- Kategori
- Siyaset
Kürt sorunu ve meşruiyet açmazı

Kürt Sorunu Ve Meşruiyet Açmazı
Hükümet Kürt ırkçılığına ülkeyi teslim etmek girişimlerini resmileştiriyor.
Bunu da bebek katilinin “yasallaşma” talebine boyun eğerek yapıyor.
Burada ülke hükümetin çıkarları için ateşe atılıyor.
Hükümetin “Terörü bitirme” teşebbüsü, şimdiye kadar inkâr edilen terörün varlığını kabul edildiği anlamına geliyor.
Terörün bitirilmesi için yasa çıkarma işiyle Kürtlerin kendileri artık başlı başına bir sorun haline getirilmiş olacak. Çünkü bu şekilde kendisini Kürt kabul edenler artık üniter ve ulusal devletimizin içinde bizim varlığımıza düşman, bağımsızlık isteyen bir başka ulus olarak kabul edilmiş olacaklar.
Yani yasa ile sadece teröristler aklanmayacak, onların bize dayattıkları yapay ulus da resmiyet kazanacak. Böylece artık toplumda, “kız alınıp kız verilen” kardeşler olmak normu geçerliliğini kaybedecek.
Bu zararın telâfisi imkânsız. Çünkü Kürtler artık askerlerimizi, bebeklerimizi, öğretmenlerimizi katletmiş bütün katillerin ortağı haline getirilecek. Yasa çıkarsa Kürtler artık kesin şekilde “sorun” haline gelecek.
Yasa tasarısının diğer açmazı ise meşruiyet yoksunluğu.
Herhangi bir eylemi kafanıza estiği şekilde yasal korumaya alarak meşrulaştıramazsınız.
Gün gelip de hırsızlara özgü bir yasa çıkararak hırsızları nasıl yasal tacirler haline getiremezseniz, bebek katillerini, vatan hainlerini de yasa zoruyla aklayamazsınız. Meşruiyet, temel haklara uygunlukla test edilir, yarım akıllı herhangi bir grubun oylarının sayısıyla değil.
Türkiye’de “Hıyanet-i Vataniye” Kanunu’nun” kaldırılmış olması vatan ve ihanet kavramlarını ortadan kaldırmamıştır. Çünkü vatana ihanet yasal bir suç değildir, “doğal bir suçtur”, tıpkı cinayet, hırsızlık, dolandırıcılık gibi.
Vatan var olduğu müddetçe onu korumak görevimizdir. Nasıl ailemizi herhangi bir kanun emri olmaksızın korumamız görevimizse vatanımızı da korumak öylece görveimizdir. Dolayısıyla vatana karşı işlenmiş suçlar için “Kanunsuz suç, suçsuz ceza olmaz” karinesinde “kanun a bağlı suç” şartı vatana ihanette aranamaz.
Hükümet yasa yaparak şimdiye kadar yaptığı işlerin kanunsuz olduğunu, gayrı meşru işler olduğunu zımnen kabul etmiştir. Yani karşımızda, devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumaya namusu ve şerefi üzerine yemin edip sonra bu yemini bozan bir ihanet örgütlenmesi vardır.
Bu açıdan söz konusu yasa tasarısı hem düşmanla işbirliğinin itirafı olmak açısından hem de “ toplumun bir kısmını, diğerine düşman etmek, kin ve nefret yaratmak, devletin milletin bölünmez bütünlüğüne yol açmak” ile ciddi bir suç teşkil etmektedir.
Hukuk, yasama organlarınca tadil edilebilir ama yasama organlarında icat edilmez. Yasama organları hukukun genel ilkelerine, toplumsal düzene aykırı işler yaptıklarında meşruiyetlerini kaybederler. Bugün de Kürt varlığını PKK ile yasa yoluyla özdeşleştirmeye , gayri meşru bir örgütü yasa koruması altına almaya hükümet meşruiyetini yitirmiştir. Bu açmazın en büyük sakıncası Türkiye’yi bir iç savaşa çok daha hızlı sürükleme ihtimalini barındırmasıdır. Ve savaş ortamında” kimin iyi Kürt kimin kötü Kürt” olduğuna dikkat edilememe ihtimali Kürt etnik ırkçılarını en çok endişelendirmesi gereken ihtimaldir.