun insan bile olamayacak kadar küçük olduğunu düşündüğüm zamanlardan "adam" olmasını görmek meğer ne kadar büyüleyiciymiş. Kardeş demek elini tutup karşıdan karşıya geçmeyi öğretebileceğin, bisikletten düştüğünü gördüğünde ilk koşanın her zaman sen olman gerektiğinin farkında olmak demekmiş. Acıları ve sorunlarıyla bir insanın büyümesine ilk katkınmış meğer kardeşlik kavramı. İnsanı hayata hazırlayan en büyük sorumlulukmuş...

Herzaman gözüm üzerinde ufak canavarım...Benim için hala ufak bir bebeksin.

 
Toplam blog
: 2
: 333
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

Farklı büyüdüm herkes gibi. Eğlenmeyi, eğlendirmeyi seviyorum, yanımdaki herkes gülerken mutluyum, e..