- Kategori
- Şiir
Kül kurusu

yalın ayak geçtim
ırak sandığım onca yılı...
ürkmüş serçe gibi
atı mesken tutmuş sinek
ve cırcır böceklerinin hiç bitmeyen
ağustosları kadar...
ne vardı böyle sırtımda ağır
ne yoktu çıknda böyle boş
ne zordu maviye boyamak düşleri
geldi geçti
geçer gibi bozkırda tren
gibi ıslık
gibi düdük
gibi duman
ve uğultu...
silindi iz bırakmadan ardından...
ben de sandım yaşamışım
gölgeme kurban olam
gölgemin ayakları yok
rengini karanlık yutmuş gözlerimin
sesini yarasalar
ben şimdi bana düşen
bir top amerikanın derdindeyim
sömürecek elde kalan bedenim...
karanfil koklayıp çay içip
birde orta dalgadan memleket türküleri...
ben ne çok severim yıldız yağmurunu
kırağı düşerken...
düşerken müfreze müfreze
şiirlerim sipere
ölürüm eşkiya
ölüşüm konçerto...
sıcak geceden soğuk geceye sokmam sözlerimi
teliyle duvağıyla
uçururum kalemimin ucundan
gelin böceğimi
eyyam yasadışı...
helakın uğradığı şehirler kadar
boşum şimdi
caddelerimde dehşet cesetler
yangın dökülmüş
düşlerimin üstüne
gerilmiş
derisi sıyrılmış
pembesi ateşgede...
hangi dikeni ayırayım gülünden
bülbül zaten azade
türküsü akşama dek
değilmi ki gece uzun
değilmi ki kül kurusu
yalınayak sarhoşluğum...
ırak sandığım onca yılı...
ürkmüş serçe gibi
atı mesken tutmuş sinek
ve cırcır böceklerinin hiç bitmeyen
ağustosları kadar...
ne vardı böyle sırtımda ağır
ne yoktu çıknda böyle boş
ne zordu maviye boyamak düşleri
geldi geçti
geçer gibi bozkırda tren
gibi ıslık
gibi düdük
gibi duman
ve uğultu...
silindi iz bırakmadan ardından...
ben de sandım yaşamışım
gölgeme kurban olam
gölgemin ayakları yok
rengini karanlık yutmuş gözlerimin
sesini yarasalar
ben şimdi bana düşen
bir top amerikanın derdindeyim
sömürecek elde kalan bedenim...
karanfil koklayıp çay içip
birde orta dalgadan memleket türküleri...
ben ne çok severim yıldız yağmurunu
kırağı düşerken...
düşerken müfreze müfreze
şiirlerim sipere
ölürüm eşkiya
ölüşüm konçerto...
sıcak geceden soğuk geceye sokmam sözlerimi
teliyle duvağıyla
uçururum kalemimin ucundan
gelin böceğimi
eyyam yasadışı...
helakın uğradığı şehirler kadar
boşum şimdi
caddelerimde dehşet cesetler
yangın dökülmüş
düşlerimin üstüne
gerilmiş
derisi sıyrılmış
pembesi ateşgede...
hangi dikeni ayırayım gülünden
bülbül zaten azade
türküsü akşama dek
değilmi ki gece uzun
değilmi ki kül kurusu
yalınayak sarhoşluğum...