- Kategori
- Siyaset
Kurumları birbirine küs bir ülke...

Cumhuriyetimizin 87. yılını kutladık...
Liderlerin Anıtkabir’deki görüntüleri ise yürekler acısıydı ve kutlamanın ruhuna da aykırıydı...
Konuşmayan, birbirine bakmayan, asık yüzle ve zorla zoraki birbirlerine uzatılan eller...
Cumhurbaşkanın verdiği resepsiyonda, Ana muhalefet lideri ve askerimiz de yoktu...
Bu durum halkımızı da bölmüş durumda... Cumhuriyetimizin kazanımlarına ve devrimlerine kendi kafalarına göre yön vermeye çalışanlara, toplumumuzda zaten çok önemli bir boyutta tepki vardı... Askerimizin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin resepsiyona katılmayışı bir tepki olarak hoşuma gitmiş olsa da, ülkemizin ve kurumlarımızın bu hale getirilmiş olmasına üzüldüğümü belirmek isterim...
Bu görünüm, ülkemizin geldiği getirildiği bir durumun sonucudur... Bu sonuçtan büyük ölçüde AKP sorumludur...
Kutladığımız Bayramın adı; Cumhuriyet Bayramı...
Cumhuriyetimizin hangi şartlarda kurulduğunu, tükenmiş, yıkılmış bir Osmanlı’nın ardından her tarafı düşmanlarca işgal edilmiş bir ülkenin, her tarafı eşkıyalarla, kaçaklarla, iç düşmanlarla, asker kaçaklarıyla doluydu... Askeri terhis edilmiş, silahları elinden alınmış bir ordu... Kendi kurtuluşu için düşmanla işbirliği yapmış bir padişah... Ve tüm olumsuzluklara rağmen ülkesini kurtarmak için canını dişine takmış, Atatürk ve silah arkadaşları, ülkemizi Kurtuluş Savaşı’yla kurtararak; yepyeni çağdaş bir ülkenin “Türkiye Cumhuriyet’inin temelini atıyorlar...
Atatürk, ülkemizi çağdaş uygarlığın seviyesine ve ilerisine ulaştırmak için gerekli devrimleri yaparak, ülkemize çağdaşlığın yolunu açmıştır... Atatürk’ün devrimlerine tüm Dünya ülkeleri hayran olmuştu ve örnek almışlardı... Ümmet olmaktan, yurttaş olmanın bilincine erişmiştik... Dinsel tarikatların, şeyhlerin, cincilerin, mollaların elinden kurtularak en gerçek tarikatın bilim olduğunu öğrenmeye başlamıştık... 1930’lı yıllarda Dünya’nın en hızlı gelişen ülkelerinden biriydik... Tüm yoksulluklara rağmen Osmanlı’nın tüm borçlarını ödemiştik...Kıt kaynaklara rağmen en temel fabrikalar açılarak bir sanayi devrimi gerçekleştirmiş, uçak üreten bir ülke haline bile gelmiştik...
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları zaman içinde her türlü takiyye ile Cumhuriyetimize ve Atatürk Devrimlerine karşı planlı bir şekilde örgütlendiler... Atatürk’e ve devrimlerine meydan okumaya başladılar... Bu karşı koyuşun ilk ayağı da türbandı... Yasa değişikliğine bile gerek görmeden, YÖK Başkanı Türbanı üniversitelerde, sınavlarda serbest bıraktı... Bu bir dayatmanın örneğiydi ve yankısını Cumhuriyet resepsiyonunda buldu... Bu tür dayatmalarla Türbanın her alana gireceği gerçeği ile karşı karşıya kalacağız... Gelinen süreçte türbanı siyasal İslam’ın simgesi haline getirenler, bunun devamını getirmeye kararlı görünüyorlar... Bu aşamada Cumhuriyetçi ve Atatürkçü düşüncenin sahipleri ülkemizin bu gidişatına, oldu bitlere seyirci kalamazlardı. Tepkilerini gösterdiler, göstermeye de devam edeceklerdir...
Önümüzde bir Mısır örneği var... 1950’lerde Üniversitelerinde tek tük türbanlı öğrenci varken, bugün bu oran %85’leri bulmuş durumdadır. Artık bu ülkede üniversitelere türbansız girebilmek baskılar sonucunda zorlaşır hale gelmiştir... Görünen köy kılavuz istemez... Bizde de AKP ile türbanlı oranında hızlı bir artış olmuştur... Bu Siyasal İslam’ın ayak sesleridir ve laikliğe elveda anlamındadır...
Kurumların bu hale getirilmesini sorumluları ortadır... Kurumlar zaman içinde iyice kurum tutarak ateş alabilirler, bundan da ülkemiz zarar görür... Ülkemizi germeye, Cumhuriyet ve Atatürk gibi değerlerimize saldırmaya kimsenin hakkı yoktur... Cumhuriyet ve Atatürk Devrimleri halkımızda travma değil bir kurtuluş yaratmıştır... Özgür bir yurttaş olmanın yolunu açmıştır...
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...