- Kategori
- Dünya
Kuru Sıcaklık, Kuraklık, Çöl...

Ormansız, bitkisiz, hemen hiç otsuz ve susuz geniş bir alandır çöl... Buradaki taşlar doğal biçimlerini kaybetmedikleri için, jeologlar yer kabuğunun yapısını en kolay buralarda inceleyebilirler. Belirgin yer katlarını izleyerek en iyi fosil avcılığı yine buralarda yapılır.
Belki de şu anda kumları düşünüyor, gözünüzün önüne her tarafı kaplayan kum tepelerini getiriyorsunuzdur. Öyleyse siz de, kum tepelerinin üzerine tırmanan deve kervanlarını göstermeyi seven fotoğrafçıların ya da sinemacıların aldatmacasına kanıyorsunuz demektir. Evet, çöllerde tabii ki kum vardır ama tıpkı bizim ülkelerde su olduğu gibi, yâni yer yer, bölge bölge kum vardır. Büyük Sahra' da insan bir kum tepesiyle karşılaşınca yolunu değiştirir, yanından geçer. Başka yerlerde, bir göl ya da bataklık görünce aynı şekilde davranmıyor muyuz? Zaten çöllerde eski kervan yolları hep sert toprakları izler.
Aslında çöllere özellik kazandıran kumlar değil, taşlardır; doğal durumdaki taşlar, rüzgârın ve kumların aşındırdığı, biçimlendirdiği, varlığını her yerde belli eden çıplak taşlar.
Çöl, aynı zamanda kuru hava demektir, dolayısıyla masmavi bir gök ve kızgın güneş... Çöllerin tek özelliği kurak olmasıdır. Soğuk çöl olabilir lâkin yağmur yağan çöl olamaz.
Coğrafyacılar, yılda ortalama 25 santimden daha az yağmur düşen bütün bölgeleri "çöl" olarak nitelendirirler. Büyük Sahra' da, 10 santimden daha fazla yağmur yağan yıllar olağanüstü durum kabul edilir.
Acaba neden çöller kuraktır da başka yerler değildir? Bunu cavaplamak için önce haritaya bakarsanız, bütün çöllerin, nemli tropikal iklim kuşağının her iki yanında yer alan bölgelerde bulunduğunu farkedeceksiniz. Büyük Sahra' nın durumu açıktır; ancak niçin bizim yaşadığımız ılıman bölgelerin güneyiyle nemli ve sıcak ekvator bölgesinin kuzeyinde 3000 kilometrelik bir kurak alan vardır?
Bu soruyu cevaplamak için de; iki yarımküre haritasının üzerindeki genel hava akımlarını yakından incelemek gerekir. Kışın odamızda otururken, sobanın ya da radyatörün üzerinden sıcak havanın yükseldiğini farkederiz. Ama hava yükseldikten sonra ne olur? Tavanı yalayıp soğuduktan sonra karşı duvar boyunca ve bilhassa pencereye doğru alçalır; iyice soğuyup döşemeye kadar inen havayı soba veya radyatör tekrar ısıtıp tavana doğru yükseltecektir. Tıpkı bunun gibi ekvatorun üzerindeki havanın yükselirken sürüklediği nem bir süre sonra yağmur şeklinde toprağa düşer. Ancak hava da er veya geç aşağıya inmelidir fakat nereye?
Ekvatorun üzerinde ısınarak yükselen ve içerisinde taşıdığı nemden kurtulan hava, ya güneye ya da kuzeye doğru alçalır. Yukarıdan aşağıya doğru inen hava kütleleri aynı zamanda kupkurudur. İşte bu yüzden ekvatoral iklim bölgeleriyle ılıman kuşak arasında bir çöl iklimi yer alır.
Hava kuru olduğu zaman saydamdır. Böylece gündüzleri güneş ışınlarını, geceleriyse çok ısınan toprağın sıcaklığını alıkoyacak nem yoktur. Çöl, bütün gece boyunca, güneşin ona verdiği ısıyı gökyüzüne salar. Bu sebeple çöllerde gündüzlerin tersine geceler çok serindir. Bu tür bir iklim, zannedildiği gibi, aslında insan için yıpratıcı değildir. Günün ortasında sıcaklık çok arttığı zaman insan olsun, hayvan olsun, herkes uyur. Bu zorunlu dinlenmeyi telâfi etmek için sabahları serin havada daha erken kalkılır, akşamlarıysa ılık havada daha geç yatılır.