Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '09

 
Kategori
Futbol
 

Küçümsenecek değil tapılacak takımız

Küçümsenecek değil tapılacak takımız
 

Yeşil ışıklı tek satır ekranı, sol yanından çıkan anteniyle, açılan geniş kapağı ile telsizi andıran görüntüsü ve gerek 'Turkcell', gerekse 'Telsim' GSM operatörlerinin himayesinde yaklaşık 15-16 yıl evvelinden girdi hayatımıza cep telefonu. Yıllar geçtikçe varlığını iyiden iyiye hissettirdi ve yaygınlaşarak lüks olmaktan çıktı. Zaman geçtikçe takoz görüntüsünden utanarak kendini kızağa çekip, daha geniş ekranlı, bir o kadar ince yapılı ve işlevi zengin olan genç meslektaşlarına bıraktı yerini.

Her geçen yıl hayata gözlerini açan farklı markalardaki cep telefonlarına GSM operatörleri tam destek vererek 'Aria' ile 'Aycell'i yarattılar. Fakat birbirlerine ezeli rakip olan 'Turkcell' ve 'Telsim' ile baş edemeyeceklerini anlayınca evlenip 'Avea' soyadı altında birleştirdiler kariyerlerini. Bu mutlu evlilikten nur topu gibi bir GSM operatörü geldi dünyaya. Sim kartı sarı-Laci olan bu bebek GSM operatörünün adını 'Fenercell' koydular tabiri yerindeyse.

Evet, daha önce Türkiye'deki ilk spor kanalı olma özelliğini taşıyan FB TV'yi kurup, 'Taraftar Kart' projesini hayata geçirerek her daim ilklere imzasını atan kulübümüz, bir ilke daha imza attı bu hafta arası. 100'üncü yılda piyasaya sürülen taraftar telefonlarının şanlı adına ve kutsal renklerine yakışan bir GSM operatörü olmalıydı elbet. İşte bu yüzden kollar sıvandı, gerekli alt yapı çalışmaları tamamlandı ve 'Fenercell' Türkiye'nin ilk kulüp GSM operatörü olarak hayata geçirildi. Bu projeye emeği geçenlere teşekkür edip, sarı-laci gönüllüsü olan sizleri 'Fenercell'e davet ederek konuyu bal ile keserek bu haftaki futbol maçımıza getirmek istiyorum.

Yağmurun şehrimize olan şefkati haddini aşınca, mabed çimlerini koruma altına almak gerekliydi. Cumartesi akşam yemeğine gelecek olan misafir, 'Lider' vasıfıyla Sivasspor'du ve en iyi şekilde ağırlanmalıydı. Önce devasa ısıtıcılar getirtildi, sonra çimlere naylonlar çekilip sera etkisi yaratıldı “Seni pamuklara sarıp sarmalarım.” misali. Aslında rakip sadece akşam yemeğine gelmemişti. Yatıya kalmakla yükümlüydü. “Yok öyle hemen Sivas'ın yollarına düşmek, gelmişken Çarşamba'ya kadar kalacaksın” emrini fikstür vermişti çünkü.

Laleler diyarı Hollanda'da inişi sırasında düşen uçakta hayatlarını yitirenler anısına 1 dakikacık saygı duruşuyla beklenildiği gibi çok hızlı bşladı maç. “1 dakikacık” diyorum çünkü o 1 dakikacığa bile tahammülümüz kalmamış neredeyse. Saygı duruşu sırasında tezahürat yapmak hangi mantık ağacının meyvesidir, inanın hiç anlamam. Halbuki önümüzde kemiksiz tam 90 dakikamız var tezahürat yapabileceğimiz. Azıcık susulsa da saygı duruşumuz kimliğinden hiçbir şey yitirmese.

Hızlı başlayan maçta Kamanan ortaladı, Lugano'ya çarpan meşin yuvarlak Mehmet Yıldız'a asist ve Türk Telekom kalemize gol oldu. Tüyü bitmemiş ve asla bitmeyecek golün santrası yapılır yapılmaz, Deivid'in formsuzluğundan dolayı sağ kanadımızın tek hakimi olan gönül adamı Gökhan Gönül'ün yakışıklı ortasına kafa vurmak Boral Uğur'un işi, onu anladım. Fakat Sylla'nın ceza sahasındaki smacını es geçip penaltıyı vermemek hakem Göçek Hüseyin'in vatani görevi midir? İşte onu anlayamadım.

Kamanan'ın bu kez de, kişiliğine asla söz gelmeyeceğini bildiğimiz Sözgelmez Murat'a attırdığı gol kimseyi ürkütmedi. Çünkü biliyorduk ki Gökhan Gönül'ün yüreğinde “Uslan artık Gökhan Gönül” şarkısı ve kramponlarında Semih'e yapacağı asisti vardı.

Dakikalar 34'ü gösterdiğinde bu kes takım maestrosu Alex, Boral Uğur'a okul yıllarında çektiği kopyaları hatırlatırcasına karbon kağıdından çıkma, kopya bir gol attırdı. Bu gol skor olarak öne geçmemiin yanı sıra, ipleri elimize almamızı sağladı. Tota Lugano'nun golü geceye nokta koyarken, aslında duygularımıza tercüme oluyordu bir başka deyişle; “Kimse Fenerbahçe ile dalga geçemez. Eğer geçerlerse ortaya böyle skorlar çıkar...”

Hepimizin yüreğini kamçılayan bu sözler, attığı iki golü Roberto ile takımımızda 6'ıncı görev yılını dolduran sevgili Volkan Ballı arasında kardeş payı yapan Boral Uğur'un o kemiksiz diksiyonuna inanılmaz yakıştı. Rakibin Tuncay Şanlı yanaklı oyuncusu Faruk her ne kadar bu açıklamaya içerleyip bir özür beklesede, belli ki ucu telli mektupların geldiği Sivas ilinden takımımızı kışkırtıcı ve ateşleyici; “Fener'e 4-5 gol atar geliriz.” içerikli yakışıksız söylemler gelmiş. Yoksa Boral Uğur boşa konuşacak bir adam değil.

Uğur'un kulaklarını bu kadar çınlatmışken, sergilemiş olduğu performansı hakkında ilginç bir saptamayı sizlerle paylaşmak isterim. Tabi bu saptamanın mimarı ben değilim. Akıllarının selim olduğuna inanmak istediğim bazı kalemler yapmışlar bu saptamayı. Uğur'un Roberto ile oynadığı maçlarda performansını yeteri kadar gösteremediğini, ara ara hücuma çıkan Roberto'nun gediklerini kapatmak adına kendi performansından feragat ederek geride kaldığını savunuyorlar. Geçen yılki Sevilla rövanş maçımızı da bu saptamalarına tez olarak gösterdiler. Hatırlanacağı gibi o maçtada Uğur'un partneri Vederson'du. Açıkça söylemek gerekirse; bir-iki maçta bu saptamayı yapmak ne kadar doğru, işte orası tartışılır.

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..