- Kategori
- Şiir
Kurtuluş
william blake
tanrının sureti olsanda
zor anlar yaşayacaksın
ey insanoğlu
duvar örüldü sana demirden
perslere gereken kudret verildi
zülkarneyn'e doğu'nun batı'nın anahtarı
tanrı neyi yüceltir biliriz
erittik demirden duvarı
açıldı kapı sessiz gecede
sevgili burada
hür yaşama hasreti
doğaya derin bakış
inanırsan insanoğlu
insan emeğiyle
iveşir tanrıyla /yanılmasın
insan bu yalancı sözlere
bunlar tanrı kelamı değil
tanrı ile aldatanların
türküsü
yeşil yaprakların arasında
ne güzel bir salkım
ne güzel bir bağ
yanılsamanın
göz bağı çözülsün
bu çılgın kargaşaya
söz verdiğimiz sağaltma
yaşansın
doğanın kendisi
ya asil insanın
kanı ile bu iksiri yaratılır
ya da çaresizlik
bilgece konuş benimle
o kildendir
ve keskindir kırıkları
suyla, ateşle demirleşir
isterse yüreği
asil iblis misafirimiz olsun
o bile korkar ateşiyle
kutsadığı bu çamur yığınından
oysa gerçeğin yerine
yanıldığıyı yaymak
bütün çağlardan gelerek sayıldı
ve içten bir keyifle
fark edeceksin birazdan
teninin nasıl kımıldandığını
sevinç ve acılarda bana da
bir yer bağışla
şimdi bir aşkın düşünde dağılıyorum
insan hemen değişiveriyor
korkudan dizleri tutuluyor
edebi ve soğuk yatağı /kutsanmış bir toprakta /iyi yürekli
suçsuz bir çocuk oluveriyor
ama inkar ederse bu yüce sevgiyi elemli zaman gelir çatar
ve yapayalnız bir ihtiyar
olarak mezara kadar sürünmek
zorunda kalır
ah yalınlık ve çocuksuluk
siz beni yalnızca
küçük bir an için aklınıza getirin
benim sizi düşünmek için
yeterince zamanım olacak
ah zavallı kadınlar ne talihsizdir
müzmin bekarları doğru yola yöneltmek
gerçekten çok zor iş
hiç korkma söylenmeyeni
ellerinde hisset
kendini tümüyle ver ki
sonsuza kadar sürmesi
gereken bir sevinçle dolalım
sonsuz karanlık çöküyor
evet biz gitmeliyiz artık
buradaki yoldan uçup gittiler
sevinçli göçmen kuşlar
alıp kanatlarına bulutları
ve kendi gönlümde
gizli derin yaralar açıldı
ve bulanık gözlerimin
önünde yatıştıran
arınmış bir ay doğunca
kaya duvarları
ve ıslak çalılıklar
eski çağlara ait
gümüş rengi gölgeleri yansıttılar
ve dindirdiler yoğun duyguları
gece vakti çiylerin içinde
dağlara yatmak
dünya ve gökyüzünü
hazla kucaklamak
bir tanrı olana kadar
yükselmek
sezgilerle dünyayı
delip deşmek
altı günlük yaratılışı
gönlünde duymak
gururlu bir güçle bilmem neyi tatmak
çünkü iffetli kulaklar duymamalı
iffetli yüreklerin vazgeçmediklerini
nasıl da kaynıyorsun yine
ve köz gibi yanıyorsun yine
duygu herşeydir
sesle dağılıp gider
gökyüzünün közlerinde
puslara sarar
ariel ezgiler estirir
tanrısal berrak tınılarla
çirkinleri çağırsa da
güzelleri de getirir
çalı kurbağası cırcır böceği
orkestranın çalgıcıları
sömüklü böcek zırıltısı
örümcek ayağı
ve kurbağa göbeği
ve uçuran kanatçıklar
misk gibi kokular içinde
ve çamurlu sularda da
dolayısıyla benim gibi bir imam
şeytanlara karışır zaman zaman
inanın bana sofular için
gölgesine bıçak çekiyordu
ölüm gelecek gözlerinde
solacak herşey
onulmaz bir yara açmışımdır bağrında
öncesi yokmuş bu sayrının sonrası da
iki ucu kör bir karanlık
her satırı boş ömrüm beni
yalanıma bağışlasın
bir kusur gibi taşıyıp durduğum yüzümde
beni susmaya çağırın
korkaklığımla yüzleşmeye sıkıldım
arsız bir gölgeyi kendim
bilmekten
son sözüm aşk
üstüne olsun belki bir derinlik
edinirim alnımı bıraktığım
uçurumda
bir yılkının ortasındayım
ateşe düşmüş ellerimde
acemi bir telaş
Mehmet Özgür Ersan 14.02.2013 üvercinka kadıköy