Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Kur'an'ı esas alan bir din dersi kitabının yazılması neyi değiştirir?

Kur'an'ı esas alan bir din dersi kitabının yazılması neyi değiştirir?
 

Isınan/ suyu ısınanDünya


Çok şeyi… Hatta Dünyanın bugünkü düzenini! Çünkü, bu eğitimi alan kuşakların değer yargıları, ilgi alanları, davranış biçimleri ve hedefleri şimdikinden çok farklı olur. İşte bir kaç örnek:

Mezhepler, tarikatlar, cemaatler, aynı din içinde ayrışmalar yok olur. Din, para veya itibar, güç kazanma, baskı aracı olmaktan kurtulur.

Kuran dinde bölünmeyi yasaklar. Kur’an esas olmak üzere isteyen istediği yorumu ve uygulamayı seçer. Belli bir gruba uymak zorunluluğu olmaz. Gruplar oluşmayacağı için onları kendinden olmayana düşman etme veya siyasi-ticari çıkarlar için kullanma olanağı ortadan kalkar.

İnanç ve ibadet,  Allah ile her bir kulu arasında kalacağı için din bekçiliği, Allah’ın yetkilerini kullanarak insanlara zulüm etme, şirk-riya son bulur.

Din adamlarının, şeyhlerin,  efendilerin yerini,  din eğitimi almış din bilimciler ve bilim adamları; menkıbelerin, hurafelerin ve kerametlerin yerini, yaratılıştaki mucizeler ve bilim alır.

Öğrenim para kazanmak, meslek sahibi olmak için katlanılması gereken zahmetli süreç olmaktan çıkar, sürekli yeni bilgilerle güncelleştiği için bıktırmayan bir yaşam biçimi ve zevk haline gelir.

Kur’an’a göre yaratılmış her düzen ve nesne bir ayet, bir mucizedir. Dolayısıyla okunması ve öğrenilmesi gereken kitap sadece vahiy kitapları değil tüm evrendir.

Kitap ve bilgi olarak yaratılışın mucizelerini öğrenenler için bir takım cahillerin kerametleri diye anlatılan zavallı saçmalıklar, menkıbeler-hurafeler ve onları anlatanlar yok olur.

Yeryüzünde ve gökyüzünde neler olduğu,  Dünyanın diğer memleketlerinde neler yaşandığı ile ilgilenen insanlar birbirinin saçı-sakalı, yediği, yaptığı ile ilgilenmezler.

Kıskançlık, dedikodu ve kibir azalır.

Bilgi ve eğitim düzeyi arttıkça, evrende gidecek başka gezegen olmadığının ve Dünyadaki yaşamın nasıl bir ayrıcalık olduğunun, kaynakların sınırlı olduğunun farkına varılarak havaya-suya-toprağa-tohuma, kısaca tüm gezegene sahip çıkma bilinci gelişir.

Kazananlar ve kaybedenler, itibar görenler ve özenilenler farklı olur. Sürekli yenisini ve fazlasını isteyerek bitmeyen yokluk ve eksiklik duygusu yaşamak yerine, ihtiyacı olana destek olunarak hem ihtiyaçtan fazlasına sahip olma ve mutluluk duygusu yaşanır, hem de yalnızlık  duygusu azalır.

Başka milletleri ve hatta kendi halkını sömürerek, aynı Allah’ın kullarının elindekini oyunla veya silahla gasp ederek kont, kral, padişah, asil, ağa olduklarını zannedenler gözden düşerler. Sarayı-köşkü, çok parası, hayranları, çok giysisi olan değil, sadece alın terinin, emeğinin karşılığını alan, söz verdiği işi layıkıyla yapan, maddi-manevi gücünden ve bilgisinden ihtiyaç sahiplerine pay çıkaranlar gerçek kazananlar ve itibar görenler olur. İnsanlar onlara benzemeyi hedef edinirler.

