Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '12

 
Kategori
Dünya
 

Kudüs ordusu ve Türkiye- İran çekişmesi

Kudüs ordusu ve Türkiye- İran çekişmesi
 

Dün haber sitelerinde bir duyum yeraldı. Yoğun olarak 1990-2000 yıllarında faaliyet gösteren ve Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy hatta Uğur Mumcu cinayetlerinin bağlantılı olduğu  Kudüs Ordusu Ülkemizde tekrar faaliyet göstermek üzere giriş yapmış ( Tüm haberler bunun Amerikan istihbaratınca bildirildiğini söylüyor).

Öncelikle haberin kaynağı belli değil, ama önemli olanın; birileri Kudüs Ordusuna yeniden neden ihtiyaç duydu? Bunu irdelemek gerektiği kanısındayım.

Kudüs Ordusu aslında Tevhid-Selam Örgütü içerisinde yeralanlarla irtibatlı olarak faaliyet gösteren bir örgüt. Asıl kaynağı ise İran. 1979'da kurulan yeni İran Yönetimince kurulan örgüt,  İran İstihbarat Birimi Sawama'dan bağımsız hareket eden, ancak onların sağladığı imkan ve  kılavuzlukla   işini götüren bir yapıda.( Bu yapı 2000 yılındaki Umut operasyonu iddianamesinde izah edilmiş.)

İlk Hedef ise,  İran Rejimine tehdit olabilecek,  İran dışında yaşayan rejim muhaliflerinin yokedilmesi. Çünkü Humeyni'nin gelişini,  nasıl dışarıda himaye edilip hazırlandığını en iyi onlar biliyor ve bazı ülkelerin de bu şekilde muhalif liderleri besleyip, rejimlerini tehdit etmesinden korkuluyor. Kudüs Ordusu bu tür faaliyette bulunabilecek İranlıların birçoğunu yok etme görevini becermiş durumda. Ülkemizde de 1985-2000 arası bu tür işlenen cinayetler zaten mevcut.

İkinci hedef ise, özellikle Türkiye gibi İslami yaşantının hakim olduğu ülkelerde İran Rejiminin yerleşebilmesi için faaliyet göstermek ve bu yönde diğer radikal örgütleri de kullanarak özellikle ses getiren eylemlerle bu amacı desteklemek.

Ülkemizde daha önceki eylemlerine bakıldığında Kudüs Ordusunun diğer radikal örgütlerle bağlantısının mevcut olduğu aşikar. Hizbullah  Örgütüne 2000 Ocak ayında düzenlenen operasyonda ele geçen bilgiler ışığında bu örgütlerin ( Hizbullah,Selam-Tevhid, Kudüs Ordusu) birçok eylemde ortak oldukları ve zaman zaman İran'da eğitilip, maddi destek buldukları iddialar arasında. Hatta iddianamede, zanlıların, kendilerine gösterilen İranlıların resimlerinden; Sawama'nın Türkiye sorumlusu Sadiki'yi, Kudüs Ordusu Üst düzey sorumlusu Vahidi'yi ve yaklaşık 10 kadar İranlı ajan ve yetkiliyi de tanıdıklarına kanaat getirilmişti.

2000 Yılında Umut operasyonu kapsamında Ankara Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş tarafından hazırlanan iddianameyle yakalanan sanıklar Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel'in beyanlarıyla Kudüs Ordusu hakkında ayrıntılı bilgi edinildiği ve bu örgütün Tevhid- Selam örgütleriyle bağlantılı ancak farklı bir yapıda olduğu belirtilmiş. 

Uğur Mumcu cinayetini gerçekleştirdiklerini itiraf eden Abdulhamit Çelik ve Yusuf Karakuş Savcı Keleş tarafından ölüm cezasına çarptırılmış ancak Ankara Emniyet Müdürü Kemal İskender bu iki sanığın ifadelerinin aldatıcı olduğunu,  gerçekte cinayeti işleyenlerin ise Kudüs Ordusu üyeleri Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel olduklarını öne sürmüştü. Yine örgütle ilgili iddianamede yeralan ve Necdet Yüksel yakalanırken son anda elden kaçan Oğuz Demir ve diğer bir isim olan Rüştü Aytufan'da örgütün sorumlu kadrosundan.

Önce cinayeti işlediğini söyleyen ancak daha sonra bunları sorgulamadaki yönlendirmelerle kabul ettiğini belirten Yusuf Karakuş'un, cinayetin asıl zanlılarını korumak maksatlı mı, ya da yönlendirmelerle mi ifade verdiği tam bir muamma. Hatta aftan yararlanmak için itirafta bulunduğu bile iddialar arasında.

Bu kısım örgütün kabaca Türkiye'deki mazisi. Ayrıntılı bilgiler bu iddianameyle ilgili Adnan Gerger'in "Uğur Mumcu'yu Kim Öldürdü" adlı kitabında da mevcut. Bence esas önem arz eden ise, bu örgüt gerçekten tekrar faaliyete geçecek mi? Elbette geçebilir.

Burada da teori ikiye ayrılıyor. Eğer hakikaten örgüt İran kaynaklıysa, sebep;

İran'ın yayılmacı politikası, terör yaratmak, zayıf düşen Pkk'nın Türkiye'ye yeterince zarar verememesi, ya da Ülkemizde son on yılda rahatlayan İslami yaşantıyı kullanarak bu işin daha da ileri götürülebileceğini insanların kafasına sokmak olabilir. Bunların hepsi varsayım. Ancak İran eğer bu örgütü tekrar Ülkemizin içine eylemler için yönlendirdi ise bence en mantıklı sebebi, Türkiye'nin  İran, Irak ve Suriye'deki mezhep çatışmalarında etkin taraf tutmasından duydukları rahatsızlık olabilir. 

Bu ülkelerde etkin olabilmek  İran için çok büyük bir şans. Yıllarca tek başına kalan bu ülke için, diğer ülkelerdeki etkinlik hem cepheyi genişletmek anlamına geliyor hem de bu işteki tek rakibi Türkiye'yi etkisizleştirmek  için bir fırsat yaratıyor.

Yok eğer Kudüs Ordusu  taşeron bir örgütse, Ortadoğu'da bir İran-Türkiye gerilimi, hatta savaşı çıkartmak için bundan daha iyi bir fırsat olamaz ki haberin Amerikan istihbaratı kaynaklı olması ise bu şıkkı güçlü kılıyor. Bu şekilde hem bölgede güçlenen iki ülke zayıflatılmış hem de İsrail'in yakasından bu iki ülke düşürülmüş olur. Bakıldığı zaman İsrail'e şu anda en fazla kafa tutan iki ülke konumunda ki Türkiye ve İran'ın birbirine düşürülmesi için iki tarafa da yapılacak basit bir kaç müdahale -suikast işi alevlendirebilir. Belki de şu anda, İran Türkiye'nin suikastçi yolladığını konuşuluyor olabilir.

Maalesef ülkeler arası ilişkileri düzenleyen lobiler ve rant locaları için bütün bu bahsettiklerimizi yapmak çok da zor değil. Umarız bahsettiklerimiz sadece, bizim hüsnü kuruntularımız olarak kalır. Huzur ve barış hakim olur. Ancak günümüzde, komşularımızın hoşuna gitmeyen söylemler içinde olduğumuz kesin. Bu nedenle de, gardımızı bu sıra hiç düşürmememiz gerektiği inancındayım. 

 
Toplam blog
: 164
: 672
Kayıt tarihi
: 21.10.10
 
 

İnşaat Mühendisiyim, olaylara anlık değil öncesi ve sonrasıyla bakmaya çaba gösteririm. Dağ havas..