- Kategori
- Güncel
Kürt Açılımı tartışmaları üzerine
Son günlerde ülkenin gündemi Kürt açılımı adı altında yürütülen -gerek Abdullah Öcalan, gerekse de AKP tarafından- kampanyalarla meşgul ediliyor.
Önce Abdullah Öcalan avukatları aracılığıyla 15 Ağustos’ta yol haritasını açıklayacağını kamuoyuna duyurdu. Hatta duyururken de “Ben değiştim. Ben, eski ben değilim. Geçmiş, geçmişte kaldı. Çatışma, şiddet, ölüm benim mantığım değildir. Bunlardan vazgeçtim. Demokratik siyaset ve özgürlüğü esas alıyorum. Ben radikal demokratım.” şeklinde, her değiştiğini söyleyen insanın öncelikle sığındığı demokrasiye sığınarak, tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Bu yol haritasında da PKK’nın yeni dönemde neler yapması gerektiğini ve buna karşılık da Türkiye’nin terör örgütüne belli imtiyazlar vermesi gerektiğini açıklayacağını belirtti. AKP’liler de hemen “Biz Abdullah Öcalan’dan daha önce bir Kürt açılımı yapıp, Kürtlerin de oyunu toplamalıyız!” mantığıyla hızlı bir arayış içine girdiler.
Şimdi burda iki nokta çok önemli. Birincisi Abdullah Öcalan’ın açıklama yapacağı tarih olan 15 Ağustos. Bu tarih aynı zamanda PKK’nın kanlı eylemlerine başladığı tarihin de yıl dönümü. İkincisi ise Abdullah Öcalan’ın yaptığı çıkışla emellerine ulaşmaya yaklaşmış olması. Adam bir açıklama yaptı ve hemen AKP’liler ondan önce davranmaya, ilk adımı atmaya, yani terör örgütüne imtiyaz vermek için çabalamaya başladı. Bu durum terör örgütünün güçlendiğinin de ilk göstergesi. Bu sayede bu konudaki ilk adım Türkiye’den gelmiş olacak ve PKK’nın yeni şartlar isteme durumu doğacak.
Yapılması gereken aslında çok basit. Elbette çözüm demokrasiden geçiyor, fakat demokrasi derken de hukuk unutturulmaya çalışılmamalı. Demokrasinin en temel koruyucusu hukuk kurallarıdır. PKK silah bırakır, bütün PKK’lılar teslim olurlar. Hukuk kuralları çerçevesinde hak ettikleri cezaları alırlar. Bunun yanında PKK’yla bağlantısı olan her insan da yargılanır. Yargı süreci sonrasında, bu ülkenin her vatandaşı gibi, bu topraklarda insanca yaşama hakkına kavuşurlar. Ama “Biz silah bırakıyoruz, siz de bize ceza vermeyin, yaşama hakkımızı güvence altına alıp, bize iş imkânı sunun!” gibi bir taleple bu ülkeye bazı şeyleri dayatmaya çalışırlarsa burada demokratik bir talepten söz edilemez.
O nedenle önümüzdeki süreç özellikle hükümet açısından çok önemli. Daha önce yaptıkları bazı açıklamalarla ülke yönetmekteki tecrübesizliklerini gözler önüne sermişlerdi. Şimdi daha da kritik bir konuda yine aynı şeyi yapmaları ülkenin çıkarları açısından büyük tehlike oluşturabilir. Abdullah Öcalan’ın yaptığı çıkışı yanlış bir şeyle karşılamaya kalkmaları terör örgütünün daha da güçlenmesine ve ülkenin daha da büyük terör olaylarıyla karşı karşıya gelmesine sebep olabilir. O nedenle çok iyi bir planla, çok dikkatli bir şekilde süreci kontrol altında tutmaları gerekiyor.
Tuna BAŞAR