Tüketimle ve dış görünüşle üstünlük kazanılamayacağı için insanlar sadece çok kazanmaya değil, dinlenmeye, öğrenmeye vakit ayıracak şekilde çalışırlar. Kendi yaratılışlarına sahip diğer ülke insanlarının da aynı koşullarda yaşaması için çaba gösterirler.

Globalizm adı altında görece bir avuç firma tarafından her ulusun kendine ait doğal kaynaklarının ve ekonomik olarak talan edilmesinin; bölerek güçsüzleştirip elindekini kolayca almak için  farklılıkları düşmanlıklara dönüştürmenin  önüne geçilir. Güçsüze destek olmak yerine oyunla veya zorla elindekini de almaktan hiç farkı olmayan, devlet eliyle güçsüz ülkelerin ellerindekinin din-demokrasi götürmek bahanesiyle alınmasına, ekonomik olarak çökertilmesine, oradan gelecek refaha kısaca, haram yemeye karşı çıkan insanlar çoğalınca başarılı dış politika farklılaşır:

Diğer ülkeleri sömürmek, haklı olanı değil, çıkarına geleni desteklemek, işine gelmeyen yönetimi yok etmek gibi politikalar yok olur. Çünkü, o anlayıştaki politikacıları seçen insanlar azalır, seçilemez olurlar.

Zengin fakir farkı azalınca refah artar. Yoksulluk değil, zenginlik paylaşılır. Çoğunluğun mutlu olduğu gezegende savaş çıkarmak zorlaşır. Silah firmalarına gidecek para eğitime, sağlığa, yola, suya yeni araştırmalara harcanır.  

Kur’an ciddiye alınmasa, düzen ve eğitim aynı şekilde devam etse, insanlar globalizm diye uyutulsa da, bunu söyleyenler yok edilse veya susturulsa da bu düzen kalıcı olmayacaktır.

İnsanların elinde seçenekler vardır:

1- Kur’an’ın da öngördüğü düzen hızla ve ortak anlaşmayla, bir bölgeden diğerine örnek olma ve kabul ederek uygulama yoluyla barışçıl şekilde uygulanacaktır.

2- Eski düzende ısrar edilecek, sonunda büyük çatışma, kargaşa ve yıkımla yok olacak, yerine yeni düzen gelecektir.

3- İnsanların gücü yetmeyecek veya yeterince istemeyecek dolayısıyla değişmesi için mücadele etmeyecek, sonunda Dünya yaşanır gezegen olmaktan çıkacak, kısırlaşmış tohumlar, sadece belli türlerin saklanması ve genetik çeşitliliğin azalmasından dolayı evcil hayvanların yok oluşu, iklim değişiklikleri sonucu geri dönülmez bir açlık ve kıtlık olacaktır. Çöküşler tsunami dalgası gibi büyük devletten daha küçüğüne geçerek devam edecektir. Bundan sonra belki birkaç yerdeki medeniyetten uzak,  olan bitende suçu olmayan, kabileler yaşamlarını sürdürmeye devam edeceklerdir.

Her son bir başlangıçtır. Dinozorlar öldü diye Dünyadaki yaşam bitmedi!

Hoş, öyle medeniyiz ki, yaşadığımız gezegeni ve kendimizi tahrip edebiliyoruz. Onlar ilkel ve aptal olduğu için buna güçleri yetmiyor? Gerçekte ilkel tanımı onların akılsız ve bilgisiz oldukları anlamına gelmiyor. Onların bildikleri pek çok şeyi biz bilmiyoruz. (Örneğin, 2004’de Güney Asya’daki tsunamide ilkel kabile fertlerinden hiç biri ölmedi. Denizin ne getirdiğini atalarından biliyorlardı. Ne olduğunu bilmeyen medeni Avrupalılar merakla seyrederek veya neyin geldiğini anlamadıkları için öldüler.) Hatta pek çoğunun akrabalık ilişkileri, yaşamı kavrama ve inançları bizim için zor kavranılır kavramlardır. İlkel demek sadece özelleşmemiş, ayrı ayrı  iş- meslek grupları, sanayisi, kurumları yok demektir. 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..