- Kategori
- Sosyoloji
Kurbanlıklar !...
Bayramın ilk günü ekranlara Büyük şehirlerin kurban manzaraları geldi
Ülkemiz yine açıkhava mezbahasına döndü. Yerel yönetimlerin ve ilgili bakanlıkların tüm uyarılarına karşın Ankara, İstanbul başta Anadolu'nun pek çok yöresinde 'kurban kesimi' dinsel bir işlem olmaktan çıktı, ilkel bir keşmekeşliğe dönüştü.Kötü bir görüntü, rezalet oldu..
Çocukları bu kan gölünün dışında tutma çabaları yine işe yaramadı.
Temizlik kuralları hiçe sayıldı. Mezbahaya çevrilen yerler arasında İstanbul'da
İlahiyat Fakültesi İstanbul kampusu bile bulunuyordu! Sağlık Bakanı'nın 'Kesimi çocuklara izlettirmeyin' uyarısına karşın kurban edilen büyükbaş hayvanların kanlı görüntüleri arasında poz veren bebeler- çocuklar medyaya yansıdı.
Bu acıklı sahnelerin dışında bir de 'kurban hakları'nı hiçe sayarakhayvanlar üzerinde kasaplık denemesine giren 1400 kişininyaralanarak hastanelere akın etmesi, sokaklarda boğaların peşinde koşan vatandaşlarıntraji komik görüntüsü üzerine yapılan haberler vardı.
Onları da bazılarımız ayıplayarak ama gülerek izledik.Yalnız biz Türkler değil , bütün dünya ayıplayarak , şaşkınlıkla izledi.. Kurbanda 2.6 milyon hayvan kesildiği hesaplanmış.Bu rakamlar 'Kurban Bayramı'nın ticari boyutunu da ortaya koyuyor,
yardımlaşma, evine et giremeyen yoksulları doyurma gibi sosyal ve insani nedenlerl unutularak , etler buzdolabına girditarikatlar etrafında kurban derilerine dek uzanan bir 'rant' oluştu..
Türkiye geliştikçe 'İslam ve modern hayatın geleneksel olanla çatıştığı yeni alanlar ortaya çıkıyor. Ancak kurban kesiminin bunun toplumun muhafazakârlaşmasıyla ilgisi yok.Çocukluğumuzda kurbanlar evlerin arka bahçelerinde, mahallelerdeki boş arsalarda kesilirdi. 1960'lı yıllarda büyük şehirler sokaklar, caddeler düzenli,
şehirler yerli yerindeydi.Kurban kesildiğinde parklar, otobanlar, okullar kan gölüne dönmezdi.2007 sonu Türkiye'sinde 'kurban kesimi' toplu katliama dönüşüyorsa
bu ilkelliğin aynı zamanda sosyal bir 'kalitesizlik' içerdiğini de görebilmeyiz. Siyaset bilimci diyor ki ;:"Her tepeye bayrak dikmekle, işyeri ya da konut olarak kullanılanmekânlara hoparlör takıp millete ezan okumak aynı kalıplardır.
Bu muhafazakârlık değildir.Bu sembolleri sığlaştırmaktır, çıtayı sürekli aşağıya basit hayata çekmektir.Biz dini de, milliyetçiliği de kötü icra ediyoruz.
Türkiye'de endişelenmemiz gereken ne mahalle baskısıdır ne de türbandır.
Türkiye'de endişelenmemiz gereken sosyal kalitesizliktir, eğitimsizliktir
dini ticaret vasıtası yapmak, basit değerlere inmektir."
Çocukların gözleri önünde hayvanları kesmek, kan dökmek yerine bu adak kültürü'nün dinen ne anlama geldiğini anlatsak daha iyi olmaz mı bayramı eksik mi kutlamış oluruz?!