Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '08

 
Kategori
Anılar
 

Kurtuluş Savaşı'nda kağnı kolları

Fevziye Abdullah Tansel “Kurtuluş Savaşı’nda Kadın askerlerimiz” adlı eserinde anlatıyor.

Kastamonu valiliği’nin Çankırı Mutasarraflığına ve Dahiliye Vekâletine gönderilen 15-16 haziran 1921 tarihli şifreli yazılarında, İnebolu’dan mühim miktarda cephane gönderilmesine devam edildiği, bunların Çankırı’ya kadar zarara uğramadan naklinin sağlandığı, bu askeri malzemenin 1500 araba ile, 2600 hayvana yükletilip gönderildiği haber veriliyordu.Malzemeyi götürecekler arasında kocası Çanakkale’de şehit düşen yaşlı bir kadında bulunuyordu.

Aslen, İzmirli olan, buranın 15 mayıs 1919’da Yunanlılarca işgâlinden sonra Balıkesir’de çete teşkilâtına katılan Mustafa Necati, 13 Eylül 1921 Sakarya zaferinden az öncesine kadar, istiklâl mahkemesi reisi olarak Kastamonu’da bulunmuştur.

Mustafa Necati “Uzun ve gölgesiz yollardan kesintisiz, sürekli bir akışla harp meydanlarına inen mübarek kafilelere her zaman rast gelirdim; levha hiç değişmezdi, zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar ve hatta çocuklar… Çok defa yolun kenarına çekilir, onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi bir musikî gibi dinlerdim. Yalnız cephede dövüşenler değil, bunlar da takdire layık birer kahramandı.” Diye yazmıştır.

Tanık olduğu bir kahramanlık olayınıda şöyle anlatmıştır;

“Birgün evvel yağan karların doldurduğu uzun yollardan geçerek mahkememiz müfrezesiyle, Çerkeş önlerinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rast gelmiştik. Beyaz bir geceyi andıran bir gündü; güneş bulutlara girmiş, tabiat kefenlenmişti.

Mücessem bir hüzün halinde kalplere damlayan umumi sükutu bozan hiçbir ses yoktu… Kafileye yaklaştık ve selamlaştık.

Biz soğuktan yamaçlar altında bile titrerken, tek yorganını da arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce, içimde takdirle karışık bir merhamet sızladı.

Arkasına sardığı peştamalı içinde ara sıra hıçkıran bir çocuğun üzerine bile örtmeden yorganını niçin arabaya serdiğini sordum; ”üşümezmisin sen nine?... Bak çocuk donacak yorganı örtsene!” diye arabanın üstünü işaret ettim. Bu sözü garip bir tarzda karşıladı, benim cevap beklediğimi anlayınca, mukaddes bir şeye teveccüh eder gibi kağnıya doğru koştu.

Kar sepeliyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım! dedi ve yorganın uçlarını iyice serdi. Kar sepelemeye başlamıştı; o zaman anladım ki cephaneleri ıslatmamak için bu fedakârlığı yapıyor. O vakit, deminki merhametimden utandım bile”

Kastamonu ve Çankırı yöresinin karakışının ve soğuğunun Küre ve Ilgaz dağı eteklerinde hiçte küçümsenmeyecek sertlikte olduğunu yörede yaşayanlar bilirler.

O yıllarda ve o şartlarda bu fedakârlığı gösteren o yöre kadınlarının mücadelesini takdirle karşılamamak mümkün müdür?

Bu vatan toprağı ve insanı birçok badirelerle karşı karşıya gelmiş, o badireleri elbirliği ile ve verdiği olağanüstü mücadeleler ile püskürtmesini bilmiştir.

Bu kahraman Türk analarının dondurucu soğukta;

Nine, üşüyormusun? Sorusuna verdiği cevap.

Hayır oğul, üşümüyorum. Düşman, topraklarımıza bastığı günden beri içim yanıyor, şeklinde olmuş ve onları daha bir yüceltmiş, onurlandırmıştır.

YAZAR:Hüseyin GÜZEL

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..