- Kategori
- Aile
Kumarbaz!

Bir yılı ifade eden 12 ay için bir güzellik yarışması yapılsa ve ben de jüri üyesi olsam, o yıl mübarek Ramazan ayı hangisine denk gelirse ona verirdim birinciliği.
Bizi geçmişte yaşananlara, adetlerimize, örflerimize götüren ve yaşadığımız herşeyden tat almamızı bize bağışlayan, iyiliklerin, yardımseverliklerin havalarda uçuştuğu bir aydır Ramazan ayı.
İşte böyle bir ayın hemen hemen her gününde işe gidiyor akşam ezanı ile oruç açıp doğru kahveye kumar oynamaya gidiyordum. Böylesine yılda bir kere gelen güzel bir ayda diğer insanlar akşamları teravih namazına giderken, ben kumar oynamaya başlamıştım yine. Şansım yaver gitmeyip arka arkaya kaybedişlerimin ardından her sahur vakti eve geldiğimde. Uyuyan eşim ve çocuklarımın yüzlerine bakmaya utanıp vicdan azabı ile yatağıma yatıyordum. Fakat bedenimi saran huzurluk beni bir türlü uyutmuyor ve kumara lanet edip kendime bir daha asla oynamayacağıma dair söz veriyordum. Bu huzursuz hareketlerim bir sonraki günün iftar açış saatine kadar sürüyor ve tekrar koştura koştura bir hevesin bir ümidin peşinden koşar gibi kahveye kumar oynamaya kaçıyordum, tüm gün yüzünü görmeden geçirdiğim ailemin yanından arkama bakmadan hunharca koşarcasına.
Bir sahur vakti yine şanssızlığıma kahredip evin yolunu tutmuşken aklıma geçenlerde bir sohbet esnasında annemin "kumar oynarsan hakkımı helal etmem" sözleri geldi bir an. Belki de kumar oynadığımı biliyordur, duymuştur diye düşündüm. Nedense annemi görme ihtiyacı hissettim o an. Tam o anda mis gibi sıcak ekmek kokusu huzursuz bedenime adeta huzur pompopalıyordu. Fırının önünden geçtiğimi farkettim ve içeriye girip iki tane ekmem sardırdım.
Doğup büyüdüğüm sokağa girerken annemle konuşup huzur bulacağımı ve içimi rahatlatacağımı düşünmüştüm. Belki de bazı şeylerle yüzleşmek istiyordum.
Bir an duraksadım. Annem sahur vakti dış kapının üstten açılan camını aralamış ve benim gelişimi izliyordu. Şaşırdım içine mi doğmuştu acaba. Yoksa gerçek miydi anneler herşeyi hisseder miydi. Adımlarımı hızlandırıp doğruca kapının önüne ilerlemiştim.
"Buyur anne sıcak ekmek getirdim" dedim ağzımdan çıkan cılız bir sesle. Annemin karşısında yaramazlık yapıp evdeki cam vazoyu deviren küçük bir çocuk gibi suçlu hissediyordum kendimi. Annem elimi uzattığım ekmekleri almadan konuşmaya başladı. Oğlum dedi;
"Hayatta para, pul dediğin şeyler gelip geçicidir. Olur ya işini, arabanı, evini kaybedersin asla üzülme maddi her şey gün gelir yerine koyulur
AMA sana tek bir sözüm var onu diyeceğim;
"Hayat ancak bir kere oynanabilecek bir kumardır. Kaybedersen ikinci defa bir şansın olmaz ve bu şansı ne benden, ne de etrafında dostun, arkadaşın zannettiğin insanlardan bulamazsın" dedi ve elimde uzattığım ekmekleri alıp araladığı camı kapatarak gözden kayboldu.
O an belki sana hakkımı helal etmiyorum dese, bağırsa çağırsa hatta vursa bile canım bundan daha fazla yanamazdı. Gözlerimden yaşlar fırlayıp etrafa saçılmaya çalışıyor fakat ağlayamıyordum. Bağırmak istiyordum, haykırmak istiyordum içimdeki benliğimi kahreden duyguları saçmak istiyordum gecenin sesliğine yapamıyordum.
Arkamı dönüp ailemin yanına giderken adımlarım tekleyerek atıyor ve zihnimde tasvir edemeyeceğim düşünceler dönüp duruyordu. Mantıklı şekilde annemin söylediklerini düşünmeye başladım. Bana bir kaç kelime ile hayatın anlamını ne güzel de anlatmıştı.
Kendimi hayat ile birlikte oturduğum kumar masasında düşündüm bir an; 29 yaşındaydım ve bir an için masada bulunan maddi varlığıma baktığımda bitmeye yüz tuttuğunu farkettim. Bunlarda yitip gittikten sonra bana hiç kimsenin bir faydası olamazdı.
O gece aslında hayatın büyük bir kumar olduğunu ve kumar içinde kumar oynamanın anlamsız olduğu annem sayesinde öğrendim.
Bana zevk veren kumarın ailemle geçiribileceğim zamanlar olduğunu, kitap okumanın, gezmenin, sevmenin hiç birinin yerini tutamayacağını öğrendim.
"Sadece bir kere oynamaya şansına sahip olduğunuz hayat kumarında, kazanmanız dileğiyle"