- Kategori
- Siyaset
Kürtleri kardeşimiz bilirken…

Bizim, Kürtleri Türk bilmemiz nedendi?
Kan tahlili mi yapmıştık onlara, genetiklerini mi soruşturmuştuk? Asaletlerini mi sorgulamıştık, işbirlikçi ağalarının şecerelerine bakıp?
Hiçbirini yapmamıştık. Demiştik ki “Orta Asya’dan beri adınız adımızla anılıyor. Bunun başka türlüsü olmaz. Siz Arap değilsiniz, Fars değilsiniz. Siz ailesiz bir kabilesiniz ki herkes sizi suçlar, iter, kakar. Gelin aynı soyadını paylaşalım. O soyadının tarihini, şerefini, ecdadını paylaşalım!”
Lozan’da kendilerini insan yerine komayan düveli muazzamanın sözüne aldırmayıp da “azınlık” saymadıysak bundandır. Bugün kendilerini ikinci sınıf yaratık görüp de kullanmak isteyen adamların meclislerinden medet uman hain tayfası, “Kürt” adını, bir tür İngiliz çoban köpeği haline getirmeye çalıştığını anlayamayacak kadar gafil maalesef!
Sanıyorlar ki “büyüklerin himmetiyle” ulus olunur. Ulusluk, milletlik kimsenin lütfuyla kazanılmaz. Egemenliğini, devletliğini başkalarının yardımıyla elde edenler, asla muteber bir toplum olamazlar.
Biz “Kürtler kardeşimizdir!” derken şanlı, şerefli Atatürk’ün atalığını paylaşıyoruz diye seviniyorduk. Biz özü sözü bir büyük atanın mirasçısıydık diye biliyorduk. Biz sanıyorduk ki Türk soyadının büyük atası ile “vatan” kelimesinin anlamını beraber paylaşıyoruz.
Öyle değilmiş meğer, ne üzücü...
Bir yandan bize Türklüğümüzü unutmayacağımız şekilde bir daha öğreten, dürüst mü dürüst, fedakâr mı fedakâr, cesur mu cesur, milletine sadakati dünyaya örnek bir büyük Türk evlâdı, eşsiz bir komutan…
Diğer yandan cinsel sapıklığı her seferinde hortlayan, insandan uyuşturucuya kadar her şeyin kaçakçılığını, her devletin köpekliğini yapıp bunu da itiraf eden bir soysuz adam.
Ve bizim “kardeşimiz” dediğimiz insanlar ikinciyi benimsiyor. Korkak bir işbirlikçiden ulusal bir önder çıkar sanıyorlar. Ne yazık! Sanıyorlar ki soyluluk damarlardaki kanın kendindendir. Sanıyorlar ki kapılarında kul köle oldukları, it yerine konmadıkları ağalarının asaleti, Tanrı vergisidir.
Biz “Siz bizim kardeşimizsiniz!” derken kana asalet verenin, asil duygular, sadakat, cesaret ve adalet olduğunu söylüyorduk.
Biz işte böyle bir yüceliği kast ediyorduk Türk olmakla övünürken. Ve bu yüceliğe Kürt kardeşlerimizi de ayrılmaz bir ortak biliyorduk.
Ya bugün olan ne? Bugün olan, içinde ne asalet, ne adalet taşıyan kırmızı mürekkepten değersiz bir kana bir kimlik yükleyip de bundan ulus çıkacağını sananların, hiçbir insani değer taşımaya bir bebek katilini bizim değerlerimize, soyadımıza, kardeşliğimize tercih etmeleri…
Herkes istediğini tercih eder . Eder de kaybettiklerinin sorumluluğunu da almasını bilerek elbette.
Kanımızla kurup da kanun önünde eşitlikle koruduğumuz insanlar, kanunlarımızın, ırklarına kör olmasının kıymetini reddettiğinde, aslında kardeşliğimizi reddettiklerini bilmiyorlar. Ya da bilerek bunu yapıyorlar. İyi de benim kanunlarımı reddederek kardeş kalamazsak kim nerede nasıl barınacak hiç bu düşünülüyor mu? Ülkeler bölünebilir, devletler yıkılabilir. Yalnız hâlâ kardeşimiz dediklerimiz bilmeli ki bir bina yıkıldığında duvarlar, herkesin üstüne yıkılır.