- Kategori
- Sinema
Kuklalar

Kimileri ikinci, üçüncü kez seyredip yerlere göklere konduramıyor. Kimileri ise filmi normal hatta vasat buluyor. Vasat bulmalarının sebebi pek bildik bir konu olmalarını iddia etmeleri. Bazıları da yine klasik amerikan emperyalizminin ve iyi oğlan kazanır mesajlarının benzer şekillerde aktarılması olduğunu anlatıp duruyor...
Bir de filmin teknolojik olarak yeni bir kapıyı açtığından bahsediliyor.
Biraz okuyup öğrenmek istiyorsunuz neymiş bu yeni kapı ve çığır açan durumlar? Çoğu yazı yuvarlak laflar ile bitmiş. Konusu defalarca ve neredeyse her sinema içerikli yazıda anlatılıyor. Ben biraz bu teknolojik gelişimden bahsetmek istiyorum.
Genel bir fikir vermesi bakımından bu filme IMDB’dehttp://akas.imdb.com/title/tt0499549/ 10 üzerinden 8.7 puan verilmiş. 1995’te yazmış filmin senaryosunu James Cameron. Fakat teknoloji imkan vermediği içinde rafa kaldırmış. Sonra 2005’te bilgisayarların ve sinema endüstrisinin diğer araçlarının gelişmesi bu filmin çekilmesine imkan vermiş. Filmin her yerinde yoğun bir teknoloji desteği var. Karakterler bilgisayar ortamında yaratılmış diye düşünüyorsunuz ama sonra anlaşılıyor ki, animasyon olarak yapıldığını düşündüğünüz sahneler de sanatçılar tarafından bizzat canlandırılmış.
Üzerlerine tıpkı bir giysi gibi giydirilmiş teknoloji ve bilgisayar efektleri. Kısacası oyuncular bizzat sahneleri oynamışlar. Böyle bir teknoloji sayesinde hiç yaratılamayacak mekanlar yaratılabilecek ve bir oda içinde oyuncular oradan oraya koşturulsa bile sonuçta teknoloji sayesinde üzerlerine bindirelecek görüntüler efektler doğallığını koruyabilecek. Daha ötesi ise makyaj ile yapılamayacak değişiklikler akıl almaz detaylar ya da yönetmenin hayalinde canlandırdığı her şey eksiksiz olara yansıtılabilecek. Bunun bir ispatı ise oyuncuların mimikleri dahi aktarılmış sentetik karakterlere.
Bu aynı zamanda ileride de oyuncuların pabucunun dama atılmaması gerektiğine, onları fiziksel hareketlerine ve varlıklarına hala ihtiyaç olunduğunun da en güzel örneklerinden biri. Vücuda takılan kablolar, hareketleri tespit eden alıcılar, fiziksel hareketleri dijital ortama aktaran programların desteği ile ortaya klasik insan performansı ve bunun teknoloji ile zenginleştirilmiş hali ortaya çıkıyor. Sanırım bu bakımdan da Avatar takdire değer bir filmdir.
Yakın zamanda belki de filmlerin çoğu üç boyutlu yapılacak ve artık sinema salonları klasik yapılarını da kaybedecekler. İçinde tam anlamıyla kaybolduğunuz bir hayal dünyasına doğru bir evrim geçirilecek. Yazının başlığına kuklalar dememin sebebi ise aslında şu yaşadığımız hayatın da avatar tadında bir hayat olduğunu tekrar hatırlatmasıdır. Yaşarken bizi güldüren, koşturan daha doğrusu yaşatan enerjinin bir gün bitiyor olması. Ya da tıpkı rüyalardaki gibi bir hayata dışarıdan bakabilme lüksü. Ya da fiziksel olarak yaşlansak da içimizin hiç o kadar da yaşlanmadığını farketmek. Tıpkı bir kuklacı gibi bu vücudu bir süreliğine kullanmak.
Bu yazim ilk olarak http://hayattanmasallardanbiraz.blogspot.com/ sitesinde yayimlanmistir.