Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '12

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Küresel iklim değişikliği ve kentsel dönüşüm

Küresel iklim değişikliği ve kentsel dönüşüm
 

Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi amacını taşıyan kentsel dönüşüm yasası geçtiğimiz günlerde TBMM’nde kabul edildi. Bu yasa ile riskli alanlardaki binalar ya da risk altında olmayan alanlardaki riskli binalar yıkılıp yerlerine yenileri yapılacak. Kentlerimiz için ileriki yıllarda yeni bir “dönüştürme” durumu olmayacağına göre bu sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Bir taraftan depreme dayanıklı binalar yapılırken, estetik duygusu göz ardı edilmemeli, çevre düzenlemesinde de işlevsellikle estetik bir araya getirilebilmelidir. Yeni planlanan alanlar için küresel iklim değişikliği mutlaka hesaba katılmalıdır. Kent içinde nitelikli yeşil alanlar oluşturulmalıdır. Gelecek kuşaklara sağlıklı, yaşanabilir kentler bırakmak sorumluluğunun bugün her zamankinden daha fazla olduğunun bilinci ile hareket edilmelidir. Bu noktada da; hem merkezi yönetim hem de yerel yönetimlerin sorumluluğu büyüktür. Tabi bunu sadece kentsel dönüşüm kapsamında yeniden yapılacak binalarla sınırlamak hatalı olacaktır. Çünkü; kentler her an yeni yapılanma içerisindedir ve yapılan her planlama çalışmasında sürdürülebilir kentler oluşturmak için aşağıdaki hususların göz önünde bulundurulması gereklidir. 

  • İklim değişikliğine neden olan sera gazlarının kaynaklandığı alanların başında ısıtma amaçlı tüketilen enerji kullanımı gelmektedir. Ülkemizde son yıllarda ailelerin birey sayısında azalma gözlenirken yapılan konutlarda “büyüme” eğilimi dikkat çekmektedir. Konutların daha büyük yapılması bir taraftan halkımızın gelir düzeyinin yükselmesi, yaşam standartlarının artması anlamına gelirken, aynı zamanda konutların ısıtma ve soğutma gibi temel enerji kullanımlarının da artması anlamına gelmektedir. Bu hem cari açığımızın artmasına hem de küresel iklim değişikliğine olumsuz yönde katkı koymaktadır. Ayrıca daha fazla yapı malzemesi kullanılması gerektiği için de daha fazla hammadde tüketilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bununla birlikte büyük binaların oturduğu alan da daha fazla olduğu için daha fazla alanın inşaat alanı olarak ayrılması anlamına gelmektedir. Bu nedenle; yapı alanı olarak ayrılacak büyüklük sınırlandırılmalı, bu alanın bir kısmı yeşil alana ayrılmalıdır.
  • Ülkemizde güneş ve rüzgar enerjisi potansiyelleri mutlaka değerlendirilmeli, yılın neredeyse tamamı güneşli geçen il ve ilçelerde güneş enerjisinin konutlarda ısıtma suyu ve/veya elektrik temini amacıyla kullanımı, parklarda, spor alanlarında ve diğer açık alanlarda da elektrik elde etmek amacıyla kullanımı konusunda yerel yönetimler teşvik edici olmalı, uygun olan alanlarda da zorunlu hale getirmelidir. Enerji verimliliği yüksek cihazların kullanılması ve eski binaların yalıtılması da unutulmamalıdır.
  • Küresel iklim değişikliğine yol açan etmenlerin bir başkası ise ulaşımdır. Ülkemizde kişisel araç sahipliği artmaktadır. Bu durum daha fazla trafik sıkışıklığı, daha fazla hava kirliliği, daha fazla sera gazı salımı anlamına gelmektedir. Trafikte geçirilen zaman ve yaşanan stres de aynı oranda artmaktadır. Bu nedenle; belediyeler toplu ulaşımı desteklemeli, kişisel araç kullanımının azaltılması için alternatifler sunmalıdır. Konfor seviyesi yükseltilmiş ve çeşitlendirilmiş toplu ulaşım ile kentin enerji tüketimi ve trafik sıkışıklığı azalacak, daha rahat ve güvenli bir kent oluşturulmuş olacaktır. Bazı noktalara özel araç girişlerinin önlenmesi konusunda da çalışmalar yapılmalıdır. Bisiklet kullanımın yaygınlaşması için de trafik ile entegre olan bisiklet yolları yapılmalı, bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılabilmesi sağlanmalıdır.
  • Küresel iklim değişikliği nedeniyle bazı yıllar aşırı yağışlar yaşanmakta bazı yıllar ise tarımsal ve meteorolojik kuraklıklar yaşanmaktadır. Bu nedenle; yeni yapılacak konutlar, işyerleri, okullar, hastaneler vb. yapıların daha az su kullanacak şekilde tasarlanması gerekmektedir. Atık suların arıtılarak kullanılması yeni yapılacak binalarda mutlaka zorunlu hale getirilmeli, arıtılmış kaliteli suyun gereksiz kullanımı engellenmelidir. Yağmur suyunun depolanması için sistemler oluşturulmalı, yapılan tüm binaların bahçelerinin sulanması bu sularla yapılmalıdır. Belediyeler de yağmur suyunu depolamalı, parkların sulanması bu sularla gerçekleştirilmelidir. Ekonomik olması nedeniyle belediyeler kaldırım ve yollarda kilit parke taşı kullanmaktadırlar. Parke taşlar döşenirken altına geçirimsiz tabaka yapma uygulamasından vazgeçilmeli, yağmur suyunun taban suyuna karışması sağlanmalıdır.
  • Günümüzde “kentsel ısı adası” etkisinden söz edilmektedir. Bu etkinin nedeni; asfalt, beton gibi malzemelerin güneş ısısını bünyesinde tutmasıdır. Bu durumu engellemek/azaltmak için; konutların inşaat alanı için ayrılacak alan makul ölçülere çekilerek yeşil alana daha fazla yer ayrılmalı, bitişik nizam yapı tarzından vazgeçilmelidir. Çünkü; bitişik nizam yapı tarzında rüzgar akışı kesildiği için sıcak hava da kirli hava da kente hapsolmaktadır.

 

Bunlara ek olarak kent içinde mümkün olan her alana ağaç dikilmeli; yol ve kaldırımlar, otobüs durakları da mutlaka ağaçlandırılmalıdır. Böylece; yaz sıcağında ağaçların gölgesinden yararlanılacağı gibi kentlerin havası temizlenecek, küresel iklim değişikliğinin temel sorumlularından olan karbondioksit gazı da emilmiş olacaktır.

 

Sağlıklı, nitelikli kentlerde yaşamak hakkımız, gelecek kuşaklara sağlıklı kentler bırakmak ise görevimizdir.

 NOT: Bu yazı 11 Haziran 2012 tarihinde www.yesilbilgi.org adresinde yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 87
: 566
Kayıt tarihi
: 02.12.09
 
 

Çevre Bilimi Uzmanı – Peyzaj Mimarıyım. Yüksek lisansımı çevre sorunları ve biyokütle enerjisi üz..