- Kategori
- Şiir
Küllerinden doğan

...
....
Belli ki dağların, denizlerin
ve göllerin üzerinden
sıyrılıp gelmektedir seher
Belli ki yakındır
doğayı ve hayatı sarsacak saat
...
Ahmet Telli
Kuşların kralı, Anka Kuşu Simurg yaşarmış yükseklerde
Etekleri bulutların üzerinde Kaf Dağı’nın doruğunda ve bilirmiş her şeyi.
Kuşlar Simurg'a inanır ve umut ederlermiş
O bir gün gelecek ve kurtaracak bütün kuşları
Gel zaman git zaman, mevsimler akmış geçmiş, yıllar yılları kovalamış
Kuşlar beklemişler beklemişler ama yavaş yavaş sönmeye başlamış umutları
Tam umutların söndüğü anda, yükselmiş uzak diyarlardan kuş çığlıkları…
<ı>“Bulduk bulduk Simurg'un kanadından bir tüy bulduk…”
Kapatmış kuşlar gözlerini ve inanmışlar Simurg'un var olduğuna
Haydi demişler aramaya gidelim hep birlikte kralımız Simurg'u
Ve hep birlikte kanat çırpmaya başlamışlar Kaf Dağına doğru
Yol uzun ve çetinmiş yorulanlar ve düşenler olmuş
Bülbül, aşkım gülüm demiş dönmüş geriye
Papağan, unutmuş neden kafese kapatıldığını, dönmüş güzel tüylerim diye diye
Kartal, benim evim yükseklerde zaten demiş dönmüş geriye
Baykuş, özlemiş yıkıntılarını düşmüş geriye
Balıkçıl, dönmüş kötü de olsa bataklığım var diye
Kuşlar uçmuşlar uçmuşlar uçmuşlar uçmuşlar
Kalan otuz kuş varmışlar Kaf Dağı'na
Ve anlamışlar ki öğrenmişler ki;
Farsça 'si', 'otuz' demektir. ...murg' ise 'kuş'...
Ve otuz kuş anlamışlar ki öğrenmişler ki, aradıkları kendileridir
Onların hepsi Simurg'muş
Her biri de Simurg'muş
Ve başlamışlar, bu bilinçle gökyüzünde daha güçlü uçmaya
Uçmuşlar uçmuşlar uçmuşlar kendi gökyüzlerinde…
Hep bir ağızdan seslenmişler;
<ı>“Kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça,
<ı>Her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça
<ı>Kurtulamayız bataklığımızdan, tüneklerimizden ve kafeslerimizde yaşamaktan.” ...
…İnsan belleğinin ihanete vuran unutuşu /
Ey yanlışı emziren kör meme /
Hayatın kaçınılmaz kusuru.. /
Kapındayız işte koskoca bir geçmişle /
Ölüler diriler düşenler dövüşenler.. /
Nicedir boşluğunda kimsesiz rüzgârların /
Acı çığlıklar attığı cansız alanlar /
Doğrular, yanlışlar.. /
Bir gizli dil gibi öfkenin için için /
Derininde büyüdüğü dilsiz suskunluklar.. /
Kalanlar, kaybedilenler /
Ne varsa, kapındayız işte /
Tutuşturmak üzere yeniden /
Zamanın küllenen yüreğini.. /
Sun bize inancın duru pınarlarından /
Süzülen o eski tadını düşlerin; /
Ömrümüzün acemi dallarında /
O bir heyecanla telâş telâş açılan /
Don vurmuş tomurcuğunu geleceğin…
Şükrü Erbaş…